Noel Bayramı Kutlu Olsun

0
90

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Güneşli güzel bir gün bugün ve açık bir gökyüzü, yıldızlar yıkanmış, aklanmış, paklanmış sanrım kutsal doğum gününü kutluyor yer gök. Evet, her yıl 24 Aralık gecesi Hz. İsa’nın doğum günü coşkuyla kutlanır. Hz. Nuh’tan gelip Hz İbrahim’le yol alıp, Hz. Muhammed’e kadar uzayan din yolculuğumuzda, bütün dinleri tanımış, inanmış olarak bu günlere gelen  bizler Hz. İsa’nın doğum gününde Hıristiyan kardeşlerimizle birlikte olduk her zaman. Ancak bu yıl sevgili  gazete ailem ve Hıristiyan dostlarımı  uzaktan kutlamak durumdayım. İnancıma göre inanan herkesin bayramı bugün.  Madem bütün peygamberler  aynı amaçla, aynı Allah’ın isteği ve takdiri ile dünyaya şeref vermişler. O zaman  bütün inanların onların doğum gününü ve vuslat gününü birlikte kutlamaları diye düşünüyorum.

Ve rahmetli İskenderun Katolik Kilisesi Anadolu Havarisel vekili ve Episkopusu Monsenyör Luigi Padovese’nin sağlığında Noel bayramında söylediği sözler hiçbir zaman aklımdan gitmiyor ve bu yüzden onun yeri her zaman bende başkadır. “Noel  yalnızca Hıristiyanların bayramı” değil diyerek devam etmişti konuşmasına rahmetli. “Müslüman kardeşlerimizin de bayramı” demiş. Ve açıklama getirmişti. Kuran-ı Kerim’de de Hz. İsa’nın doğumunun  anlatıldığı  bölümlerden örnek göstererek. İçinde bulunduğumuz bu kaos durumunda kardeşlik ve aynı vatan için can vermiş Mehmetçiklerin kanı ile sulanmış topraklar üzerinde birlik ve beraberlikle yaşadığımız bu güzel ülkenin bu dokunulmamış insanlık kültürünün yaşandığı Hatay topraklarının ve özellikle İskenderun’da yaşayanlar açısından çok sevindirici… Bir açıklama olarak algılamıştım ve başpiskoposa yürekten teşekkür etmiştim ve şimdide ruhun şad olsun diyorum ve rahmetle anıyorum. Kardeşliğe yakınlığa her zamankinden daha çok ihtiyacımız olduğu bu günlerde böylesi  açıklamalar her zaman yerinde ve güzel açıklamalardır diye düşünüyorum.

Ve bu yıl yine sevgili dostlarımla birlikte kilisede değilim ama  oradaymışım gibi  algılıyorum. Kilise  bahçesinde temsili doğum gününü görüyor gibiyim, ışıklar içinde. Pırıl pırıl, sokağa bakan bahçe duvarına yakın bir yerde. Herkes düğüne gelmiş gibi resmi ve neşeli  gruplar “ayin” öncesi birbirlerini kutluyor. Geçen yıl  bütün gün ve gece yağmur yağmıştı. Sevgili Helga günler öncesinden bu kutlu geceye hazırlanıyordu ancak onun heyecanı başkaydı. Çünkü minik Elena bir yaş daha büyümüş küçük prensesi de artık bende varım diyordu. Bu yüzden  işi çoktu bir tarafta gazete bir tarafta çocuklar ve geceye hazırlık. Eh işte annelik böyle bir şeydir.

Ve gece İlyas ailesi  kırmızılar içinde ailecek sıralarında oturuyorlar görüyor gibiyim… Elena arkadaşları ile sağda solda dolanırken  küçük prensesi de babasının kucağında kırmızı pelerini ile vakur dimdik ve sımsıkı dudaklarla oturuyordur. Şimdi yine kırmızımı giysileri acaba? Sanırım ufaklıklar istediklerini dayatmışlardır onlara. Geçen yılın o minnacık daha üçüncü yaşından gün alan, bebeğin suskun vakur duruşunda, uykunun ağır mahmurluğu vardı. Bu yıl dördüncü yaşından gün almaya başladı  yani kendince kocaman olmuştur  ve babasının kucağından inmiştir bıcır, bıcır dolaşıyordur kilise de sıralar arasında kuzenleri ve ablası ile. Hepsi bir yaş daha büyüdü  bu yıl ve bir çete oluşturmuşlardır. Kendi aralarında sanırım. Yaşları ile büyüsünler dilerim ve onların büyüdüğünü görmek ahh ne güzel.

Çocuklar her zaman bir başka sevinç veriyor insana. Nerde olursanız olun. Bir ayinde bile olsanız en ağır ve ciddi olmanız gereken yerde bile içten içe gülümseyebilirsiniz onları düşünce.

Ve sevgili okuyucularım minik bir bilgi vermek istiyorum haddim olmadan konu hakkında. Birkaç gün önce netten derlediğim bilgileri paylaşmıştım bu kez de yaşanmışlıklarımdan ve Kuran-ı Kerim’den ve İncil’den alıntılar yapacağım.

Noel bayramı Aralık’ın 24-25 ve 26’ıncı günlerinde kutlanır. Daha küçük bir kızken  sabahları   hala kulağımda olan annemin Kuran okuyan yanık sesine uyanırdım. Meryem suresini okurdu ezbere, yumuşak, rauf (şefkat), latif bir dili vardı sesini asla yükseltmez, sanki okurken yaşardı. Yatakta hiç kıpırdamadan dinlerdim. Arapça okurdu. Babasından öğrenmişti ve onu örnek almıştı, sesini yükseltmeden ince bir tevazu ile okumayı, o sesle büyüdüm, annemi yitirene kadar da  o sesle uyandım her sabah. Dağarcığıma mıhlandı sözleri Meryem süresinin. Arapça okuyamıyordum ama  anlıyordum ve çok etkileniyordum sanki bir öyküydü anlatılanlar. Ancak büyüdükten ve Arapça ve Kuran okumayı öğrendikten sonra daha iyi anladım öyküyü ve birçok şeyi…

Kuran Kerim Ali İmran suresinde şöyle  anlatılır; “İmran’ın hanımı (Hanne): ‘Rabbim, karnımdakini tam hür olarak (dünyadan azad edilmiş ve tamamen ihlâslı bir ibadet duygusu ile Mabet bekçisi olarak) sana adadım. Benden kabul buyur. Şüphesiz Sen işiten, bilensin’ demişti. Onu doğurunca Allah, onun ne doğurduğunu bildiği halde (Hanne) şöyle dedi. ‘Rabbin, onu kız doğurdum; erkek, kız gibi değildir. Ona Meryem adını verdim. Onu ve soyunu kovulmuş şeytanın şerrinden sana ısmarlıyorum. Bunun üzerine Rabbim onu güzel bir şekilde kabul buyurdu ve onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi ve Zekeriya’nın himayesine verdi. Zekeriya ne zaman kızın bulunduğu mihraba girse, onun yanında yeni bir yiyecek bulurdu. ‘Meryem, bu sana nereden geldi?’ deyince, o da: ‘Bu, Allah katındandır’ derdi. Şüphesiz Allah, dilediğine hesapsız rızık verir.’ Âl-i İmran Sûresi, 3/35-37)

Annem, “Bu Allah’ın katındandır” diye okurken sanki önümde  cennet meyveleri var sanırdım! Aslında ne derin duygularla büyümüşüz de, büyürken hepsini unutmuşuz ancak yeniden daha aklı-selim incelediğimizde duyduklarımızı, küçüklüğümüzün derin mistik duyguları ile harmanlayıp bu güne dek saklamış. Ve kitaplardan bu duyguları beslediğimizde, içimiz de bir huzur ve kardeş sevgisine her zamankinden daha çok ihtiyacımız olduğunu anlamışız!

Ve sevgili okuyucularım. Meryem büyür. Mihrapta  o zamanlar kızların kadınların mihraba girmesi yasaktır aslında ama ona bir ayrıcalık tanınır.

Ve Kuran-ı Kerim’de Hz. Meryem’in Hz. İsa’yı dünyaya getirmesi Meryem süresinde böyle anlatılır. Mekke döneminde inmiştir. 98 âyettir. Bazı tefsir bilginlerine göre 58 ve 71. âyetler Medine döneminde inmiştir. Sûre, Meryem’in, oğlu İsa’yı nasıl dünyaya getirdiğini anlattığı için bu adla anılmıştır.

Meryem’i de an. Hani ailesinden ayrılarak doğu tarafında bir yere çekilmiş ve (kendini onlardan uzak tutmak için) onlarla arasında bir perde germişti. Biz, ona Cebrail’i göndermiştik de ona tam bir insan şeklinde görünmüştü. Ey Muhammed!) Kitapta (Kur’an’da) Meryem, “Senden, Rahmân’a sığınırım. Eğer Allah’tan çekinen biri isen (bana kötülük etme)” dedi. Cebrail, “Ben ancak Rabbinin elçisiyim. Sana tertemiz bir çocuk bağışlamak için gönderildim” dedi. Meryem, “Bana hiçbir insan dokunmadığı ve iffetsiz bir kadın olmadığım halde, benim nasıl çocuğum olabilir?” dedi. Cebrail, “Evet, öyle… Rabbin diyor ki: O benim için çok kolaydır. Onu insanlara bir mucize, katımızdan bir rahmet kılmak için böyle takdir ettik. Bu zaten (ezelde) hükme bağlanmış bir iştir” dedi. Böylece Meryem çocuğa gebe kaldı ve onunla uzak bir yere çekildi.  Doğum sancısı onu bir hurma ağacına yöneltti. “Keşke bundan önce ölseydim de unutulup gitmiş olsaydım!” dedi. Bunun üzerine (Cebrail) ağacın altından ona şöyle seslendi: “Üzülme, Rabbin senin alt tarafında bir dere akıttı.” Hurma ağacını kendine doğru silkele ki sana taze hurma dökülsün.” “Ye, iç, gözün aydın olsun. İnsanlardan birini görecek olursan, “Şüphesiz ben Rahmân’a susmayı adadım. Bugün hiçbir insan ile konuşmayacağım” de. Kucağında çocuğu ile halkının yanına geldi. Onlar şöyle dediler: “Ey Meryem! Çok çirkin bir şey yaptın!” “Ey Hârûn’un kız kardeşi! Senin baban kötü bir kimse değildi. Annen de iffetsiz değildi.” Bunun üzerine (Meryem, çocukla konuşun diye) ona işaret etti. “Beşikteki bir bebekle nasıl konuşuruz?” dediler. Bebek şöyle konuştu: “Şüphesiz ben Allah’ın kuluyum. Bana kitabı (İncil’i) verdi ve beni bir peygamber yaptı.”

“Nerede olursam olayım beni kutlu ve erdemli kıldı ve bana yaşadığım sürece namazı ve zekatı emretti.” “Beni anama saygılı kıldı. Beni azgın bir zorba kılmadı.” “Doğduğum gün, öleceğim gün ve diriltileceğim gün bana selâm (esenlik verilmiştir. Hakkında şüpheye düştükleri hak söze göre Meryem oğlu İsa işte budur. Allah’ın çocuk edinmesi düşünülemez. O bundan yücedir, uzaktır. Bir işe hükmettiği zaman ona sadece “ol!” der ve o da oluverir. Şüphesiz, Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyleyse (yalnız) O’na kulluk edin. Bu, dosdoğru bir yoldur.

Ve sevgili okuyucularım. Hz. İsa’nın doğum günü  çeşitli etkinliklerle kutlanır her yıl. Ve bizde  bu kutlamalar da her zaman dostlarımızın  arkadaşlarımız yanında olduk her zaman olduğumuz  ve olacağımız    gibi. Aynen Kurban bayramını kutlarken, Ramazan bayramını kutlarken  birlikte olduğumuz gibi. Ve bir kez daha, bütün dostlarımın ve gazete  ailemin başta Rızkullah bey, eşi  ve İlyas Helga   olmak üzere ailenin bütün fertlerinin ve  yeni katılan ve katılacak olanların Noel bayramını kutluyorum…

Sağlık ve sevgiyle  her zaman hep birlikte kalalım sevgili okuyucularım.

Her zamankinden daha sıkı… Yase

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here