Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? “İzmir’in dağlarında çiçekler açar” diye başlar İzmir Marşı ama şimdi açan çiçeklerle birlikte cayır cayır yandı o dağlar… Acaba neden olanlar ve söndürülmesinde bu kadar geç kalanlar nasıl uyudu bu gece? Ben denizde bir garibim yani, kuşkusuz rahat uyumuşlardır yoksa bunca felakete göz yumarlar mıydı? Dilerim rahat uykuya hasret kalsınlar sonsuza dek. Bendeniz ömrümce şiddetin her şekline karşı olduğum halde şimdi bütün hücrelerimle, bütün yüreğimle; yangınlara neden olanları kuruşuna dizmek lazım diye düşünüyorum. Ama önce orman hayvanlarının kavrulduğu gibi kavrulsunlar inşallah!
Ya yangın söndürme çalışmalarında ihmaller varsa ki söylentiler iddialar eğer doğruysa? Artık sözün değil insanlığın bittiği yerdeyiz. Yazık bu ülkeye yazık bu güzelliklere dünyada kendi kendine yeten 7. ülke durumundan çıkıp başkalarına muhtaç olduk… Çiftçimiz, sanayicimiz, işletmecilerimiz iflas etti hatta çöpümüz yetersiz kaldı çöp ithal etmeye başladık. Yokluk, yoksulluk, yolsuzluk içinde boğulur olduk. Yetmedi oturduğumuz köylerimizi yitirdik, yetmedi tavşanların, tilkilerin, ayıların, ceylanların, kuşların, börtü, böceklerin evlerine göz koyduk, nasıl yaratıklarız biz? Nasıl bir doyumsuzluk illetine tutulduk böyle? Valla kim nasıl uyudu bilmiyorum ama bendeniz kaç gündür uyuyamadım, gözlerimi her kapattığımda yerde cansız yatan ceylanlar geliyor gözlerimin önüne, dağlardan kaçan ayılar, tavşanlar!
Kocaman dumanı tüten samur saçları, can damarları dibinden yakılan, kesilen bütün dağlar eğer rant için kesildiyse? Valla orada yapılacak her şeyde kazanılacak her kuruşta o kavrulan cayır cayır yanan hayvanların ve ağaçların ve insanların laneti, ahı sonsuza dek üzerlerinde olacak keşke bunu bilseydiler?
& & & & &
Ve “seçimle gelen seçimle gider” diye bir tekerleme duymuştuk bir zamanlar. Çocuktuk zahir ki inanıyorduk. Büyüdük her şey yalan oldu? İnanıyorduk ki bir Adalet Hanım vardı. Zarifti, güzeldi, elindeki tartı doğru tartardı, kimsenin hakkı kimsede kalmazdı. Ama biz büyürken birde baktık ki adalet hanım da değişmiş! O kırılgan, zarif hanımın yerine şişmanlamış, semirmiş, saçı başı ağarmış, çirkinleşmiş bir hanım gelmiş! Masallara inanlar çok şaşırmış, inanmak istememiş uzun zaman. Ama masallara inanmayanlar çok sevinmiş çünkü onu onlar besliyormuş o da bu yüzden içeriğini değiştirmiş. Böyle şişmanlamak aslında zararlı ama kendisi bilir? Biz masalların hep mutlu sonlandığına inanırız.
& & & & &
Ve gelelim bizim fareli, yıkık, dökük sokaklarımıza, eve döndük pir döndük yani. Her taraf yıkıntı enkaz… Kardeşim yıktınız neden bu enkazlar toplanmıyor? Okullar açılmak üzere ama sokaklarda fareler, kediler, köpekler kadar rahat dolaşıyor, hamam böceklerini, sivrisinekleri saymıyorum bile. Yazlığa gitmeden yazmıştım belki bin kez de yazdım ve yazmaya devam edecek gibi görünüyorum. 21. yüz yılda orta çağı yaşamak bu olsa gerek.
& & & & &
Valla acayip sinirliyim ya nasıl oluyor da hızla her şeyi çirkinleştirebiliyoruz anlayamıyorum. Sahile çıktık hadi bir yürüyüş yapalım diye. Birde baktık ki bir siyah kutu zebella gibi denizle aramıza girmiş? “Bu ne ya!” diye bağırmışım sanki gerçekten kopmuş bir karabasandayım denizle aramda bir ejderha var! “Sakin ol” diyor kardeşim. Orası büfe olacakmış? Hadi ya iki sosyal tesis arasında bir karabasan simsiyah büfe? Hangi akılla yapılır Allah aşkınıza aralarında ancak 500 metre olan iki sosyal tesis arasına bu garabet büfe? Hiç estetik duygusu yok mu bu belediye çalışanlarında, yani bu işlerle ilgilenen sevgili insanlarda? Derdiniz ne kardeşim, doğayı bu garabetlerle birde siz tahrip edeceksiniz ya birkaç kişi para kazanacak diye? Yahu biz seçiyoruz sizi, bize sormanız gerekmiyor mu bir şey yaparken biz sizi bize dayatın diye mi oy veriyoruz? Bendeniz bu memleketin insanı olarak o büfe mi ne olacak bu kara kutunun kaldırılmasını istiyorum. Kimseye yararı yok bir tarafa yine zebella gibi AVM, diğer tarafta sosyal tesis, üstelik dört adet, oradaki fiyatları düşürün insanları düşünüyorsanız.
Yemin ederim bu yazdıklarımdan utanıyorum, kırıcı, iğneleyici bir şeyler yazmaktan hoşlanmıyorum ama yazan değil yazdırana bak!
Ve şimdilik sağlıkla, sevgiyle kalalım tabi ne kadar kalabilirsek. Ayrımsız gayrımsız diyorum ağaç kesen orman yakan doğayı tahrip edenler bizden değil. Yase
Günün Şiiri
Bir gün Seni Sevdiğimi Anlarsın
Uykuların kaçar geceleri
Bir türlü sabah olmayı bilmez
Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya
Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında
Ne çarşaf halden anlar, ne yastık
Girmez pencerelerden beklediğin aydınlık
Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın
Onun unutamadığın hayali
Sigaradan derin bir nefes çekmişçesine dolar içine
Sevmek neymiş birgün anlarsın
Birgün anlarsın aslında herşeyin boş olduğunu
Şerefin, faziletin, iyiliğin, güzelliğin
Gün gelir de sesini bir kerecik duymak için
Vurursun başını soğuk taş duvarlara
Büyür gitgide incinmişliğin, kırılmışlığın
Duyarsın ta derinden acısını çaresiz kalmışlığın
Sevmek neymiş birgün anlarsın
Birgün anlarsın ne işe yaradığını ellerinin
Niçin yaratıldığını
Bu iğrenç dünyaya neden geldiğini
Uzun uzun seyredersin de aynalarda güzelliğini
Boşuna geçip giden yıllarına yanarsın
Dolar gözlerin için burkulur
Sevmek neymiş birgün anlarsın
Birgün anlarsın sevilen dudakların
Sevilen gözlerin erişilmezliğini
O hiç beklenmeyen saat geldi mi
Düşer saçların önüne ama bembeyaz
Uzanır gökyüzüne ellerin
Ama çaresiz, ama yorgun, ama bitkin
Bir zaman geçmiş günlerin uykusuna dalarsın
Sonra dizilir birbiri ardınca gerçekler acı
Sevmek neymiş birgün anlarsın
Birgün anlarsın hayal kurmayı
Beklemeyi
Ümit etmeyi
Bir kirli gömlek gibi çıkarıp atasın gelir
Bütün vücudunu saran o korkunç geceyi
Lanet edersin yaşadığına
Maziden ne kalmışsa yırtar atarsın
O zaman bir çiçek büyür kabrimde kendiliğinden
Bir gün seni sevdiğimi anlarsın
Ümit Yaşar OĞUZCAN
İmkansız Şeyler
İmkansız olan şeyler vardır bilirsin
Yaşlanmamak gibi, ölmemek gibi
Ve seni sevmemek cigan gözlüm
Mümkün değil ki
Çıkarıp atamam içimden
Neyleyim yer etmişin bir kere
Ne zaman elime bir kağıt alsam
Siner güzelliğin kelimelere
Yumsam gözlerimi seni seyrederim
Devamlı bir musiki kulaklarımda sesin
Mevsimler seninle başlar, seninle biter
Yıl oniki ay benimlesin
Ne zaman bir gemi görsem limanda
Alıp başımı seninle gitmek isterim
Umurumda değil bu oyunlar, bu düzenler
Anlasana; seni arıyor ellerim
İmkansız düşünmemek gecelerce seni
Ve sevmemek ömür boyunca, bir gün değil
*Başka çaremiz yok, beni unut* demiştin
Mümkün değil cigan gözlüm, mümkün değil.
Ümit Yaşar OĞUZCAN