Oltanın Ucundaki Heyecan

0
70

Değerli Okurlarım, zaman zaman sizlere söz ediyorum hatırlayacaksınız. Daktiloma kağıdı takıp, yazacaklarıma konsantre olduğumda Dünya ile ilişkim kesiliyor ya. Tamamıyla doğru ve bütün yazarların da bu duygular içinde olduklarını düşünüyorum.

Yarım asırdır bu güzel kentte yaşıyorum. Balık Kültürümde en ufak bir gelişme olmamıştır. Yani Balık Kültürüm sıfır altı seyretmektedir. Madem öyle neden böyle zor bir işi yapmaya kalktım acaba. Anlatayım…

Bir ara akvaryum merakım vardı. Anlatmak istediğim Balıkları suyun içinde izlemeyi seviyorum. Şu andan itibaren anlatacaklarımın hiç birisi bana ait değildir. Balık Kültürüm sıfır ama çok sayıda Amatör Balıkçı dostlarım oldu. Okuduklarımızın hepsi de onlara aittir. Ben sadece toparladım.

Günlük yaşamın stresinden uzaklaşmak, doğayla, temiz havayla, arıtılmış düşüncelerle baş başa kalmak, ya da soğuk havaya rağmen mavi suların içinde derinlere dalan misinana ucundaki iğneye çarpıp duran küçük canlıyı düşünerek heyecanlanmak; daha doğrusu yaşamın bütün yorgunluklarını, hayal kırıklıklarını, borçlarınızı, komplekslerini olta ile mavi sulara gömmek…

Amatör Balıkçılık özel bir tutku… Bir hevesle başlıyor, on iğneli bir çaparı olta ediniliyor. Beceri ve tecrübe geliştikçe ve bir de çevredeki amatörlere özenerek oltanın kalitesi ve konumu da değişiyor.

Tanımadığımız bazı Amatörler sizin de ilginç bulacağınız ifadelerde bulundular. Akşam erkenden yatıp, gün doğmadan malzemelerini alıp denizin yolunu tutuyorlarmış. Torunların gürültüsünden, Avratlarının dırdırından kurtulmak ve yaşama tutunmak en önemli nedenmiş. Söylenenlere inanmak zorundayım, çünkü bu konuda bilgi sahibi değilim. Fakat Kadın dırdırından kurtulmak bana çok ilginç geldi. Ne yapsam acaba…

Amatörlüğü özümseyen bazı dostlarım bu işten kazanmak yolunu seçmişler, bilgi ve birikimlerini de amatörlere aktarmak istiyorlar. Nasıl mı?

Çok eski bir dostum (Rahmetle anıyorum) bir tekne almıştı. Yani Amatör değildi. Bunları söyledi…

-Balıkçılık sevgi, sabır ve refleks ister,

-İnce misina avcı olur, Balığı ürkütmez,

-Büyük Balıklar tutulduğunda, misina durdura durdura, Balığı ürkütmeden yukarı çekilmelidir.

-İstavrit tutarken çapa atılmaz, çapa ipinin hareketi balığı ürkütür ve yarı yarıya Balığı keser,

-Tekneyle büyük Balık avında mutlaka bir kepçeye ihtiyaç vardır. Aksi halde çırpınan Balık misinayı kırar.

-Tekneyle avlanıyorsanız, yanınızda ilk yardım çantası mutlaka olmalıdır.

Bu bilgileri verenler daha bana göre süper Balıkçı. Yosun ve Balık kokusu eksik olmaz onlarda. Yine de Kadın dırdırından kurtulmak bana çok ilginç geldi.

Dostlarım her şey gönlünüzce olsun, oltalarınız şenlensin. RASTGELE…

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Gönül Köşemden

Evlilikten Bir Adım Ötesi

Değerli Okurlarım, evlilik tüm toplumların ve de önünü görebilen mantıklı insanların çok ciddiye alacağı bir hadisedir. İlahi dinlerde evlilik meşru bir nikaha dayanır. Nikah müessesesi ne zamandır biliniyor ama, Hz. Adem’den beri ola geldiği bilinmektedir. İlahi dinlerde bir ibadet gibi kabul edilmiştir.

İlahi dinler, aralarında evlenme engeli bulunmayan kadın ve erkeğin birlikte yaşamasını mümkün kılan, birbirine karşılıklı hak ve sorumluluklar yükleyen nikah müessesesini kurmuş, erkek ve kadının nikahsız olarak beraberliklerini meşru görmemiştir.

Evlilikte Amaç Nedir?… Ne Olmalıdır?…

Yüce Allah bir ayetinde, kendileri ile huzur bulasınız diye, sizin için eşler yaratması, aranızda bir sergi ve merhamet var etmesi, Allah’ın varlığının delilerindendir, denilmektedir.

O halde, Huzur, Güven, Sevgi ve Merhamet ve de Şefkatin karşılıklı olarak eşler arasında bulunması, Evliliğin bu temellere dayanan amaçla gerçekleşmesini Yüce Yaradan ön görmektedir.

Allah’ın nebisi “Evlilik benim sünnetimdir” demektedir. Anlaşılacağı üzere dini açıdan bizler, evlilik kurumu sayesinde hem Allah’ı ve de Allah’ın elçisinin (Elçilerinin) hoşnut olacağı bir işi gerçekleştirmeyi hedefliyorken bu amacı aynı zamanda bizim mutluluğumuz için bir araç olduğunu da fark ediyoruz.

Evlilikte Genel Kriter Neler Olabilir?…

Fizik mi? Güzellik mi? Mal Mülk, Para Pul mu?

Soy ve İtibar mı? Şan ve Şöhret mi?

Güzel Ahlak mı? Din mi?

Böyle bir soru bana sorulsa, hepsinin karmasını isterim. Bu da benim en doğal hakkım. Ama mümkün değil ne yazık ki. Allah’ın bir fütfu olur, çok şanslı olursanız ona diyeceğim yok. O da milyarda bir olabilir.

Eğer seçme şansınız tekse, güzel ahlaklı olanını seçerek isabetli bir seçim yapmış olursunuz. Hem sonsuza kadar mutlu olursunuz…

Güzel Ahlak;

Herkeste bulunması gereken hatta şart olan bir özelliktir. Nedense mumla aranır oldu, karaborsa dersem mübalağa değil…

Evlilik öncesi yaşanan sözlü ve nişanlılık günleri ve o günlerde yaşananlar unutulmalı, mazi olarak belleklerde kalmalı. Evlilikte öyle şeyler olmaz, sadece düşünebilirsiniz. Evlendiğinize pişman olmayın da o yeter.

Evlilik öncesi, çalışan bir eş düşlenir ve bu genelde mümkün olur da. Yaşam koşulları insanları bazı şeylere zorlamaktadır. Bunlardan birisi de çalışan birisiyle evlilik yapmak. Bundan daha doğal bir şey olamaz?

Aileden zengin değilseniz böyle düşünmeniz tamamen doğal ve mantıklı. Gelin görün ki karşı taraf sözünü ettiğim o güzel ahlakı içine sindirememiş, özümlememişse, şuna inanın ki, cehennem azabını Dünyada yaşarsınız. İstemezseniz de bu işkenceyi size zorlayarak yaşatırlar. Çevremde bu türden dostlarım yığınla. Önceleri havalarından geçilmez de, daha sonra “Senin sözünü dinlemedik” diyerek üzüntülerini belirttiler.

Yakın bir dostunuzun böyle bir mutsuzluğa düçar olması, doğal olarak sizi de ters yönde etkileyecektir.

Dünya’da yaşayan insanların % 95’i istediği ile evlenememiştir. O % 5’lik oran nasıl olmuş oluyor, bu konuda hiçbir fikrim yok. Eminim Yüce Allah yürü kulum demiştir. Başka türlü olmaz.

Hiçbir evlilik dört dörtlük olmaz. Dörtte üçünü yakalarsanız Allah’a şükredin. Fedakarlık karşılıklıdır ama erkek biraz daha fedakar olmalıdır. Bu işin raconu budur beyler, üzülmeyin, alışmaya çalışın…

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Günün Nabzı

Sınav Kolik Gençlik

Aslında Millet olarak Sınav koliğiz. Ama şu anda konumuz çocuklarımız. Şöyle düşünelim. Bir Çocuk hayatı boyunca kaç kez sınava giriyor. Şöyle küçük bir zihin cimlastiği yapacak olursak sınav sayısı ortaya çıkar.

Okul öncesi Eğitim Kurumuna girebilmek için sınavdan geçiyor. Bulunduğu okulun Ana okluna gitmiyor da başka bir okula gidecekse, orada sınavdan geçmesi gerekiyor.

Eğer, ara sınıflardan başka bir okulu düşünüyorsa, gideceği okulun da sınavlarına girmesi gerekiyor.

İyi bir Liseye girmek için, İlköğretim 6, 7 ve 8. sınıflarda Seviye Belirleme sınavına girmek zorunda. Bu arada Askeri Liseler, Kolejler ya da Devlet Parasız Yatılı Okullarına girebilmek için ayrı ayrı sınavlara girmesi gerekiyor.

BİTMEDİ… Lise bitiş diyelim… Üniversite için yine zorlu bir sınav onları bekliyor. Önümüzdeki yıldan sonra Üniversiteye girebilmek birkaç sınavla mümkün oluyor. Çocukta olsanız, Yetişkin de olsanız bir yere girebilmek için sınav şart. Hem de kazanmak zorundasınız. Bu yaşam çekilmez. Haaa, öğrenciler yaşamları boyunca, ortalama sekiz sınava girecekler. Unutmasınlar.

Öcal’dan İnciler

Adil Olan Cesur Olur

Günün Sözü

Adalet Yoksa Ahlak da Yoktur

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here