“7 Haziran” Milletvekili Genel Seçimlerine üç buçuk ay gibi kısa bir süre kaldı. Siyasette “umuda yolculuk” başladı. Görevlerinden istifa edip aday adaylığına başvuran atanmış ve seçilmişlerin sayısı bayağı kabarık. Seçilmişler bir yana, sadece bürokratlardan 850 istifa…
Aday adayı enflasyonu…
Başkentte siyaset turizmi, dondurucu soğuklara rağmen iyice ısındı. Otellerin doluluk oranı ful çekiyor. TBMM ve parti genel merkezlerindeki hareketlilik aday adaylarıyla dolup taşıyor. “İğne atsan yere düşmez…”
Yalakalık ve dalkavukluk karışımı görücü usulü… Kendini beğendirme ve kabul ettirme yakın markajlı kulis faaliyetleri tüm hızıyla sürüyor.
Huzursuzluk, telaş ve gerginlik… Heyecan fırtınası şiddetli esiyor. İşin içinde hayal kırıklığına uğrayıp, kızgın, kırgın ve üzgün olarak eli boş dönmekte var. Meğer şu “milletvekilliği koltuğunda” ne tılsımlar, ne sihirler, ne kerametler varmış! İster istemez insanın başını döndürüyor.
Koltuğa, sıradan insanlara tepeden bakıp güç taslayarak, her kapıyı açan “siyasi maymuncuk” gözüyle bakılıyor. Siyasetle uzaktan yakından ilgisi olmayanlar, siyasete soyunma derdine düşmüş. Liyakatsiz kişilere koltuk teslim etmek, abesle iştigaldir.
Siyasetin güven endeksi zaten sıfırı boylamış, dibe vurmuş vaziyettedir. Beceriksizlere tepside koltuk sunmak, bu seviyeyi daha da düşüreceği gibi, ülkenin geleceğiyle kumar oynamaktır.
Eğer koltuk sevdalılarının amacı, işledikleri haltlardan dolayı dokunulmazlık zırhına sığınmak ise, eğer mevki, makam, şan ve şöhrete kısa ve kolay yollardan siyasetin bahşettiği avantajlardan yararlanmaksa, bu, siyasetin ne kadar basitleştiğini gösterir.
O zaman, vay ülkenin haline!
Demokrasisi rayına oturmuş ülkelerde koltuk kapmak, aslanın ağzında, kap kapabilirsen. Genç yaşlardan itibaren göz nuru döken, emek veren, bu yolda “yıllarını heba eden” çekirdekten yetişme ustalaşmış kişiler, toplumun takdirini toplayarak göreve layık görülürler.
Bizde ise çarklar tersine işler. Mensubu olduğu siyasi görüşün vizyon ve misyonunu bilmeyenler, iki dudak arasından çıkacak kararla “çekilişsiz kurasız” paraşüt atlayışıyla hazır lokmaya konarlar. Karar mekanizması “tek adam”cılık sistemiyle işlediğinden, “milletvekilliği lobisi” faaliyetleri ön plana çıkar.
Ülkeyi yönetebilmek herkesin harcı değildir. Siyaset ciddiyet ister, başlı başına sorunlara çözüm üretme sanatıdır. Elden düşme “ikinci el” çakma siyasetçilerle, “taşıma su ile değirmen döndürülmez.” Bu değirmen eninde sonunda mutlaka “stop” eder.
Ne diyelim. En iyisi iyimser düşünüp bir dilek tutalım. Ülkemize ve Milletimize hayırlı evlat gibi, hayırlı siyasetçiler nasip eylesin.