Kötü Olunca Çirkinleşiyorum, Ya Siz?

0
115

Günaydın sevgili okuyucularım. Nasılsınız bu sabah?  Her sabah bunu soruyorum bu beylik bir soru değil artık biliyorsunuz; alıştığım içinde sormuyorum gerçekten ilgilendiğim için soruyorum. Şimdi diyebilirsiniz “nasıl olduğumuzu söylesek sen duyar mısın?” duymam önemli değil ki önemli olan birilerinin birilerine “günaydın nasılsın” diye sorabilmesi bu ne kadar tatlı bir sorudur aslında kendimden biliyorum. Şu sıralarda bana kimse böyle bir soru sormuyor dikkat ettim. Yalnızca Berke unutmuyor telefonu açar açmaz “Gül nasılsın iyi misin?” diye gerçekten, içten sorarak başlıyor konuşmasına. Ne kadar hoşuma gidiyor anlatamam. Tabi ki “çok iyiyim” diyorum ve bu yalan olmuyor çünkü o anda algıladığım tek duygu olağan üstü iyi olduğumdur. Belki telefon kapanınca yine eski durumuma döneceğim ama biliyorum ki yüzümde sürekli aydınlık bir tebessüm dolaşıp duracak. Bu da az buz değildir sanırım, sahte duyguların yaşandığı bu dünyada?

İşte bu yüzden bende soruyorum her zaman “nasılsınız iyi misiniz?” “eminim şu anda ya teşekkür ederim diyorsunuzdur, ya da kendinize soruyorsunuzdur “nasılım gerçekten iyi miyim?” Aslında kendimize bu soruyu pekte sormayız? Aslında sormamız gerektiğini de anımsatmak istiyorum ve herkesin birbirine bunu sormasını istiyorum. Çünkü soru en azından, karşımızdaki ile ilgilendiğimizi gösterir ki, bütün insanlar ve canlılar (hayvan bitki ağaç börtü böcek) kendileri ile ilgilenilmesini şu ya da bu şekilde ister. Her an beklemese de ister. Herkes kendini sorgulasın bakalım, böyle bir soru ile karşılaşınca sevinmiyor mu, ya da  hoşuna gitmiyor mu? “Hayırdır bana günaydın dedi. Hatırımı sordu ne güzel ama şaşırdım!!!” diye  dudak bükenlerimiz bile olabilir! Yanılıyor muyum? Sonuçta ne olursa olsun insanların birbirleriyle olan iletişimi güçlendiriyor; yalnızca iki sözcükle ve iki sözcük ile kurmaya çalıştığımız iletişim çorap söküğü gibi ilerleyebilir.

Geçenlerde arkadaşımla birimize yabancılaştığımızı konuşurduk “bunca yabancılık neden” diye yakınıyorduk. Oysa çok kısa ve çok değerli iki sözcük yeter bazen yabancılığı yok etmeye. Ama biz çok cimri olabiliyoruz, bu sözcükleri saklıyoruz içimizde. Yani gerçeği söylemem gerekiyor,  bazen gerçekten ağzımdan çıkamıyor “bir günaydın, bir nasılsınız” sözcüğü! Çok şükür sık olmuyor ama olunca da, işte o zaman bir “günaydın bir merhaba” demek bile dünyanın en zor işi oluyor ve ağzımdan çıkmıyor çıkartamıyorum çok, çok ısrar edersem kuru kupkuru bir şey çıkıyor ki çıkmasa daha iyi olur.  Ve böyle olunca ortada donuk suratlar dolaşıyor ve ben öyleysem herkeste böyle oluyor? Bu da tuhaf ya! “Sen bugün suratsızsın ama ben değilim seni neşelendireyim” diye düşünen çıkmıyor? Bu yüzdende yine iş düşünenlere düşüyor ve düşünenler düşünemeyenlere her zaman düşünmeleri için fırsatlar yaratmalılar. “A ben neden düşünemedim ne kadar kolay bir şeymiş” dedirtmeliler… Diye düşünüyorum.

Ve konumuzu toparlarsak, insanlarla ve bütün canlılarla iyi iletişim içinde bulunmalıyız, bazen kendimize yenilme lüksümüz olsa da bunu alışkanlık yapmamalıyız ondan kurtulmak mümkünse atalım kurtulalım canım, kim kötü görünmek ister ki ? ben çok çirkinleşiyorum valla kötü olunca ya siz?

Ve şimdilik sağlık sevgi birlik ve beraberlik içinde kalalım ayrımsız gayrımsız. Sevgili okuyucularım. Yase

& & & & &

Bu Arkadaşlığın Elidir!!

Bir lise öğretmeni günün birinde derste öğrencilerine bir teklifte bulunur: “Bir hayat deneyimine katılmak ister misiniz?”

Öğrenciler çok sevdikleri hocalarının bu teklifini tereddütsüz kabul ederler. “O zaman” der öğretmen. “Bundan sonra ne dersem yapacağınıza da söz verin.” Öğrenciler bunu da yaparlar. “Şimdi yarınki ödevinize hazır olun. Yarın hepiniz birer plastik torba ve beşer kilo patates getireceksiniz!”

Öğrenciler, bu işten pek bir şey anlamamışlardır. Ama, ertesi sabah hepsinin sıralarının üzerinde patatesler ve torbalar hazırdır. Kendisine meraklı gözlerle bakan öğrencilerine şöyle der öğretmen: “Şimdi, bugüne dek affetmeyi istemediğiniz her kişi için bir patates alın, o kişinin adını o patatesin üzerine yazıp torbanın içine koyun.”

yase-özgürlük

Bazı öğrenciler torbalarına üçer–beşer tane patates koyarken, bazılarının torbası neredeyse ağzına kadar dolmuştur. Öğretmen, kendisine “Peki şimdi ne olacak?” der gibi bakan öğrencilerine ikinci açıklamasını yapar: “Bir hafta boyunca nereye giderseniz gidin, bu torbaları yanınızda taşıyacaksınız. Yattığınız yatakta, bindiğiniz otobüste, okuldayken sıranızın üstünde.. hep yanınızda olacaklar.”

Aradan bir hafta geçmiştir. Hocaları sınıfa girer girmez, denileni yapmış olan öğrenciler şikayete başlarlar: “Hocam, bu kadar ağır torbayı her yere taşımak çok zor.”

“Hocam, patatesler kokmaya başladı. Vallahi, insanlar tuhaf gözlerle bakıyorlar bana artık.”

“Hem sıkıldık, hem yorulduk…”

Öğretmen gülümseyerek öğrencilerine şu dersi verir: “Görüyorsunuz ki, affetmeyerek asıl kendimizi cezalandırıyoruz. Kendimizi ruhumuzda ağır yükler taşımaya mahkûm ediyoruz. Affetmeyi karşımızdaki kişiye bir ihsan olarak düşünüyoruz, halbuki affetmek en başta kendimize yaptığımız bir iyiliktir…

Günün Şiiri

İnsan

Merhaba sana güzel insan
Hiç kimse sana söyledi mi?
Ne kadar özel bir insan olduğunu
Etrafına yaydığın ışığı
Bir yıldızın ışığı kadar

Hiç kimse sana söyledi mi?
Diğerlerinin hisleri için ne kadar önemli olduğunu

dışarıda biri gülümsüyor.
ask için o kadar gerçek olan

Hiç kimse sana söyledi mi?
çoğu zaman onlar üzgünken
Senin emellin onları biraz olsun güldürürdü
ve onları memnun ederdi.

bir şeyler göndermek için harcadığın zaman için
Ve bulduğun şeyleri paylaşmak
teşekkür etmeye kelime yoktur
ama birisi senin iyi olduğunu bilir
Hiç kimse sana söyledi mi?

Seni ne kadar sevdiklerini?
neyse benim en sevgili arkadaşım
bugün sana sunu soyluyorum ki
umarım bu maili geri alırım
inanıyorum ki

arkadaşsız geçen zamanlarda

kaçırdığın şeyler çok fazladır.

Sana Ne Yaptılar

O sabah mı çıkmıştın, bir gün önce mi

Bir bıçağın ağzında yürür gibiydin

Demirlerin soğukluğu soluk dudaklarında

Gözlerinde karanlığı dar hücrelerin

Seni görür görmez özgürlüğümden utandım

Söyle ne içersin, çay mı kahve mi

Çok değişmişsin birden tanıyamadım.

Saçların uzundu, omuzlarına akardı

Gönlümüz şenlenirdi sarışınlığından

Onlar mı kestiler, sen mi kısalttın

Gülerdin, içimize aylar doğardı

Görünmez dağların arkasından

Eski gülümsemeni beyhude aradım

O sabah mı çıkmıştın bir gün önce mi

Çok değişmişsin birden tanıyamadım.

Bir çay içer misin, yoksa kahve mi

Kibritim yok, demek cigaraya başladın

Ellerin de titriyor, bir şeyin mi var

Böyle bir kız değildin sen eskiden

Sana ne yaptılar, sana ne yaptılar?

Kirpiklerin ıslanıyor durup dururken

O sabah mı çıkmıştın, bir gün önce mi

Çok değişmişsin birden tanıyamadım.

Attila İLHAN

Günün Sözü

İnsanların En İyisi, İnsanlara İyilik Edendir.

Hz. Muhammed

Bela insanın diline bağlıdır. Bir kimse bir şeyi ‘yapmam’ dedi mi, şeytan her işini bırakıp onu yaptırana kadar uğraşır.

Hz. Muhammed

İyiliği Başa Kalkan Kimsenin Kusuru Ödülünden Büyüktür.

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here