İslam Ve Dünya Barışı

0
95

Değerli okurlarım, Allah’a inanmak, O’na kul olmanın koşullarını yerine getirmek, nasıl anlarsanız anlayın ama oruç tutmak, insani duyguları alabildiğine yüceltiyor. Bu saydıklarım, Sömürüye, ırk ve renk ayrımcılığına, zulme, kin ve nefrete karşı bir sigortadır. Kimseye kötülük yapamaz, fena bir şey söyleyemez. Ramazanın ortalarına doğru, şu sıcak günlerde yürümeye mecali kalmıyor ki, kötü ve zalim olsun ya da sağa sola baksın.

Burada sevinerek, övünerek şunu söylemeliyiz ki, hak ve adaletin yüce ahlakın temsilcisi atalarımız, insanlar arasında asla ırk ve renk ayrımı yapmamış, kimseye din ve milliyetinden dolayı zulmetmemiş ve de insanları sömürmemiştir.

Kuran’ı Kerim’de Sulh kökünden türemiş 180 ayet olduğunu bir ulemadan duymuştum. Bu ayetlerde barışın insanlara ne denli faydalı, bereketli ve hayırlı olduğunu haber vermekte, yeryüzünde fitne, fesat ve bozgunculuğun önlenmesini, düzenin sağlanarak can ve mal güvenliğinin, hak ve adaletin sağlanmasını, insanların ilişkilerinin çok iyi olmasını sağlayarak, kin ve de düşmanlığın ortadan kaldırılması emredilmektedir.

Hz. Peygamber hayatı boyunca, sulh-barış, ıslah gibi olumlu olan ve Yüce Allah tarafından övülen hususları tavsiye etmiş ve bunların karşıtı olan, fesat ve bozgunculuk gibi olumsuz davranış ve düşüncelerin de karşısında olmuştur. Nitekim O, bozgunculuk yapmak maksadıyla inşa edilen bir mescidi bile yıktırmıştır. Hz. Muhammet’in anlayışında mescit, yeryüzüne huzura barış ve kardeşliğe hizmet etmelidir. Aksi halde, Allah’a ibadet için yapılan mabetler bile, asıl fonksiyonunu yitirerek fesatçı bozguncu kimselerin elinde zararlı hale gelebilir. Hayra hizmet yerine şerre bozgunculuğa alet olabilir.

İnsanların yüce değerler kazanmasına, birlik ve beraberliğin sağlanmasına, ırkına, cinsine diline bakılmaksızın tüm insanlar arasında kardeşliğin sağlanmasına hizmet edecek mabetler amacından sapar, bölücülüğün, ırkçılığın, renk ayrımcılığının körüklenerek meşrulaştırıldığı yerler haline gelebilir. Öyle olunca da oralara ibadethane denilemez. Çünkü bu davranışlar, mabetlerde kendisine ibadet edilen Yüce Allah tarafından yasaklanmıştır.

O halde, Mabetlerin (Camiler, Kiliseler) asıl görevi, insanların mutluluğunu temin etmek, yeryüzünde yaşayan insanların dost olmalarını sağlamaktır. Onun için diyorum ki, gerçek din adamı ve mabet, daima barışı ön planda tutmuş, asla savaş kışkırtıcılığı yapmamıştır.

Efendim, en sıcak mevsimde bile, Mübarek Ramazan Ayı konumunu ve amacını belli ediyor, kimseyi sıkmadan yormadan İslam Âlemine veda ediyor. Orucunuzu Yüce Allah kabul eder inşallah.

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Gönül Köşemden

Affedersen, Affedilirsin!

Değerli okurlarım, gerek olduğu yerlerde bağışlanmasını bilmeyenler, dinimizin istediği kardeşliğe eremez, birbirlerini sevemezler. Kişiler arasındaki birlik ve beraberliğin, dirlik ve düzenin temeli sevgidir. Bağışlama, kardeşlerini bağışlama, doğrudan sevgiyi doğurur.

İnsanları büyük kılan en büyük nitelik “AFFETMEKTİR!” O ancak salim akıllı, yüce ve asil insanlarda mevcuttur. Genelde insan olarak yaşayışımızda zaafa uğrarız, kandırılırız. Bunun için affedilmek, bağışlanmak isteriz. Bizi inciteni bağışlamasak, biz de bağışlanmayız. Bize saldırandan mutlaka öç almak istiyorsak, bu eylem iyilikle ve güzellikle olmalıdır.

O nedenle, kötülükler karşısında iyi ve ahlaklı kalmak, affetmek ve bağışlamak iyi insanların işidir. Kötülüğe kötülükle cevap vermek, hatır gönül kırmak çok kolaydır. Her şeye rağmen affetmek iyi insanlara mahsustur. Bağışlamayı hafife almayın. Yüce Allah birçok ayetlerinde, samimi olarak affedenleri hep kendi listesine almıştır. Bağışlamak yüceyse, Yüce Yaradan da, sizin sayenizde yakınlarınızın da günahlarını bağışlayacaktır. Çünkü O, AF TANRISIDIR…

Toplumun kavramı ve huzuru, kişiler arasındaki iyi ilişkilere, karşılıklı sevgiye ve saygıya dayanır. Birbirine katlanmasını ve bağışlamasını bilmeyenler, dinimiz (buna Hıristiyanlık da dahil) istediği kardeşlere eremezler, birbirini sevemezler. Bağışlanma ve kardeşlerini bağışlama, iyi ahlakı ve sevgiyi doğurur. Bağışladığın insanlara, muhtemelen ebedi bir dostluk da oluşur.

Bazıları saldırganlığı kendilerine huy edinmişlerdir, kötülükten başka bir şey düşünemez olmuşlardır. Onlara aynı şekilde mi cevap vermeliyiz? Bu hasta ruhlu insanlara da bir yol gösterilmiştir. Her şeye rağmen “BAĞIŞI” üstün görmek tamamen terk edilmiyor.

Bir ayette, “Bir kötülüğün karşılığı, aynı şekilde bir kötülüktür” deniliyor. Fakat kim affederse ve bağışlarsa, yapılan işin sevabı-günahı Allah’a aittir. Zülüm gördükten sonra öç alan kimselere karşı durulmaz. İnsanlara zulmedenlere, taşkınlık gösterenlere karşı durulmalıdır.

İşte, can yakıcı azap bunlaradır. Bu ayetler vahiy yoluyla indiğinde terör eylemleri yoktu. Şimdi nelerin olduğunu hepimizin malumu… İslam, insan hakkının yok olmamasına özen gösterir, yapılan kötülükler karşılığını alır. Daha sonra Hak Sahibi isterse, affeder ki böyle bir insanı bağışlaması büyüklüktür, yüceliktir. Aksi halde, kötülükleri tümüyle karşılıksız bırakmak güçsüzlüğün, zilletin çaresizliğin affı olur.

Güçlülerin, örneğin zafer kazanmış bir komutanın, esirleri affetmesi gerçekten büyüklüktür. O esirlerin komutanı affetmeleri söz konusu edilebilir mi? Affedenin, affettiği kişiden alacaklı olmadığını da belirtmeliyim.

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Günün Nabzı

Çok-Çok Dua Ediniz…

Dua, kelime anlamı olarak, istemez, çağırmak, yalvarmak gibi manaları ihtiva eder. Ancak dinsel olarak ise, kişinin zaaf ve ihtiyacını görüp, her şeye gücü yeten Allah’a yalvarması, halini arz etmesi, isteklerini bildirmesidir. Dua, ibadetin özüdür, ibadetin ta kendisidir. Sınırlı varlık olan insanın Yüce Yaratan’ı imdada çağırması, O’ndan medet ummasıdır. Dua, ruhun Allah’a yükselmesidir. Kalbin Allah ile konuşmasıdır. Âlemin yaratılma sebeplerinden biridir.

Cennetin icadına, ebedi saadetin gelmesine bir sebeptir. Dua için belli bir zaman ve mekân yoktur. Kişi her zaman her yerde dua edebilir ama Allah’a korku ve ümitle dua etmeliyiz. Rabbimize saygı ile gizlice dua etmeliyiz. Dualarımızda haddimizi aşmamalıyız. Her şeyde olduğu gibi dualarımızda da iyi niyetimizi elden bırakmamalıyız. Dualarımızda bütün gönlümüzde O’na dönmeliyiz. Aksi halde ağır bir fatura ile cezalandırılır, altından da kalkamayız. İbadetlerimizde bile saygılı olmalıyız. Her şeyin O’na olduğuna inanmalıyız. Her şey O’nundur!

 Günün Ayeti…

Erkekten, dişiden her kim mümin olarak iyi bir iş yaparsa, muhakkak ona hoş bir hayat yaşatacağız ve yapmakta oldukları işlerin daha güzeli ile mükâfatlarını mutlaka vereceğiz.

Günün Hadisi…

Kim bir insana mahzar olursa, bulduğu takdirde karşılığını hemen versin. Bulamazsa, verene senada bulunsun. Zira Onu övmekle teşekkürünü yerine getirmiş olur. Karşılık vermeyen nankörlük etmiş olur.

Günün Sözü

Allah Her Şeye Kadir, Günahları Affedendir.

Öcal’dan İnciler

Allah’ın İbadetimize İhtiyacı Yoktur.

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here