1.İlke, sözlüklerde; “temel düşünce, temel inanç” karşılığıyla tanımlanıyor. Temel düşünce ve inancımızın adı “ilke” olduğunda, bu halde düşünce ve inançlarımız ilkesinde yaşayabilmek çabamızın adı da, “olmak” oluyor..
2.Toplum bilimciler, temel düşünce ve inancı, “dünya görüşü” kavramıyla karşılıyor ve bu kavramı; “doğanın ve hayatın anlamı, amacı ve değerinin sorgulanması, bilinen veya bulunan yanıtların doğrulanmasıyla oluşturulan ve insanların davranışlarına yön veren sosyo-politik, felsefi, dini, ahlaki, bilimsel vd görüşlerin tümü” olarak tanımlıyor..
3.İsmet Zeki Eyupoğlu, “Tarihin İlkeleri” adlı kitabında, “Evrende bilinç verilerine dayanarak, bilincin ışığında kendini kanıtlayan tek varlık insandır” diyor ve ekliyor: “Tarihin ilkelerinden birincisi; kendini kanıtlamadır. Kendini kanıtlama, varlığının bilincine varmadır, doğada yerini bulmadır, öteki varlık türleriyle düzenli bir karşılaştırma yaparak özünün anlamını kavramadır, evrende bulunduğu yeri bilmedir.”
4.İlke ve tarih açıklamasını, diyalektik düşünme ilkelerini tarihe yazan Marks şöyle yapıyor: “İnsanları, kendi dramlarının hem yazarları ve hem oyuncuları olarak sunduğunuzda ilkeyi de tarihi de açıklamış olursunuz.”
5.Gramsci, “İnsan nedir?” diye soruyor ve şöyle yanıtlıyor: “Bizi ilgilendiren her insanın ne olduğu değil, her insanın her an ne olmakta olduğudur. Öyleyse insan bir süreçtir ve kesin olarak kendi davranışlarının sürecidir.”
6.İlkeli bir dünya görüşü için, dünyayı gerçek yüzüyle olduğu gibi görmek; bunun için neden sonuç bağlamında tahkiki düşünme yöntemiyle bakmak, incelemek, sorgulamak, eleştirmek ve doğrulamak gerekiyor.. İlkeleri sorgulamaksızın, kanıt aramaksızın, incelemeksizin, eleştirmeksizin doğru kabul eden anlayış taklitçiliği tanımlıyor.. Dolayısıyla bilinen veya bulunan yanıtların doğruluğunu, kendi kişisel tarihinde sorgulamadan kabul eden bireyin ilkesel yaşamı, tahkiksel değil taklitsel oluyor..
7.Doğa ve toplum tarihinin genel hareket ve gelişme yasalarını, “değişim mutlaktır” ilkesinden hareketle konu edinen diyalektik düşünmenin anayasası; “Her şey birbiriyle ilgilidir” ilkesiyle başlıyor ve “Her şey değişir. Nicel birikimsel değişim nitel değişikliğe neden olur. Değişimin nedeni çelişme, içtedir” şeklinde devam ediyor.. “Tez, anti tez, sentez ve her sentez yeni bir tez” bağlamlı gelişmeyi; “zıtların birliği ve mücadelesinde” gören diyalektiğin ilkeleriyle düşünüldüğünde, bireysel ve toplumsal değişmenin gelişmeye yönelik iyi, güzel, doğru veya çürümeye yönelik kötü, çirkin, yanlış görünümleri de fotoğraflanıyor..
8.Bireysel ve toplumsal değişmenin gelişmeye yönelik iyiyi, güzeli, doğruyu içeren fotoğrafları marufu tanımlıyor.. Maruf, Arapça ‘tanımak’ anlamlı “A-Ra-Fe” fiil kökünden geliyor.. Geçmişi geleceğe taşıyan tanınmış anlamlar ve değerler toplamı, örfü tanımlıyor.. İnsan, öznel ilkesel yaşamını, tarihsel, toplumsal nesnel örf içinde anlamlandırabiliyor.. Bu bağlamda insan, ilkesel anlamda tarihsel örfüyle (tanınmışlığıyla) diyalektik bağlantı kurarak yaşayan maruf bir varlığın adı oluyor..
9.İlke sahibi bir insan, ‘maruf’ başka ilkelerin varlığını inkâr etmiyor.. İnkâr, Arapça ‘tanımamak’ fiilinin kökü ‘Ne-Ki-Ra’dan geliyor ve maruf olanı tanımayan münker de kötüyü, çirkini, yanlışı içeren bir kavram oluyor.. Bu anlamla, “marufu emretmek, münkeri nehyetmek” insanca yaşamın temel ilkesi oluyor..
10.Yunus, ilkeli yaşamı; “Sen sana ne sanırsan, Başkasına da onu san. Dört kitabın manası, Budur eğer var ise” dizeleriyle özetliyor ve yaşarken ilkeli olmak bağlamında; “Dış yüzüne o sızar, İçinde ne var ise” diyor.. Özetle ilkeli olmak, dünya görüşünü “yalnız kal (söz) değil, aynı anda hal ehli olarak” bizatihi yaşayabilmek anlamına geliyor..
11.Son tahlilden hareketle ben, insanın, toplumsal yaşamını barış içerisinde sürdürmeye yönelik “iyilik, güzellik, doğruluk” özüyle yoğrulmuş en güzel kıvamda (ahseni takvim) yaratıldığına inanıyor ve bu ilkesel inançla çelişen yaşamın “sefillik ve sefalet” içerdiğini düşünüyorum..
Toplumsal yaşamımızın barışına kasteden emperyalizme karşı, Mustafa Kemal önderliğinde kazandığımız zaferin adı 30 Ağustos ve barış içerisinde yaşamamızın tadı Arapça yakınlık anlamlı KRB kökünden gelen Kurban bayramınızı Yunusça yaşamın dünya görüşüyle kutluyorum..
Selam ve saygılar… ozdemirgurcan23@gmail.com