Otobiyografi

0
130

“Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü” adlı kitabında bine yakın edebiyatçının kısa hayat öyküsüyle birlikte eserlerini listeleyen Necatigil, “Adı, soyadı / Açılır parantez / Doğduğu yıl, çizgi, öldüğü yıl, bitti / Kapanır parantez” dizeleriyle başlar, “Kitaplarda Ölmek” adlı şiirine.. Devamında “Kitap adları / Can çekişen kuşlar gibi elinizde” der ve ekler: “Parantez içindeki çizgi / Ne varsa orda / Ümidi, korkusu, gözyaşı, sevinci.”

“Ben giderim gelir yine çiçeğe koşan baharlar / yine ağlar yine susar ağaçlar ve karıncalar / ıslanır tohum uçlarında” dizeleriyle başlar  Münir Rahim Can’da, “Nehirli Takvimler Durağı” adlı şiirine..  İsmi yer almaz antolojilerde Münir Rahim’in.. Ve fakat yaşar, “Gizli Defter” adlı şiirinden otobiyografik dizeleriyle bende.. “Odalar dolusu sokak / Sokaklar dolusu kitap / Gökyüzü perdesiz / Duvarsız yağmurlar // Toprak kokusu / ağaç dokusu var / ve korkusuz umudu / kitaplar dolusu.”

Tüm şiirlerini “Sevda Sözleri” adlı kitapta toplayan, “Hayat kısa, kuşlar uçuyor!” dizelerinin sahibi Cemal Süreya, parantez içi çizgiye bırakmaz ümidini, korkusunu, gözyaşını sevincini.. “Şairin hayatı şiire dahildir” dizesinde özetler şairlerin öz yaşam öyküsü anlamında otobiyografilerini..

Nazım, Otobiyografi adlı şiirine “1902’de doğdum / doğduğum şehre dönmedim bir daha / geriye dönmeyi sevmem” dizeleriyle başlar ve kapanmayan parantezi devamındaki dizelerde özetler:  “Kimi insanlar otların, kimi insan balıkların çeşidini bilir / ben ayrılıkların / kimi insan ezbere sayar yıldızların adını / ben hasretlerin..”

“Şairin hayatı şiire dahildir.” Ya okurun hayatı? Ben, şairlerin, kısa hayattan uçmasın diye sesler ve renkler; dizelerle resimlediğini düşünürüm insanlığımızın ümidini, korkusunu, gözyaşını, sevincini.. Dolayısıyla kendi otobiyografimden izler taşıyan şiirler ya da dizelere hayatımın dahil olduğunu söyleyebilirim.. Bu bağlamda beklerim mesela Münir Rahim Can’la birlikte Nehirli Takvimler Durağında: “Ben giderim toprak kokar yine yağmurlarda / yine dağılır yine toplanır bulutlar ve boşluk / yaslanır dağ yamaçlarında // Ben giderim uykusuz kalır yine yıldızlar / yine kısalır yine uzar gölgeler ve çığlık / paslanır rüzgarlı saçlarında.”

“Benim adım insanların hizasına yazılmıştır, / Her gün yepyeni rüyalarla ödenebilen bir ceza bu” dizelerinin sahibi İsmet Özel, şair arkadaşı Behramoğlu’na ithafla yazdığı “Yıkılma Sakın” adlı şiirinde: “Sana durulanmış kelimeler getireceğim, / Pörsümüş bir dünyayı kahreden kelimeler” der ve ekler: “Seni çünkü dik tutacak bilirim.”

Pörsümüş dünyayı kahreden kelimeleri, dizeleriyle yaşama değer, değere yaşam katan şairler bilir, bulur, getirir elbette bizlere.. Okuyabilirim mesela, bu bağlamda Münir Rahim Can’ın, “Direncin Rengi” adlı şiirini: “Çok ağladın mı / hiç / gizlerin öldü mü senin / karahummalara pusulanırken mehtap / çekildi mi denizler kulaçlarından / kıtalar ıslığında kabardı mı / sarıldı mı şarkıların sarışın sularda / yüreğin yarıldı mı / döküldü mü kızıl güller kucağından. // Çok ağladın mı / hiç / sözlerin öldü mü senin / çığlığını çerçeveleyip astın mı tarihlere / takvimlere safralanıp kustuğun eylüllerde çok azaldın mı / küstün mü sofralarda ekmeğe tuza. // Çok ağladın mı / hiç / gözlerin öldü mü senin / dayandın mı kör saatlere şafaklayıp yönünü / basarak güneşlere yandın mı / uçukladı mı nabzında darağaçlı ütopya / uyandın mı saçaklarında kırlangıç / saçlarında gökyüzü.”

Her şiirin bir okuma yaşı mı var, yoksa her şiirin okunduğu yaş dilimine özgü bir etkisi mi? Bizi bir yaş döneminde pek de etkilemeyen dizeler gün gelir yağmurlu zelzelelerle iliklerimize dek işler.. Veya bizi bir yaş döneminde uçurumlu vadiler üstünde kanatlı sözleriyle taşıyan dizeler, gün gelir geniş düzlükler ortasında çölsü vaha iskânlarında sükuta terk eder.. Ya, zaman değişse de, dizelerindeki sözsel sarsıntı veya sukutlu iskân sabitliği değişmeyen dizeler? Kendi otobiyografim anlamında yazıyorum, Münir Rahim Can’ın, “Gözyaşı Tarihi” adlı şiirini..

“Güneşli bahçeler, nehirler aydınlık, / Mavi yeşil meyveler yanında, / Yalnız tabuydu uyanmak. Uyandık, / Düşlerin kapısı yok, ütopyanın da. // Tabutumuza omuz olan ağaçtan, / Kalan birkaç tohum yanında, / Düştük çırılçıplak bildiğin suçtan. / Boşluğun tapusu yok, ütopyanın da. // Ey ziftli toprağı yeşerten damla! / Yağmurun nadası yok, ütopyanın da.”

Selam ve saygılar… ozdemirgurcan23@gmail.com

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here