Değerli okurlarım, içki ve sigaranın zararlı olduğunu hepimiz biliyoruz. Fakat dozunda bırakılırsa, bu zararın en aza ineceğini düşünenlerdenim. Yakından tanıdığım öyle insanlar var ki; ailesinin nafakasını bile gözünü kırpmadan içkiye yatırabiliyor. Bunlara ayyaş denmez, dense-dense toplumun yüz karası, rezil mahkûmlar denir.
Ata’mız da içerdi. Elinden sigara eksik olmazdı. Halkın söylediği Aslan sütü ve benim yıllardan beri kullandığım bulut renkli lezzetle dosttu adeta. Ancak, sizlere anlatmak istediğim başka iki ayyaş! Günde iki paket sigara içerdi. Yani birini söndürüp öbürünü yakardı. İçki de içerdi. Martiniye bayılırdı. Neredeyse elinde içki bardağı olmadan fotoğrafı bile yok.
“Bu iş yasaklayarak olmaz” dedi. Kanunla yasaklanmış olan içki satışını kanunla serbest bıraktı! Eşi de içerdi. Hem içki ve hem de sigara. Hatta gizlemeden, milletin önünde sigara içen ilk first Lady idi. Amerikalılar seçti onu. Bir defa değil, dört defa seçti. Ülke ekonomisi krizdeydi ama, ekonomiyi uçurdu adeta. O ayyaşın adı Roosevelt’di.
Dünya tarihinde önemli bir ayyaş daha var. Sigara kesmiyor. Puro tüttürüyor. Emzik gibi hep ağzında! İsmet İnönü’yü görmek için ülkemize geldiğinde de, o meşhur purosu elindeydi. Bitmedi, her gün bir şişe viski deviriyordu. Biyografisini anlatan kitapta okumuştum. Sizler de ilginç bulacaksınız. Sabah kahvaltısında çay ikram etmişler, beyaz şarap istemiş. Bu içki denilen lezzet demek ki insanın zihnini açıyor olmalı.
İçki yasağı varken ABD’ye gitmek zorunda kalınca, “tedavisi gereği, özelikle yemek esnasında mutlaka içki içmek zorundadır” diye doktor raporu bile almış, ilginç değil mi? Anlayacağınız bunlar iki ayyaş…
Birisi daha var. Huyları Kasımpaşalı arkadaşıma çok benzer. O kişinin ismini biliriz de, kendisini hiç görmedik. Asla içki içmezdi. Sigarayı ağzına sürmezdi, içenden nefret ederdi. İçkinin reklamını bile yasakladı. İçkiye zam yaptı, vergisini arttırdı. İçkiden, sigaradan topladığı fahiş vergilerle ahaliye avanta kömür dağıttı. Mısır piramitlerinin dört katı büyüklüğünde kömür dağıttık diye valileri görevlendirerek afiş bastırdı. Ama iyi oy topladı. Kışın kömürle nohut iyi iş görüyor demek ki! Adı Adolf Hitler’di! Almanlar onu seçti. Akıbetini herkes biliyor.
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA
Gönül Köşemden
Pahallı Yaşam, Bedava Ölüm
Değerli okurlarım, öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, nasıl anlatacağımı inanın bilemiyorum. Mevsimler aynı, ama kışımız biraz sert geçiyor. Güneş, ay, yıldızlar, dağlar, denizler aynı. Fakat yaşam eskisi gibi değil. Burada bir terslik var ya, nerede olduğunu bilemiyorum.
Fırıncı ekmeğin bayatını, kasapta etin bozulmuşunu veriyor. Doğal olarak evlerden şikayetler ayyuka çıkıyor. “Ne yapalım aldatıldık, özür dilerim” deyip konuyu kapatmaya özen gösteriyorum. Bildiğiniz gibi değil. Öyle olmuyor işte. Ekmek ısıtılıp yeniyor ama, bozuk et koku yapıyor. “Aldatıldım” ifadesini evdekiler yemiyor. Bunca yıldır kasaplarla berabersin neden dikkat etmedin diyorlar. Sonuna kadar haklılar.
Evet, PAHALI YAŞAM DİYORUZ. İstesek de, istemesek de bu pahalı yaşam alttan girip üstten çıkıyor. Yani birinin dediği gibi; Biz istesek n’olur falan! Terör insanlık dışı bir hadise ama bitmiyor. Bir türlü kökü kazınamıyor. Buna kader ilahi diyebilir miyiz sizce?
Hatırlayacağınız gibi, yıllar önce hızlı tren konusu gündeme gelmişti ve maalesef alt yapısız o hızlı trenlerde 38 vatandaşımız vefat etmişti. Akabinde yıldırım gibi birisi “Kader ilahi” derdi o nükteden şahıs.
İdam cezası çıksın mı? Çıkmasın mı? Çıksa n’olur. Çıkmasa n’olur? İnsanlıktan nasibini almamış o kişiler kafaya koymuş kendini patlatacak. Kendisi gebermiş hiç sorun değil. Habersiz masum insanlar, polislerimiz, askerlerimiz ya da tesadüfen oradan geçen masum insanlarımız hayalleriyle birlikte şehit oluyorlar.
Burada altını çizerek anlatmak istediğim şunlar olacaktır. Bu acımasız terör olaylarında; ölenlere mi yanalım? Geride kalanlar için mi gözyaşı dökelim? Terör olaylarında şehit olan insanlarımızın ne günahı olabilir ki? Hepsi de görevlerinin başında gencecik pırıl-pırıl evlatlarımız hayal ettikleri hiçbir şeyi yapamadan Hakkın rahmetine kavuştular.
Terörün amacı insanlara korku salmaktır. Geçici de olsa korkulu anlar yaşandı ama bundan daha vahimi insanlarımız kızgın, sinirli, yüreği karanlık. Geride kalanların yaşamı manen daha da zorlaştı. Geride kalan analar, babalar, eşler, sevgililer, çocuklar. Bu çocukların büyük bölümü babalarını tanımayacaklar. Zaten ülkemizde feryat etmeyen bir ocak kaldı mı ki?
Korkunun ölüme faydası yok. Dimdik ayakta duracağız. Terörmüş, bombaymış onlara teslim olmayacağız. Terör var diye evlerimize kapanmayalım sakın ha. Ülkemizin tapusu bizdedir. O faturayı İstiklal Savaşı vererek ödedik. Üstelik bizim ölümden korkmayacağımızı bütün dünya bilir. Bu karanlık günler, iyi günlerin habercisidir.
Muasır Medeniyet Seviyesine Ulaşmamız Fazla Uzak Değil!
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA
Günün Nabzı
Bir Yalnız Adam
Kovası boş. Çünkü oltasında çengel yok.
Oturmuş… Akdeniz’in dalgalı, TÜRKUAZ’ında.
+
Dolgun gözleri…
Ne yeşil, ne de mavi. O da Türkuaz besbelli.
Hani bazen “çakır” dedikleri
+
Herkes sıralanmış sahil boyunca,
Nasıl da seviniyorlar, kovalar dolunca.
+
Eğer, kovası boş
Türkuazlara dalmış bir balıkçı görürseniz,
Bilin ki; bir yalnız adamdır “O”.
Oltasına çengel takmaz.
Öyle merhametlidir ki; Balık bile tutamaz.
+
Dalgalar bile utanır coşkusundan
Med-Cezir zamanıdır belki… Çekilir sular.
+
Kovası boş, gönlü boş
Deniz gözlü bu adamın, Yalnızlığına saygı duyar.
Çekilir Sular!
Emel AYDINALP-ANKARA 2013
(Kardeşim Murat’a ithafen)
Günün Sözü
Bulut Renkli Lezzet Şarap Değildir!
Öcal’dan İnciler
Her Rakı İçen, Hoş Sohbet Olamaz