İdeoloji Grekçe idea ve logos sözcüklerinden oluşturulmuş bir kavram.. İdea; bilincin tasavvur alanındaki soyut düşünceleri, fikirleri, logos ise; söz, nutuk anlamlarını içeriyor.. Her iki anlamın tümsel hacmini akıl, bilim dolayısıyla mantık kapsıyor..
Prof. Dr. Bedia Akarsu, Felsefe Terimleri Sözlüğünde, kapsam alanında akıl, bilim, mantık bulunan ideoloji kavramının eski dilde karşılığının “ilmi suver-i akliye, fikriyat, ilmi tasavvur” olduğunu belirtiyor.. Felsefi bir terim olarak ideolojiyi oluşturan kişi Destutt de Tracy, kendi oluşturduğu kavramı; “ideleri (geniş anlamıyla bilinç olaylarını) idelerin niteliklerini, yasalarını, gösterdikleri anlamlarla bağlantılarını ve kökenlerini inceleyen “ideler bilimi” anlamıyla tanımlıyor.. (Felsefe Terimleri Sözlüğü, s.51)
İlk kullanılış anlamıyla; fikirlerin, düşüncelerin bilimi anlamında üretilen ideoloji, ilk eleştirisini de; “gerçekliği olmayan, soyut düşüncelerden ibaret zihni inşa” şeklinde bu ilk kullanımı üzerinden alıyor.. Afşar Timuçin, Felsefe Sözlüğü’nde; “ideoloji zamanla, fikirlerin özelliklerini, yasalarını, kökenlerini araştırma anlayışı olmaktan çıktı ve temel siyasal görüş anlamını aldı” diyor.. (Felsefe Sözlüğü, s.135)
Türk Dil Kurumu: “Siyasi veya toplumsal bir öğreti oluşturan, insan davranışlarına yön veren politik, hukuki, bilimsel, felsefi, dini, moral ve estetik düşünceler bütünü” olarak tanımlıyor kendi sözlüğünde ideolojiyi.. Sosyolog Emre Kongar, “ideolojisiz insan olmaz” diyor ve ekliyor. “Hatta her insanın (genellikle birbiriyle tutarlı, ama bazen de birbiriyle çelişen) birden çok ideolojisi olabilir. Demokrasi de bir ideolojidir, din de, laiklik de, hümanizm de. Örneğin bir insan, birbiriyle tutarlı olarak hem demokrat, hem dindar, hem laik, hem de hümanist olabilir.”
Kavramın Türkçe çözümlemesini ide; ülkü, loji; bilim karşılığıyla yaptığımızda, ideolojiyi ülkü bilimi olarak tanımlayabiliriz.. Bu tanımlardan hareketle ideoloji kavramını, dünyaya farklı düşünce sistematiğinden bakarak bir görüş oluşturabilmenin zihinsel inşası şeklinde özetleyebiliriz.. David Mc Lellen, İdeoloji adlı kitabının 11.sayfasında kavramın gelişimi başlığı altında, “Bazı önemli istisnalara rağmen ideoloji kelimesi aşağılayıcı çağrışımlarla yüklüdür” diyor ve ekliyor; “İdeoloji nadiren bizim ama çoğunlukla ötekinin düşüncesidir.”
İyi de, tutarlı bir inanç ve düşünce sistemi anlamında bir ideolojiden beslenerek bir dünya görüşüne sahip olmak, neden olumsuz anlamlar çağrıştırsın ki.. “İdeolojinin eleştirisi de bir ideolojidir” elbette.. Olumsuzluk çağrışımı, acaba ideoloji ambalajıyla “paketlenmiş düşünce” şeklinde sunulan dogmalardan kaynaklanıyor olabilir mi? Olabilir ve fakat ben, dünyanın ve hayatın anlamını, amacını, değerini sorgulayamayan, bilinen veya bulunan yanıtları doğrulayamayan, eleştiremeyen dogmatik düşüncenin lojik olduğunu söyleme ve savunmanın bir yanılsama olduğunu düşünüyorum.. Bu bağlamda geçmişle bağlantılı gelecekle ilişkili dünyayı ve hayatı okumalardaki ülkünün / fikrin tutarlı ve geçerli kemali halini “dünya görüşü” olarak tanımlıyorum.. Artı, bu tür tekamülü okumaları da ‘Kemali okuma” olarak adlandırıyorum.. Tam da burada Ziya Paşa’dan “atasözü” değerinde, “Erbâb-ı kemâli çekemez nâkıs (noksan) olanlar, Rencide olur dîde-i huffâş (yarasanın gözü) ziyadan” dizelerini yazmak istiyorum..
İnsanlığa ve insan onuruna yaraşır bir “hayat” düşüncesi ve böyle bir hayatı “yaşayabilme” çabası.. Ne diyor kendi teorisinin pratiğiyle Yunus? “Dış yüzüne o sızar, İçinde ne var ise.” Peki, bizim Yunus’un dünya görüşü ne? “insan insanın dostudur!” ideolojisi.. Son tahlilde ben, kendilerine verilmiş bir düşünce paketini “ikraha” varacak şekilde ille bizim de kabul etmemizi isteyen ‘kemali okumalardan’ habersizleri Yunusça yaşamın karşıtı anlamında “insan insanın kurdudur” ideolojisinden beslenenler olarak yorumluyorum..
Teorisi, küreselleşme ambalajlı ve “kısa vadede kâr ve haz, uzun vadede acı ve yıkım getirdiği” hem teoride hem pratikte ispatlanmış bu görüşün pratiği ne? Dünya nüfusunu toptan paketleyip kapitalist yamyamların tüketimine sunma!
Kimileri bu düşünceyi, bir ideolojinin dogmalarına saplanıp kalmak anlamlı bir “fikri sabitlik” olarak değerlendirebilir.. Fikri sabit olmak “sübuta ermiş” yani doğruluğu ispatlanmış fikirlerin takipçisi olmaksa eğer; ben fikri sabit olmayı, fikrin akıbetinden habersiz olmaya tercih ederim..
Selam ve saygılar… ozdemirgurcan23@gmail.com