Kimseye Anlatma

0
66

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Milletvekillerini halk seçiyor, yani halkın sayesinde oradalar ve halk onlardan hizmet bekliyor. Ancak onlar ne yapıyor, seçilir seçilmez onları seçen halka sırtlarını dönüp sanki kendileri oraya zembille inmiş gibi davranıyorlar. Oysa aldıkları en ufak bir kararı bile seçmenleri ile tartışmaları gerekir diye düşünüyorum. Ve bugün onlar üstelerine düşen görevi yapmış olsaydılar belki bu zor zamanda referanduma gitmiyor olacaktık. Seçimlerin maliyeti malum, dünyanın parası çöpe gidecek kâğıtlara harcanacak, yolda geçecek zamanlara gidecek.  Oysa işsizlik hat safhada, sinirler gergin, moraller bozuk. Bir dokun bin işit durumlarındayız.

Ama tuzu kuru paraya para demeyen yine bizden içimizden çıkan  sevgili sanatçılarımız  ve sporcularımız  hangi akla hizmet her an TV’den kendi fikirlerini ulu orta açıklayarak halkı etkilemeye çalışıyorlar şu ya da bu şekilde. Kesinlikle karşıyız bu durumlara, özelikle sanatçıların ve sporcuların ve bazı insanların tehditvari konuşmaları zaten iyice ayrışmış halkı biraz daha gerginleştirip sinirlerini bozuyor. Bendenizce bu adil ve etik değil. Oysa biz azami derecede dikkat ediyoruz kimseyi etki altında bırakmamaya. Çünkü cumhuriyetin kazanımlarından biri olan ve cumhuriyet sayesinde elde ettiğimiz özellikle biz kadınlara söylüyorum. Bizler dünya kadınlarından çok önce seçme ve seçilme hakkını kazandık Atatürk ve Cumhuriyet sayesinde ve bu hakkımızı şimdi özgürce, bağımsızca kullanmak en doğal ve temel haklarımızdan biri, etki altında kalmadan yalnızca vicdanımızın sesini dinleyerek ve kazanımlarımızın ayrımında olarak ve herkesin seçimine azami saygılı olarak. Saygıya sevgiye, birlik ve beraberliğe her zamankinden çok ihtiyaç duyduğumuz bu zamanlarda özellikle. Ve kendi hesabıma sağduyu ve akıl diyorum her zaman yargılamadan önce iki saniyelik düşünce ve vicdanın sesine kulak ver.

& & & & &

yase-mehmet türker

Ve sevgili okuyucularım basın camiası çok değerli bir köşe yazarını kaybetti geçtiğimiz Cumartesi günü. Mehmet Türker. Çokkk  uzun zamandır yazılarını kaçırmadan okuduğum değerli bir yazar, değerli bir insan. Yazarlar bazen “izinizle” diyerek yazılarına ara verebiliyorlar. Ancak Mehmet Türker’in kolay kolay “izninizle” dediğini görmediğim  için yazıları kesilince önce herkes gibi grip olduğunu ya da seyahatte olduğunu düşündüm. Oysa o ağır bir hastalık ve ağır bir kimyasal tedavi altındaymış. Ve o durumda bile yazılarına devam ediyormuş. Nur içinde uyusun. Basın camiasının ve ailesinin, sevdiklerinin başı sağ olsun. Onu unutmayacağız ve yeri boş kalmayacak yüreğimizde. Gerçekten gazeteyi okuduğumda çok üzüldüm.  Yazılarına çok alışmıştım, kaçırdığımda bile  arşivden okurdum, kimseyi okumasam onu okurdum. Mekânı cennet olsun.

Ve sevgili okuyucularım şimdilik sağlık ve sevgiyle birlik ve beraberlikle kalalım. Ayrımsız gayrımsız. Oyumuzun rengi ne olursa olsun. Yase

& & & & &

Kıssadan Hisse

Kimseye Anlatma

Çölde devesiyle birlikte yürümekte olan bir çöl insanı güçlükle hareket eden, susuzluktan ölmek üzere olan bir adama rastlamış. Adam Allah rızası için su istemiş. Devesinden inip bir çare adama suyundan vermiş. Suyu içen adam birden çöl insanını ittiği gibi deveye atlayıp kaçmaya başlamış. Çöl insanı arkasından bağırmış: “Tamam deveyi çalıyorsun ama senden bir ricam var. Sakın bu olandan kimseye bahsetme.”

Bu isteği anlamsız bulan hırsız şaşırmış ve neden diye sormuş… “Eğer bu yaptığını anlatırsan, bu dilden dile yayılır ve insanlar bir daha çölde yardıma muhtaç birini görünce yardım etmezler.”

Hayat akarken yaptığınız iyiliklere, kötülükle bile cevap verseler, yardıma ihtiyaç duyacak bir sonraki için yardımseverliğe devam etmek gerekir. İyilik gibi kötülük de bulaşıcıdır.

& & & & &

İki Kardeş Hikayesi

Bir çiftlikte iki erkek kardeş babalarından kalma çiftlikte birlikte çalışıyorlardı. Kardeşlerden biri evliydi ve beş çocuğu vardı. Diğer kardeş ise bekardı. Her günün sonunda iki erkek kardeş ürünlerini ve kârlarını eşit olarak bölüşürlerdi.

Günün birinde bekar kardeş şöyle düşündü; “Ürünümüzü ve kârımızı eşit olarak bölüşmemiz hiç de adaletli değil. Ben bekarım ve pek fazla ihtiyacım yok. Kardeşimin geniş bir ailesi var. Onun daha fazla ihtiyacı olur.”

O günden sonra bekar olan kardeş her gece evinden çıkıp, bir çuval tahılı gizlice erkek kardeşinin evindeki tahıl deposuna götürmeye gitti.

Bu arada evli olan kardeş de kendi kendine;  “Ürünümüzü ve kârımızı eşit olarak bölüşmemiz hiç de doğru değil. Ben evliyim, eşim ve çocuklarım var ve yaşlandığım zaman onlar bana bakabilirler. Fakat kardeşim yaşlandığı zaman ona bakacak hiç kimsesi yok. İlerde onun daha fazla ihtiyacı olacak.”

Böylece evli olan kardeş de her gece evinden çıkıp, bir çuval tahılı gizlice erkek kardeşinin tahıl deposuna götürmeye başladı. İki kardeş de yıllarca ne olup bittiğini bir türlü anlayamadılar. Çünkü her ikisinin de deposundaki tahılın miktarı değişmiyordu. Sonra, bir gece iki kardeş gizlice birbirlerinin deposuna tahıl taşırken karşılaştılar. O anda olan biteni anladılar. Çuvallarını yere bırakıp birbirlerini kucakladılar.

Hayatın akışında kardeşlik bencilce sadece kendini düşünmek değil başkalarını da düşünmek ve kardeşçe paylaşmaktır.

Günün Şiiri

Avare İlhamlar

I

Kader cellâdına

Sessiz uzat boynunu;

Acıma ne kendine, ne de gelecek günlerine

Yalnız bir düşünceye yum gözlerini

Son darbe inmeden evvel, en son anda

Bir çiçek, bir kuş, bir tebessüm ol;

Düşüncen kurtarsın seni senden,

Bil! Biraz sonra

Ebediyen senindir

Senden uzak olan her şey…

II

Ellerini yüzümde gezdir,

Sil alnımdan yorgunluğu,

Gözlerimin altından

Yaşamak korkusunu al,

Avuçlarından çıkmış bir heykel olsun başım.

Sonra sen de gözlerini kapat,

Bırak, ellerin sessizce düşünsün

Düşüncende yaşamak isterim ben senin:

Bir gün en yalnız saatinde

Parmak uçlarından

Ve avuçlarından

Gelip konuşurum seninle.

III

Ayrılalım,

Sen annen güneşe git, nur ol;

Ben toprakta dağılacağım.

Bir akşamüstü

Ormanı tek bir saz yapan

En son dalda

Son ışık ol,

Gel, beni bul.

Ahmet Hamdi Tanpınar

Günün Fıkrası

Bir gün fakir, kör, çirkin ve henüz evlenememiş bir Kayserili kadının karşısına bir cin çıkar. Cin, kadına kendisinden sadece bir istekte bulunmasını ister. Kadın biraz düşünür, cin ona yardımda bulunmak ister ve kadına şunları söyler: “-İstersen zengin olmayı, istersen uzun yaşamayı, istersen evlenmiş olmayı, istersen de gözlerinin görmesini dileyebilirsin” der. Kadın ona şu yanıtı verir: “Torunumun bana altın tas içinde su getirdiğini görmek istiyorum.”

Günün Sözü

Önce doğruyu bilmek gerekir, doğru bilinirse yanlış da bilinir, ama önce yanlış bilinirse doğruya ulaşılamaz.

Farabi

Önce kendi gideceğin yolu öğren sonra öğretmeye kalk.

Buddha

Bazı insanlar, ev köpekleri gibi, yamandıkları kapıdan ayrılmazlar.

Dostoyevski

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here