Mutsuzluk, Mutluluk Gibi Bulaşıcıdır…

0
70

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Bazen güne güzel başlarız ve böyle devam edeceğini sanırız. Oysa gün nelere gebe tahmin bile edemeyiz. Doğrusu bendeniz bazen günü beş gün gibi yaşarım, bazen günü yaşadığımın bile ayrımına varmam. Çoğumuz böyleyiz aslında. Bu yaşadığımız değişik olaylarla, okuduğumuz ya da çizdiğimiz  şeylere ilgili  diye düşünüyorum. Kaç zamandır güne sakin başladığım halde günü aklıma gelmeyen bin bir olayla kapatıyorum. Ve bende zaman mekân karışıyor. Sinirlerim laçkalaşıyor, çaresizliğim tavan yapıyor.

Örneğin şimdilerde şu içme suyu sorunu, konuştuğum herkesi  ve tabi ki benimde çok ama çok canımı sıkıyor. Ne sanıyorlar bu halkı bilmiyorum, herkes paramı basıyor Allah aşkınıza? Seçimden sonra su faturaları zaten yüklü geldi bütün evlere. Hadi dedik dört aylık fatura, ancak kafalar karışıktı. O zamanda sormuştum kanal parası ödeniyor mu ödenmiyor mu, diye. Çünkü bazı ödeme noktaları alıyor bazıları almıyordu. Neye göre alıyorlar neye göre almıyorlar, diye sorduk. Yanıt gelmedi tabi. Ondan sonra gelen faturalarda ödeme noktaları “sistem yok şimdilik alamıyoruz” diyerek ödenmedi. Gelenler geri gönderdi. Ve faturalar ödenmeden bekledi. Sonunda HATSU açıldı. Törenle ve zamlı! İnanılır gibi değil zamlı tarife! Nasıl bir şey bu soruyorum. Çoluk çocuklu asgari ücretle geçinen aileler adına. Okullarının harç parasını bile yatıramayan öğrenciler adına. Kendi adıma, kenar mahalleler de yaşayanlar adına. Elektrikten çektiğimiz yetmedi şimdi su kullanmamızı da asgariye düşürmemizi istiyorlar bu zamlı tarife ile.

Valla sanıyorum park yeri bulamayan araba sahiplerini baz alarak herkesin zengin olduğunu sanıyorlar. Oysa o araba sahiplerinin çoğu bankalara borçlu sokaktaki herkeste. Markete, bakkala bir gidin bakın bir sakız için kredi kartı kullanıyor vatandaş. Bir ekmek için! Bankalar kredi kartı satıp vatandaşı borçlandırıyor. Sıfır faizle  araba alacaklara kredi veriyorlar, bazı zenginliği tavan yapmış arkadaşlar da yetmezmiş gibi birde banka reklamlarında oynayarak  bunu teşvik ediyor. En yüreğe dokunan şarkılarla gösterilerle falan! Arkadaşlarımla bazen ters düşüyorum bu konuda “ben olsam oynamam kesinlikle bu reklamlarda” diyorum. Arkadaşlarımda ısrarla “bu bir iştir, sen yapmazsan başkası yapar” diyorlar.

Peki, kardeşim sende haklısın. Herkes kendi doğrusu ile yaşasın bir diyeceğim yok ancak benim doğrum para pul değildir. Tabi ki lazım ama yeteri kadar ve yeteri nedir? İnsanca yaşayabileceğimiz kadar tabi. Yoksulluk yok olacak ve  insanca yaşayabilirsek borçsuz harçsız. İşte o zaman isteyen istediği kadar zengin olsun canım, evine altın musluklar taksın isterse hiç derdimiz değil hatta güle, güle kullan deriz. Ama yoksul ve asgari ücretle geçinen çoluk çocuklu aile ve öğrenciler, su parası elektrik, telefon, internet,  harç, kitap parası, yol parası diye inlemeyecek! Olmaz bu. Yoksa her zamanı yoksulu biraz daha yoksullaştırmak için yapılmış olarak algılayacağız. Ve bu bizi mutsuz  edecek. Mutsuzlukta aynen mutluluk gibi bulaşıcıdır anımsatmak isterim.

Ve sevgili okuyucularım, yazarken bir günüm geçti bile, hatta geleceğin içinde yaşadım birkaç yıl sonrada. Şimdi ise ikinci güne başlayacağım bakalım o nelere gebe? Şimdi kalkıp CHP’nin kadın kolları toplantısına katılacağım. Laf aramızda en hasta olduğum şeylerden biridir bu, bir sürü kadın oturur konuşur ve sonra dağılır gider. Ve zaten herkes konuşur ve konuşur ve konuşur… Tepki olarak susuyorum ve susuyorum ve inceliyorum. Dilerim bu günkü toplantı sigara dumanı olmaksızın olumlu ve yararlı geçsin.

Ve sevgili okuyucularım sağlık ve sevgiyle kalalım diyorum ama artık her gün bu dileği dilerken zorlanıyorum çünkü zor geliyor bana sağlıklı olmak ve sevmek bu kaos ortamında. Ancak umutlarımı taze tutmak adına yeniden ve daha güçlü sağlık ve sevgiyle kalalım ve hep birlikte el ele diyorum sevgili okuyucularım. Yase

& & & & &

Cennet

Adam ve hayattaki tek arkadaşı olan köpeği bir kazada birlikte ölmüşlerdi… Gökyüzüne çıktıktan sonra bembeyaz bulutların arasında dolaşmaya başladılar… Adam çok susamıştı… Biraz su bulabilmek ümidiyle yürümeye devam ederken, birden kendilerini muhteşem bir manzaranın karşısında buldular… Rengârenk çiçeklerle süslü bir bahçe, altından yapılmış bir bahçe kapısı ve onları karşılayan beyazlar içinde bir kadın… Adam köpeğiyle birlikte kadına yaklaştı ve sordu: “Afedersiniz… Burası neresi?”

Kadın ona gülümsedi: “Burası Cennet, efendim” Adam bunun üzerine sevinçle “Harika!!!” dedi “Peki bana biraz su verebilir misiniz, gerçekten çok susadım…”

Kadın cevap verdi: “Tabi efendim, içeri girin… içerde dilediğiniz kadar su bulabilirsiniz…” Böylece adam köpeğine döndü, “Hadi oğlum içeri giriyoruz” diyerek kapıya yürüdü… Ama kadın onu birden durdurdu: “Üzgünüm efendim, köpeğiniz sizinle gelemez… Hayvanları içeri almıyoruz…”

Bunun üzerine adam bir an durdu.. Düşündü… Ve geri dönüp köpeğiyle birlikte geldikleri yolun tam ters yönünde yürümeye koyuldular… Bir süre geçtikten sonra kendilerini bu kez tozlu çamurlu bir yolda buldular ve yolun sonunda karşılarına çiftlik girişini andıran bir kapıyla yırtık pırtık elbiseli bir dede çıktı… Adam sordu: “Affedersiniz… Bana biraz su verebilir misiniz??”

Dede “İçeri gel” dedi… “Kapıdan girdikten sonra sağ tarafta bir çeşme var…” Adam sordu: “Peki arkadaşım da benimle gelip oradan içebilir mi?”

Dede “Tabii…” dedi.. “Çeşmenin yanında köpeğinin de su içebileceği bir kâse bulacaksın…” Bunun üzerine adam kapıdan girdi… Biraz yürüdükten sonra sağ tarafta çeşmeyi buldu.. Adam çeşmeden köpek de oracıktaki kâseden doya-doya içerek susuzluklarını giderdiler… Derken adam geri giderek girişte bekleyen dedeye sordu: “Su için çok teşekkür ederim… Peki burası neresi?”

Dede “Burası cennet” dedi… Bunu duyan adam şaşırdı: “Ama nasıl olur? Az önce burası gibi kırık dökük olmayan muhteşem bir yere gittik ve orasının da Cennet olduğunu söylediler…”

Dede “Şu rengarenk çiçeklerle süslü altın kapılı yer mi?” dedi… “Ama orası Cehennem…” Adam iyice şaşırmıştı: “Peki ama orası sizin adınızı kullanarak insanları kandırıyor diye hiç kızmıyor musunuz??”

Dede gülümsedi: “Kızmıyoruz… Çünkü onlar kendi çıkarı için en iyi arkadaşını yarı yolda bırakanları Cennet’ten uzak tutuyorlar…”

Günün Şiiri

BANA NE

Ben bülbül olmuşum dostun gülüne
Karganın konduğu daldan bana ne
Aradım özümde buldum Mevla yı
Mecnunun gezdiği çölden bana ne

Gönlüme yazılmış cananın adı
Canan imiş aşıkların muradı
Her şeyden üstündür sohbetin tadı
Arının yaptığı baldan bana ne

Uyulur mu ikrarsızın sözüne
Gidilir mi cehaletin izine
Varmak istiyorum aşk denizine
Mandanın yattığı gölden bana ne

Dertli Daimi’yim yardır sevdiğim
Gerçek aşıklara pirdir sevdiğim
İkilikte değil birdir sevdiğim
Ben beni bilirsem elden bana ne

Aşık DAİMİ

 

Bir Toprak İşçisine

Sen omzunda yorgan, elinde torban,

Sen mevsim işçisi, büyük gezginci,

Doğduğundan beri sen, anan, baban,

Orakçı, çapacı, ırgat, ekinci.

Sen, anan, baban…Siz topraksızlar,

Sizi ben tanırım uzun yollardan.

Size en yığın yığın büyük yalnızlar,

Sizi de yaratmış bizi yaradan.

Ekip biçtiğiniz toprak sizindir,

Sizindir zorluğu, derdi, mihneti.

Sizin çektiğiniz derde dar gelir,

Tanrının ambarı olsa cenneti.

Ve cennet, dünyanın kurulduğundan

Beridir Tanrı’nın düşüncesidir.

Sen sabrını yere çaldığın zaman

Bu güzel hülyadan Tanrı ürperir.

Siz ey yığın-yığın büyük yalnızlar,

Sizi de yaratmış bizi yaradan.

Ey mevsim işçisi, ey topraksızlar,

Sizin toprağınız size bu vatan.

Ahmet Kutsi TECER

Günün Fıkrası

Adamın biri lokantaya gitmiş, garsona: “Barmen bana bir soda ama içine limon koyma” demiş. Garson bir sure sonra geri dönmüş ve: “Kusura bakmayın, limon kalmadı, portakal koymasak olur mu?” diye sormuş.

Günün Sözü

-Varacağın yeri bilmiyorsan vardığın yerlerin hiçbir önemi yok.

-Altınları zamanla biriktirerek satın alabilirsiniz. Ancak zamanla biriktirdiğiniz altınları vererek geçen zamanı asla satın alamazsınız.

-Haksızlığa sapıp bütün insanlar seni takip edeceğine, adaletle hareket edip tek başına kal, daha iyi.

Gandi

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here