KİŞİYİ TANIMAK ÖNEMLİDİR…

0
74

Değerli Okurlarım, birbirimizi tanımadan hep bir arada olmak isteriz. Barlarda, kafelerde, kahvehanelerde, parklarda, çay bahçelerinde, evlerimizde ille de, birileri vardır yanımızda. Kendimizle baş başa kalıp da biraz çene çalamayız. Son derece ödleğiz bu konuda. Kendimize söyleyecek bir şeyimiz de yoktur çünkü. Kendi başımıza üreteceğimiz bir şey de pek yoktur.

Yalnız kaldığımızda yetim gibi hissederiz kendimizi ve hemen birilerini koltuk değneği yapmaya kalkarız. Bunda başarılı oluruz ama bu başarımız çoğu kez başımıza olmadık işler açar… Kişiyi tanımadan, kişisel duygularımızı tamamen bilmeden, hatta oranını en aza çekmeden aklımızdan türlü oluşumlar geçer ve bunları bir film şeri­di gibi de izleriz.

Kişiyi tanımadan oluşan beraberlikler iğretidir, bu iğreti beraber­likler, bizim korkaklığımızdan kaynaklanmaktadır. Bu korkaklıkta bizleri hep yanlış adreslere götürmektedir. Her şeye rağmen, biten ilişkilerden sonra, hayatınız dağılmış, şaşkınsınızdır… Derin bir yalnızla boğuşmak zorunda kalırsınız. Bu aşamada, yapmamız gereken çok önemli yaklaşımlarda vardır. Bunları göz ardı edemeyiz, ayrıntı gibi gözükse de, her şey onda gizlidir.

Öncelikle sakin kafayla düşünmek, nerede hata yaptığımızı, anlamaya çalışmak, yaşadıklarımızın analizini yapmak. Ancak, bunların hiç birisine yanaşmayız, yaklaşamayız, korkar ve erteleriz. Duygularımızı da tahlil etmemiz gerekmektedir. Buna da yanaşmayız, çünkü bundan da korkarız. Ve de yalnızlıktan…

Kişiyi tanımama ve gereksiz korkaklıklar sonunda kendimizi büyük bir yanlışın içinde buluruz. Daha başımıza ne geldiğini, ne istediğimizi anlamadan yeni bir iliş­kinin içinde buluruz kendimizi. Kendi başımıza olmaktan ürktüğümüz için birine sarıldığımızı, aslın­da aradığımızın o olmadığını anlarız daha sonra… Artık çok geç!

Yalnızlığı yaşamayı becerememiş ve bir kez daha tanımadığımız biri­siyle iğreti ilişkiye tutunmuşuzdur. Görmeden aşık olur mu insan? Gözümüzle gördüğümüz müdür sevdiğimiz? Yoksa ruhuna dokunabildiklerimizi mi severiz?

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Gönül Köşemden

HAYVANIMIZI KORUMAK İÇİN…

Değerli Okurlarım, Cenabı Allah hayvan sevgisini öyle herkese nasip etmez. Nasip ettiğinin çoğu da, bu sevgiyi bin bir güçlükle yudumluyorlar. Evlerimizde aslan, kaplan besleyemeyiz, bu zaten mümkün değil. Maazallah ya mümkün olsaydı… Evcil hayvanlardan kedi, köpek, kümes hayvanları beslediğimiz ve ya­kınlık duyduğumuz canlılardır.

Bunların içinde köpekler göze batan ve özellikle şikâyet konusu olan, sahibinin bütün sıkıntılarına katlanan, verirse yiyen, vermezse yemeyen, evi­mizin bekçisi, dosta dost olan köpeklerdir. Oysa onları seven, onları anlayan, bir yudum sevgiye ömürlerini vakfeden o güzel canlılara eziyet eden ve çevresinde germek istemeyen o kadar hayvan sevgisinden yoksun insanlar var ki…

Onları sevmek ve beslemek zannedersiniz ki, 1920’lerdeki suç impara­torluklarının suç ortakları ya da militanları… Konumuzun içeriğinde, hayvanları taciz etmek, hayvanların ölümlerine neden olmak, hayvanları şikâyet etmek (gereksiz yere) bulunmaktadır.

Çevremizde bazı belediyeler, hayvan besleyen kişilerin evlerine ya bizzat, ya da yasaya aykırı tebligat göndererek, hayvanlarının “Çevreye rahatsız­lık verdiği” gerekçesiyle, evden uzaklaştırılması gerektiğini bildiriyorlar.

Yıllarca önce, muhtemelen şikâyetlerden dolayı olacak, benim de evimin önüne belediyenin hayvan katilleri geldi, ellerinde çifteler, sopalar vardı. Bunları pencereden görmüştüm. Silahımı aldım ve dışarı çıktım. Beni kararlı görünce; “Beyefendi hayvanınız çevreyi rahatsız ediyormuş.” “Defolup gitmezseniz, gözümü kırparsam namerdim, o benim oğlum” dedim. Bu tehdit etkili oldu ve defolup gittiler.

Belediyenin, hayvan sahibinin evine zabıta göndermesi ya da tebligatla bildirimde bulunması, kesinlikle yasaya aykırıdır. Ülkemizde 2004 yılında yü­rürlüğe giren 5195 sayılı “Hayvanları Koruma Kanunu” varken, “Hayvan bulundurmak suretiyle rahatsızlık vermek suçtur” diyen bir yönetmelik tartışmasız şe­kilde hukuka aykırıdır.

“Mesken dokunulmazlığı” olan taşınmazında hayvan bulundurmak, kesinlikle rahatsızlık sebebi değildir. Bunun için sizi rahatsız edenlere itibar etmeyin. Ancak, hayvan sever, hayvanının çevreye ses ve koku gibi rahatsızlık verici unsurlarına karşı tedbir almaz veya engellemez ise, belediye ihtarda bulunur ya da para cezası kesme hakkını kullanır.

Bu tip hukuka aykırı eylemlerle karşı karşıya kaldığınızda asla hay­vanınızı teslim etmeyin. Evinizin önüne gelenlerin direncini kırın. Ancak, sosyal bir ortamda, sosyal insanlar olarak geçindiğimize göre, hiçbir şeyden korkmayıp da, sadece o hayvanların bakışından korkan o hanımefendiler çoğunlukta olduğu sürece bizim de yapacak başka bir şeyimiz kalmıyor.

Co ve Leydi’yi o hayvan sevgisinden yoksun, insan kılığındaki insan­ların yüzünden, adresini almadan çok uzak bir çiftlik sahibine verdim. Duyduğum acıyı kimse anlayamaz… Hayvanları seviniz!

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Günün Nabzı

SIRA SANA DA GELECEK

Adamın biri, karizma ve saygın olma adına çevresinde olanca eziyeti yapmaktan geri durmuyormuş. Çevresi o kadar sıkıntılı günler yaşıyormuş ki, birisi bir gün gözünü karartmış ve şöyle seslenmiş o kişiye;

“…Artık değiştirin ya da bir kez daha değiştirin kendinizi… Görmüyor musunuz herkes sizden korkuyor, belki de şerrinizden! Telefonumu dinlerler diye, yatak odama kamera koyarlar, haysiyetim iki paralık olur diye, uyduruk bir iftira ile süresiz hapse atılırız diye…

Soruyorum size, altın nesil idealinizi korkutarak mı sağlayacaksınız? Davanızı topluma nefret ettirerek mi hakim kılacaksınız? Böyle yaparsanız, kim inanır sizin timsah gözyaşlarınıza?

Titreyerek kendinize gelin… Bu milletin sağı solu yoktur. Anladın mı? Zaten kısa süre sonra, birisi Samsun’dan gelecektir. Biliyor muydun?…”

Kim söylemişse söylemiş… Helal olsun, mangal gibi yürek varmış…

Günün Sözü

Cenabı Allah Hayvan Sevgisini Öyle Herkese Nasip Etmez

Öcal’dan İnciler

İğreti Beraber­likler, Bizim Korkaklığımızdan Kaynaklanır…

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here