Seçime daha uzun bir zaman olduğunu, aday belirlemek için çok erken olduğunu bu sütunlarda daha önce belirtmiştim. Ha… Benim bunları yazmamın bir öneminin olmadığını aklından geçirenler, düşünenler olacaktır. Fakat ulusal basında birçok yazar da benzer yazılar yazdı.
Şu bir gerçek ki; Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, yapılan kamuoyu yoklamalarında 1. sırada çıkmaktadır. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve CHP Genel Başkanı Özgür Özel, sırf Mansur Yavaş’ın önünü kesmek için CHP’de bir ön seçim yapılmasını planladılar. Herkes gibi onlar da iyi biliyorlardı yapılacak ön seçimde Ekrem İmamoğlu’nun 1. sırada çıkacağını. Mansur Yavaş’ı bu oyuna getirmeye çalıştılar. Ama Mansur Yavaş tuzağa düşmedi. Ön seçime girmeyeceğini, adayın kamuoyu yoklamalarına göre belirlenmesini, lakin şu sıralarda bunun için henüz çok erken olduğunu söyledi. Aklın yolu bir… Vatandaşın 1. sorunu ekonomi iken ve henüz ufukta bir seçim görünmüyorken CHP’nin Cumhurbaşkanı adayını belirlemesi akıllıca bir iş değildi. Ama Yavaş bunu İmamoğlu-Özel ikilisine anlatamadı! Onlar ön seçimde ısrar etti.
Ekrem İmamoğlu kampanyalarına başladı. Başladı ama onun kalabalık toplantıları birilerini rahatsız etti. Bu rahatsızlık sonucunda olanlar oldu. Ekrem İmamoğlu’nun bileğinin hakkı ile almış olduğu lisans diplomasının iptaline kadar vardı iş…
Oysa üç dönemdir Cumhurbaşkanı makamında oturan Sayın Recep Tayyip Erdoğan bugüne kadar kendi diplomasının aslını kamuoyuna ibraz edemedi. Ortaya çıkan okul çıktısının tarihi 1981… Hâlbuki mezun olduğunu iddia ettiği Marmara Üniversitesinin kuruluş tarihi 1982. Yani RTE 1982 yılında kurulan Marmara Üniversitesinden 1981 yılında mezun olmuş! Böyle bir şeyin olması elbette mümkün değil. Her ne hikmetse 3 dönemdir devletin zirvesinde oturan Erdoğan’ın diplomasını Yüksek Seçim Kurulu kabul etmiş. Yüksek Seçim Kurulunun kararlarına anayasa uyarınca itiraz edilemediğinden, Sayın Erdoğan 3 dönemdir Cumhurbaşkanlığı görevini yürütüyor. Yapılacak bir şey yok…
Ekrem İmamoğlu ve Özgür Özel ön seçimi diretmemiş, kampanyalara başlamamış olsalar, ne diploması iptal edilir ne de bugün bir tutuklama olurdu. Tutuklama nedeni de yolsuzluk imiş. Üstelik İmamoğlu ve diğer belediye başkanlarını şikâyet edenlerin CHP içinden olduğu söyleniyor. Gerçekten böyle ise çok yazık! Tanıkların da gizli tanık olması ve Erdoğan’ın “turpun büyüğü heybede” ifadesini kullandığı gün ifade vermiş oldukları iddiaları var. Bu iddialar doğru ise oldukça düşündürücü!..
Önceki gün, yani 23 Mart’ta ön seçim yapıldı. CHP’nin açıkladığı bir milyon yedi yüz elli bin üyeden, bir milyon altı yüz elli üç bin üyenin ön seçimde oy kullandığı açıklandı. Oldukça yüksek bir katılım! Kurulan dayanışma sandıklarında da 14 milyona yakın kişinin gelip oy kullandığı belirtiliyor. Üstelik bu sandıklarda Adalet ve Kalkınma Partisine daha önce oy vermiş birçok kişi de oy kullanmış. Bu kişilerin bazıları kendileri açıklama yaptı.
Doğrudur. Bıçak kemiğe dayandı. Vatandaşın nefes alacak hali kalmadı. En düşük ev kirası 15 bin liradan başlarken, emekli bugün asgari ücretin de altında maaşa mahkûm edildi. İşte bayram geliyor. Bu insanlar ev kirasını ödeyemezken, bayramda torunlarına nasıl harçlık vereceğini kara-kara düşünüyordur.
CHP’nin yaptığı dünkü ön seçimde dayanışma oylarının bu kadar yüksek çıkmasının sebebi yalnız İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanlığına aday gösterilmesi değil; halkın yoksulluğa, haksızlığa, yandaşın zengin edilirken, kendisinin oldukça fakirleştirilmesine, 50 bin kişinin katili Öcalan’ın söz sahibi edilmesine, “kurucu önder” olarak hitab edilmesine, öğretmen atamalarında yüksek puan alanların mülakatla elenmelerine, Cumhuriyetin tüm kurumlarının “özelleştirilme” adı altında yok pahasına satılmasına, kendi çocukları okula aç giderken 10 milyon yabancının içimize sokulup beslenmesine isyanıdır.
Tabii bu oylamanın, içeride haksızca tutulan Ümit Özdağ’ın, Ankara’yı parsel-parsel satan ve hakkında yüzden fazla şikayet bulunduğu halde ifadesi bile alınmayan, üstüne üstlük oğlu milletvekili yapılarak ödüllendirilen Melih Gökçek’ler dururken suçsuz yere Silivri zindanlarına atılan 16 milyon İstanbullunun belediye başkanı İmamoğlu ve diğer belediye başkanlarına yapılan haksızlığın da tepkisi olduğunu göz önüne almak gerekir.
