Değerli okurlarım, hangi ülkede olursa olsun, bakan, başbakan, cumhurbaşkanı olmak öyle kolay bir hadise değil. Öncelikle düzgün fiziğin olacak, konuşmayı ve hatta yalan konuşmayı, kıvırtmayı, gemiciklere ikinci elden sahip olacaksın, demagojiyi, inkâr etmeyi iyi bileceksin, yürürken de şöyle garip bir yürüyüşün olacak, önüne gelen kanunları, kararnameleri geri çevirmek ne kelime, gözü kapalı imzalayacaksın. Bu söylediklerimin bizleri yönetenlerle uzaktan yakından ilgisi yok! Allah var yani.
Dün nerede kalmıştık; Türkişmanya’nın basın mensupları cumhurbaşkanlarını makamında ziyaret etmişler ve demişler ki “…Sayın cumhurbaşkanı ülkede hırsızlık yolsuzluk, ihale fesatlığı, futbolumuzda şike, doping, teşvik primi almış başını gidiyor. Siz aynı zamanda ülkemizin (ordu kalmadı ama olsun) başkomutanısınız. Sizi göreve davet ediyoruz…” Aynen böyle söylemişler. Burada kalmıştık değil mi?
Türkişmanya Cumhurbaşkanı tüm dişlerini göstererek anlaşılması güç ilginç yanıt vermiş: “…Ben Şimdi Görevimin Başında Değimliyim? Hele Bir Seçim Yaklaşsın Göreceksiniz Neler Olacak…” Bu yanıt olmaya yanıt ama bu yanıttan ne demek istenildiğini inanın anlamış değilim. Eğer öyle bir makamda oturursam daha açık seçik konuşmaya özen gösteririm. Son yıllarda, futbolda söz sahibi olanlar, yön verenler, teşvik primi şike değildir, verilebilir, alınabilir diyerek spor kamuoyunu bilinçlendirmeye çalışıyorlardı.
Şimdi, “teşvik primi şikedir! Alan da, veren de çok şeydir, çok münasebetsizdir” diyorlar. Bir büyük politikacımız da “Dün Dündür, Bugün Bugündür” demiyor muydu? Bir gazeteciye “Verdiysem Ben Verdim, Napcen…” demişti ya!
Bir ülkenin sportif yönden beş ya da sekiz Avrupa ile ilişkisinin kesilmesi nasıl olur da hafife alınır bir türlü anlamış değilim. %50 oyla gelen böyle söyler, atamayla gelen böyle söylerse, bunda da ısrar ederlerse, mahzun futbolumuzun hali nice olur sizce? Günümüzde, güzel değerleri tahrip edip ayağa düşürmek gibi üstün bir yeteneğin geliştiği ülkemizde gördük ki artık “Altın çamura düşünce değer yitiriyor” güzel değerleri yok kabul edenler, zarar verenler de insan!
Hepsi tamam da, bugünlere nasıl geldik? “Keser Döner Sap Döner, Gün Gelir Hesap Döner” sözünü unutanlar, nalıncı keseri örneğinde olduğu gibi “Rabbena, hep bana” diyerek gözlerini öylesine hırs bürüdü ki, ellerini de kestiler, hiç olmayacak şeyleri yaparak ayakkabı kutularının büyüklerini kullandılar. Bunları yapanlar insan!
Bazı muhteremler diyor ki; “Bunları duyuyoruz ama mutlaka Kasımpaşalının bir bildiği var” bu sözleri söyleyenler de insan! Yüce Türk Ulusu’na karşı telafisi olmayan, tarihte görülmemiş bir suç işliyorsunuz, daha sonra da bilerek ve isteyerek bir “Suçlu” arıyorsunuz! Bu göz boyamacılığını yapanlar da İ-N-S-A-N!
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA