“Kapıları çalan benim,Kapıları birer birer, Gözünüze görünemem, Göze görünmez ölüler”dizeleriyle başlar Nazım, “Kız Çocuğu” adlı şiirine.. Ve devam eder: “Hiroşima’da öleli, Oluyor bir on yıl kadar, Yedi yaşında bir kızım, Büyümez ölü çocuklar.”
Büyümese de yaşar Nazım’ın Kız Çocuğu.. Yaşar o yıllardan bu yana sayılarını bilmesek de savaşlarda ölen çocukların tümü Nazım’ın şiirinde.. Kaç çocuk öldü mesela Vietnam’da, Bosna’da? Kaç çocuk ölüyor Afganistan’da Irak’ta, Suriye’de, Filistin’de?
“Her akşamüzeri bir çocuk ölür, Her akşamüzeri Granada’da” dizeleriyle başlar, “Ölü Çocuğa Gazel” adlı şiirine İspanyol ozan Federico Garcıa Lorca.. Ve şu dizelerle bitirir “Franko faşizmiyle” Endülüs’te öldürülen çocukları yaşattığı şiirini.. “Gövden, ellerimin mor gölgesinde, Bir soğuk melek, kıyıda cansız yatan..”
Granada’yı Filistin olarak duyumsayabilirsek şair duyarlığında, yaşatabiliriz belki bizler de Gazze sahillerinde öldürülen çocukları..
“İşte bitmeyen, dinmeyen acı..” Bu dize, Selahattin Batu’nun “Ellerim Ufacık” adlı şiirinden.. Savaş tüm trajedisiyle Gazze’de.. Ya barış? “İşte beklenen gelmeyen yolcu..” Bu da Batu’nun diğer dizesi.. Okuyabiliriz Filistinli çocuklar adına ses ve yürek tellerimizi titreterek Batu’nun bu şiirini.. “İşte bembeyaz, bembeyaz bir kuş, Kanadı yüzümde uyur sıcacık.. İşte simsiyah, simsiyah bir yokuş, Düşmanım büyük ellerim ufacık..”
Gazze’den kan revan çocuk fotoğrafları.. İşte kucağında yaralı bebesiyle çığlık çığlığa koşuyor bir anne.. İşte, kefensiz üç çocuğunun önünde çığlık çığlığa düşüyor bir baba.. İşte şiirli haykırışlarla üşüyor yüreğimizde Nazım’ın isimsiz Kız Çocuğu? “Saçlarım tutuştu önce, gözlerim yandı kavruldu, Bir avuç kül oluverdim, külüm havaya savruldu..”
Gazze’deki dram, kundaktaki bebeler de dahil, kan revan içinde çoluk çocuk fotoğraflarıyla aslında vicdani yönden tam anlamıyla bir trajedi.. Yıkılan evler altında kalan telaş, korku, kaygı, çaresizlik içerisindeki minicik çocuk bedenleri mi yalnızca? Ya, katliama seyirci kalan insanlığımızın vicdanı? Bekliyorlar gelmesini, savaşın, simsiyah bir bulut gibi üzerlerine çöktüğü Gazze’li çocuklar.. Bekliyorlar gelmesini barışın.. Ki bembeyaz bir güvercin uçuşuyla gelip konmasını.. İşte bak uzatmışlar ufacık ellerini yıkık altlarından..
Filistin topraklarında sürgün veren direnişin şairi Mahmut Derviş, sürgün yıllarında şöyle sesleniyor sevgilisine; “Ayrılırken salladığın mendili / aşk şarkılarının hatırası gibi sarma boynuma / sevgilim sen onunla / bir yarayı sar anayurdumda..”
Refik Durbaş’ın, “savaşa şiirle cevap veren,aşkın ve direnişin şairi” diye nitelediği Derviş’in “mendiliyle” sarabiliriz belki Gazze’de kanayan küçük bedenleri.., Veya merhem olarak sürebiliriz yaralı vicdanımıza Behramoğlu’nun, “Başlarını tutuşu aynı, Bakarken gözlerinde aynı merak, Ağlarken aynı seslerinin tonu” dizeleriyle başlayan “Bebeklerin Ulusu Yok” adlı şiirini.. “Bebekler çiçekleri insanlığımızın, Güllerin en hası, en goncası, Sarışın ışık parçası kimi, Kimi kapkara üzüm tanesi.. // Babalar çıkarmayın onları akıldan, Analar koruyun bebeklerinizi, Susturun susturun söyletmeyin, Savaştan, yıkımdan söz ederse biri.. // Bırakalım sevdayla büyüsünler, Serpilip gelişsinler fidan gibi, Senin benim hiç kimsenin değil, Bütün yeryüzünündür onlar, Bütün insanlığın göz bebeği.. // Bebekler, çiçeği insanlığımızın, Ve geleceğimizin biricik umudu..”
“Doğan her bebek, Tanrı’nın insanlardan ümidini kesmediğinin kanıtıdır” diyor bilgeler.. İnsanlığımızın barış içinde yaşama umudunun kutsallığına atfen atıyorum imzamı bu sözün altına.. Ve fakat yazmak istiyorum Nazım’ın, “Onlar ümidin düşmanıdır sevgilim, akar suyun, meyve çağında ağacın, serpilip gelişen hayatın düşmanı..” dizelerini de imzamın altına.. Gazze’de öldürülen bebe fotoğraflarına atfen tabi ki..
Filistinli ozan Mahmut Derviş’i, “savaşa şiirle cevap verenşair” diye betimleyen Refik Durbaş, “Savaşa karşıdır bütün çocuklar” diyor, “Barış Koyun Çocukların Adını..” başlıklı şiirinde.. Adı farklı olsa da tadı barıştır elbette Tanrı’nın insanlardan ümidini kesmediğinin kanıtı çocuklarımızın.. İşte bak, o ümidi yaşatmak için çalıyor kapımızı “Benim sizden kendim için, hiçbir şey istediğim yok. Şeker bile yiyemez ki, kağıt gibi yanan çocuk..” diyerek Nazım’ın Hiroşima’da ölen Kız Çocuğu.. “Çalıyorum kapınızı, Teyze, amca bir imza ver, Çocuklar öldürülmesin, şeker de yiyebilsinler..” umuduyla imza topluyor barışa..
Nazım’ın adı barış olan Kız Çocuğuna verdiğim imzayla selamlıyorum 23 Temmuz doğumlu İskenderun Gazetesinin 68.yaşını..
Selam ve saygılar… ozdemirgurcan23@gmail.com
ABİ TANRI BÜTÜN PEYGAMBERLERİNİ ORTA DOĞUYA GÖNDERMİŞ. ONLARA GÜVENEREK DE TATİLE GİTMİŞ. YANİ ORTADOĞU’DA TANRI YOKTUR. SURİYELİ ÇOCUK NE DİYOR DİN ÇETELERİNE ‘SİZİ ALLAH’A SÖYLEYECEĞİM’ KAHROLSUN KAPİTALİZM. KAHROLSUN KAPİTALİZMİN ÇOCUĞU FAŞİZM…