Umulmadık hızlı gelişmelerin karşısında sığınmacı sayısının “100 bin”leri aşacağı önceden tahmin edilemezdi. Olayların gidişatı, hangi yönde ve nasıl gelişeceği nereden bilinecekti ki. Sayılar gün-gün, saat-saat değişiveriyordu.
Bu hesabın 30-40 bin sığınmacıyla kapatılacağı öngörülüyordu. Zaten başından itibaren “makul” rakamlara çoktan razıydık. Sığınmacı sayısının on bin, otuz bin, yetmiş binlerle ifade edilmesine başlandığında, “uyarı sistemi”nin kırmızı ışıklı sinyal lambası sürekli yanıp sönüyordu. Dünyaya acilen şu mesaj iletildi: “100 bin sığınmacı, kırmızıçizgimizdir.”
Mesajın açılımı şöyle: “Ancak 100 bin insanın ihtiyaçlarını karşılayabiliriz. Geri kalanlar için, elinizi taşın altına koyun, sorumluluk üstlenip, Türkiye gibi insancı ve cömert davranın.”
Şaka sandılar! “Şaka yapmıyoruz, oyun oynamıyoruz” dediysek de, kimse oralı olmadı. “Sağır, kör ve dilsiz” numarasına yatarak sorumluluktan kaçtılar. Hâlbuki test sonuçları umulduğu gibi yüksek çıkmayabilir, notların sıfırlanması halinde bile, “kimse sabrımızı test etmeye kalkışmasın” mesajı, Ortadoğu’yu kendi çıkarları doğrultusunda biçimlendirmek isteyen ülkelere iletilmeliydi.
“Yüz bin”lik limit çoktan aşılmıştı. Sayılar yukarılara doğru tırmanışa geçtiğinde çizginin rengi kırmızı iken, “kıpkırmızı” kesildi. Sayılar uyarı ve nasihat dinlemeden inatla artıyordu. Freni patlamış bir araç gibi hızını kesemiyordu. Kırmızıçizgi, kızardıkça kızardı ve “koyu kırmızı”ya dönüştü.
Bir milyon sayısı aşıldığında artık “kırmızıçizgi”nin direnecek gücü kalmadı, mosmor kesildi. Yüz bin daha, yüz bin daha… Sonu gelmiyor. “Kırmızıçizgi”nin rengi pusulayı şaşırmış, kırmızı tonlar birbirine karışmıştı. Kan kırmızısı, gül kırmızısı, nar kırmızısı… “Karma kırmızıçizgi” meydana gelmişti.
Pes etmek, durmak yok. “Kırmızı”nın bütün farklı tonları denenmiş, yine de istenilen renk ayarı bir türlü tutturulamıyor, uyum sağlanamıyordu. En nihayetinde sığınmacı sayısı tavan yaparak bir buçuk milyonu aştığında, “kırmızıçizgi” renk operasyonuna şimdilik ara verildi.
Artan yoğun “sığınmacı trafiği” karşısında “kırmızıçizginin” frenine basıldı. “Dur” işareti anlamındaki “kırmızı”nın yerine “geç” anlamındaki sürekli yanan “yeşil çizgi” de karar kılındı. Sığınmacılar artık rahat ve serbest geçmeye başladılar.
Sonuçta, “renk körlüğü” hastalığına yakalanan ve sorumluluktan kaçarak bizi yüzüstü bırakan müttefiklerimize “insanlık ölmedi” dersini vermiş olduk.