Dr.Varella duyguların anlatılmasını istemiş. Bakalım sevgili hekimimiz özetle neler öneriyor;
Eğer hasta olmak istemiyorsan…
…Karar vermelisin…
Kararsız kişi güvensiz, endişe ve ıstırap içinde olur. Kararsızlık, sorunları, endişeleri ve çatışmaları çoğaltır. İnsanlık tarihi kararlardan oluşur. Karar vermek, diğerlerinin kazanması için vazgeçmeyi ve avantajları kaybetmeyi kesinlikle bilmektir. Kararsız kişiler mide rahatsızlığı, sinir hastalıkları ve cilt sorunlarının kurbanıdırlar.
*Tonlarca Ağırlığı Biriktirmek
Gerçeği saklayan, rol yapan, her zaman mutlu olduğu görüntüsü veren, mükemmel görünmek isteyen kişi tonlarca ağırlığı biriktirmektedir. Ayağı kilden olan bronz bir heykeldir. Aldatıcı görünerek yaşamak kadar sağlık için kötü bir şey yoktur. Kaderleri ilaç, hastane ve acıdır.
*Sağlıklı Yaşamın Anahtarı
Reddedicilik ve kendine saygı eksikliği, kendimize yabancılaştırır. Kendimizle barışık olmak sağlıklı yaşamın anahtarıdır. Bunu kabul etmeyenler kıskanç, taklitçi, aşırı rekabetçi ve yıkıcı olurlar. Eleştirileri kabullen. Bu bilgelik, akıllılık ve terapidir.
*Olumsuz Düşünce Negatif Enerji Üretir
Olumsuz kişiler çözüm bulamazlar ve sorunları büyütürler. Üzülmeyi, dedikoduyu ve kötümserliği tercih ederler. Karanlığı kovmak için kibrit yakmalı. Arı ufacıktır fakat var olan en tatlı şeylerden birisini üretir. Biz ne düşünüyorsak oyuz. Olumsuz düşünce, hastalığa dönüşen negatif enerji üretir.
*Bilemez
Güvenmeyen kişi iletişim kuramaz, açık değildir, derin ve sağlam ilişkiler geliştiremez, gerçek arkadaşlıkları nasıl kurabileceğini bilemez. Güven olmadan, bir ilişki de olamaz. Güvensizlik sendeki inancın azlığıdır.
*Mizah, Sağlığa Güç Verir
Mizah. Kahkaha. Huzur. Mutluluk. Bunlar sağlığa güç verir ve daha uzun bir yaşam getirir. Mutlu kişi yaşadığı çevresini geliştirir. “İyi mizah, bizi doktorun elinden korur”. Mutluluk, sağlık ve terapidir…
*Köye Telefon Santrali Talebi
Tarih 12 Eylül ihtilalinin hemen sonraları… Birçok devlet kurumunun başında halen asker kökenli insanlar bulunuyor. Kayseri’nin o zamanlar merkez köyü olan şimdilerde metropol Melikgazi ilçesine bağlı Nize köyü ve zamanın muhtarının köye getirmeye çalıştığı telefon santralinin bir hikayesidir bu aslında. Muhtar defalarca müracaat etmesine rağmen bir türlü köyüne telefon santrali getirilmesini sağlayamamıştır. Ufak bir yer olduğu için de konunun dedikodusu çok olmaktadır.
Köyün en büyük özelliği de insanlarının genelde hep başka şehirlerde yaşıyor olmasıdır. İnşaat ustalarının bol olduğu bir yöredir aynı zamanda. Ve muhtar son bir umutla valizini hazırlamaya başlar. Köyde yapılan dedikoduya bir son verecektir artık. Ankara’ya gidecek, gerekirse Genel müdürlükte yatacak ama santrali getirecektir köye. Valizini hazırladığını gören annesi, iki elma uzatır muhtar oğluna. “Al oğlum! Şu iki elmayı da yanına koy.” Almak istemez muhtar, “git işine anne” diyecek olur. Sonra, kalbi kırılmasın diye alır elmaları valize koyar.
*Niye Geldin Muhtar?
Ve çıkar yola; Ankara’ya zamanın PTT Genel Müdürlüğüne varır. Genel müdürlükteki birçok personel, gide gele orayı suyolu yapan muhtarı tanımaktadır artık. Özel kalemden eski bir asker emeklisi olan genel müdürle görüşmek için randevu ister.
Niye geldin muhtar? Genel müdür, muhtarın tekrar-tekrar gelişinden oldukça rahatsızdır. Kabul etmek istemez. Epey bir müddet bekletir kapıda. Nihayet odasına kabul ettiğinde yüksek bir sesle kızar muhtara; “Niye geldin yine muhtar, sen olmazdan anlamaz mısın kardeşim?” diyerek azarlar muhtarı.
Muhtar ise; “Efendim bu benim için çok önemli bir şey, köy halkına söz verdim, santrali almadan gitmeyeceğim buradan. Aha bak, valizimle geldim. Gerekirse burada yatacağım.”
Daha bir sinirlenen genel müdür; “Kardeşim sen yoktan anlamaz mısın? Yok diyoruz sana yok… Haydi, çıkar cebinden bana bir elma ver !”
*Hemen Valizini Açar
Genel müdürün maksadı işin olmazlığını izah etmektir. Muhtar güler, tam o sırada aklına annesinin alması için ısrar ettiği iki elma gelmiştir. Hemen valizini açar ve elmanın birisini genel müdürün önüne koyar, diğerini de kendisi yemeye başlar. Genel Müdür hayretler içindedir, hemen telefona sarılıp Kayseri PTT Başmüdürünü arar;
“Aloo, şu an Nize köyü muhtarı yanımda, bu adam Kayseri’ye varmadan köyüne santral gidecek! Muhtar Kayseri’ye geldiğinde telefon edecek ve köyü ile görüşme yapabilecek… Aksi takdirde hiçbirinizi orada görmek istemiyorum…”
Muhtar neşe içinde döner köyüne ve giderken ısrarla: “Şu iki elmayı da yanına al!” diyen annesinin eline sarılır, öper, öper, öper…
*Onların Yolundan Gittiler
Sığır, manda, hamsi, balina, deve, fil, yılan, koyun, yeryüzünde ne kadar baba hayvan ve ana hayvan varsa, yavrularına kendileri gibi olmaları, bunun için de kendileri ne yapıyorlarsa öyle yapmalarını söylediler. Yavru hayvanlar da baba hayvanla ana hayvana bakıp onların yolundan gittiler, sonunda iyi birer hayvan oldular. Baba hayvanla ana hayvan da ölürken, yavrularına memnunluklarını söylediler, haklarını helal ettiler.
*Kendinize Bize Örnek Alın
Baba insanla ana insan, çocuklarını çevrelerine toplamışlar, onlara insanlık dersi veriyorlardı. Baba insan, dersinin sonunu şöyle bitirdi: -Yavrularım! Hayatta insan olmaya çalışın, hiçbir zaman insanlıktan ayrılmayın. Çocuklar, -Ne yapalım da insan olalım? İnsanlığın, insan olmanın yollan nelerdir?.. Diye sordular. Baba insan, -Çok kolay, dedi. Kendinize bizi örnek alın. Anneniz ve ben ne yapıyorsak, siz de öyle yapın!
Çocuklar, baba insanla ana insana baktılar, onlar ne yapıyorlarsa öyle yaptılar. Hepsi de tıpkı tıpkısına babalarına benzediler. Baba insanla ana insan çocuklarını yine çevrelerine topladılar.
*Hepiniz İnsanlıktan Uzaksınız
Baba insan onlara, -Yazıklar olsun! Diye bağırdı. Hiçbiriniz bizim istediğimiz gibi yetişmediniz. Hiçbiriniz insan olmadınız. Hepiniz insanlıktan uzaksınız. İnsanlıktan ayrıldınız. Artık ölüyoruz. Yazık oldu emeklerimize, boşa gitti. Bütün hakkımız haram olsun, Allah hepinizi kahretsin. Çocuklar şaşırdılar, -Peki ama bize neden beddua ediyorsunuz? Dediler. Biz yanlış bir şey mi yaptık yoksa… Size baktık, sizi örnek aldık. Siz ne yaptınızsa, biz de onu yaptık…