Kalem denilince, ‘yazmak, çizmek’ eylemleri gelir dilimize.. Ve fakat fiili olarak almazsak elimize, ne yazabiliriz ne de çizebiliriz düşlerimizi.. Düşüncelerimizi de elbette..
Çocuklarımızın eğitim öğretim sürecinin her aşamasında vazgeçilmez bir araçtır kalem.. Mini mini birleri okutuyorum bu yıl.. Okutuyorum sözün gelişi.. Henüz okuma yazma öncesi serbest, düzenli çizgi alıştırmaları evresindeyiz.. Kalem tutarak tabi ki.. Geçen hafta, ‘kalem’ konulu bir afiş yapıp asmıştım yazı tahtasına.. Elinde kalem tutan bir çocuk resmi vardı söz konusu afişte.. “Güç bende!” diyordu resimdeki çocuk..
İki farklı anlamı vardı ‘güç’ sözcüğünün: “1; Bir etki yapabilme veya bir etkiye direnebilme yeteneği anlamıyla kuvvet. 2; Ağır, yorucu emekle yapılan zor, çetin iş.”
Dili kalem, eli kalem olan çocuklarımız, okul öncesinden başlarlar çizmeye dünyanın resmini.. Ve öğrenince okuma yazmayı birinci sınıfta, hali de kalem olur öğrencilerimizin..
Bebeklikten itibaren, oyunla, oyuncaklarla öğrenir tabii ki çocuklarımız.. “Oyun (paitheia) ve eğitim (paithein) kelimelerinin ikisi de, Grekçede çocuk için kullanılan ‘pais’ sözcüğünden türetilmiştir” diyor Psikiyatri Prof. L. Terr ve Jung’un “Sınırsız bir hayalle oyun oynanmayan yerde, yaratıcı bir çalışma asla ortaya çıkmaz” sözünü aktarıyor, “Oyun Neden İhtiyaçtır?” adlı kitabında..
Oyun tablosunu, “çocukların kişilik, beceri, yetenek, zeka bütünlüğünün” resmi içinde; “çocuğun deney yoluyla düşünmesidir, yaratıcılığın sürekli göstergesidir” cümleleriyle çerçeveleyip asıyor zihnimizin duvarına Prof. Dr. M. Uluğ, “Niçin Oyun?” adlı kitabında..
“Çocuklar oyuncaklara bayılır” diyor Dr. Toy (oyuncak) lakaplı eğitimci S. Auerbach da, “Çocuk Yetiştirmede Oyunun Önemi” adlı kitabında ve ekliyor: “Bebeklerin dikkatini çeken dönencelerden, küçük mimarlarımız tarafından inşa edilmiş Lego kulelerine kadar her oyuncak zihni uyarır. Çocuklar, gelişimlerinin her aşamasında oyuncaklardan gelen mesajları özümser. Her çocuk oyunla, oyuncaklarla, keşfederek becerilerde ustalaşır.”
Dört yıl öncesinden, okuma yazma öncesi düzenli çizgi alıştırmaları evresinden bir anı: Düzenli çizgileri çizebilmek, sözcüğün her iki anlamıyla “güç” gelmişti öğrencilerime.. Ben de kalemi elime almış ve tahtayı biraz da abartarak çizgilemiştim.. Mert Ali, adlı öğrencim; “Öğretmenim tahtayı karalama!” diye mertçe çıkışınca, “Karalamıyorum, kalemle oynuyorum” demiş ve gülerek sınıfa sormuştum: “Siz hiç kalemle oynamadınız mı?” Koro halinde şu yanıt gelmişti: “Kalemle oyun olmaz öğretmenim! Çünkü tehlikeli!”
Sivri ucu nedeniyle ‘kılıçla’ benzeşen kalemin ‘tehlikeli’ bir nesne olarak görülmesini, kendi çocukluk dönemimden kalan hatıralar nedeniyle yadırgamasam da; teknoloji çağında kalemin hala tehlikeli bir oyuncak gibi algılanmasını ‘hayretle’ karşıladığımı söylemeliyim.. Sanal ekranlarda tıklamalı oyunları, dolayısıyla bilgisayarları okul öncesinde çocuklarımız için bir oyuncak kabul ettiğimiz halde, (okul öncesinden sonrasına çocuklarımıza eğitsel beceri ve yetenek kazandıran temel oyuncağın kalem olduğunu bilmemize rağmen) peki neden hala onların akranlarıyla beraber zihinsel bilgi sarayı inşa etme sürecindeki yoklamalı oyunlarında kalemleri oyuncaktan saymıyoruz?
Kaleminin ucunu kılıçla açan Mustafa Kemal, “Zafer, “zafer benimdir” diyebilenindir” demiş, zaferi kazandıktan sonra da eklemişti: “Kılıç ve kalem, bunlardan ikincisi birincisini daima mağlup etmiştir.”
“Şu üç faktörden hiç olmazsa birini içermeyen bir oyun yoktur” diyor Adler.. Ve sıralıyor: “Hayata hazırlık, insanlar arasında birlik duygusu ve hâkimiyet hırsı.”
Ben, Adler’in sözünü, Mustafa Kemal’lin sözüyle sentezlediğimizde şu tezi ileri sürebiliriz diye düşünüyorum: “Kılıçların tehlikesinden koruyabilmek için çocuklarımızı, kalemli oyunlarla, kalem hâkimi yapabiliriz onları..”
Denilebilir ki; “Bu kadar söze ne gerek var, çocukların oyun ortamlarında eğlenerek öğrendiklerini, beceri ve yetenek kazandıklarını, kâşiflik ve mucitlik duyumsamasıyla mutluluğun resmini çizdiklerini biliyoruz zaten!” Madem ki biliyoruz, verelim o halde okul öncesinde çocuklarımızın ellerine bin bir renk buluşması kalemleri.. Keşfetsinler kalemlerin gücünü.. Koşuştursunlar her resimsel çizgilemede bir kaşiflik, her çizgi eşleştirmesinde bir mucitlik duygusuyla anne, babalarına.. Çizsinler, “güç bende!” duyumsayışıyla mutluluğun resmini..
Selam ve saygılar… ozdemirgurcan23@gmail.com