Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? TC 9. Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel dün vefat etti. Renkli kişiliği, başından çıkarmadığı şapkası, baba lakabı ile 90 yılı geride bıraktı. Allah rahmet eylesin. Vatan sağ olsun. Hepimizin başı sağ olsun.
& & & & &
Söylenecek çok şey var tabi. 37 yıl öncesine dair örneğin. Daha biz çocuk gençlerdik o zamanlar… Ama o yıllar bizi hemen büyütmüştü, yaşlanmıştık bir gecede saçlarımıza ak düşmüştü. Hiç doğmamış olmayı dilemiştik yaratandan, “hiç yaşamamış olsaydık o günleri keşke” dedik her zaman. Neyse bellek bu işte kaydettiklerini bazen böyle ekrana yansıtabiliyor siz istemeseniz de.
& & & & &
Yaşam kutsaldır onu en iyi şekilde yaşamak gerekir diye düşünmeye başladık. Kin ve nefretle, vicdan azabı ile kirletmeden. Ve bu şekilde yaşamaya çalışıyoruz. Geçmiş bize en azından bunu öğretti. Ve “söz gümüşse susmak altındır” durumlarının bazen çok gerekli olduğunu. Geçmiş bizi tensel ve tinsel büyüttü çok erkenden! Bu yüzden Ona hem kırgınız çok… Hem şükran borçluyuz. İçimize attığımız, yaşayamadığımız, çocukluğumuzun son günlerini bu sayede hiç yitirmedik. Büyüdük ama içimdeki büyümeye zaman bulamayan çocuk hep yaşıyor!
Ve sevgili okuyucularım şimdilik sağlık ve sevgiyle kalalım her zaman hep birlikte ayrımsız gayrımsız. Kavgasız gürültüsüz. İçimizde yaşamaya devam eden çocukla…
& & & & &
Tatlı Dil
Uzun yıllar önce Çin’de li-li adlı bir kız evlenir ve aynı evde kocası ve kaynanası ile birlikte yaşamaya başlar. Lakin kısa bir süre sonra kayınvalidesi ile geçinmenin çok zor olduğunu anlar. İkisinin de kişiliği tamamen farklıdır. Bu da onların sık sık kavga edip tartışmalarına yol açar. Bu, Çin geleneklerine göre hoş bir davranış değildir ve çevrede tepkiyle karşılanır. Bir kaç ay sonra bitmez tükenmez gelin – kaynana kavgalarından ev, o ve eşi için cehennem haline gelmiştir. Artık bir şeyler yapmak gerektiğine inanan genç kadın, doğru babasının eski bir arkadaşı olan baharatçıya koşar ve derdini anlatır. Yaşlı adam ona bitkilerden yaptığı bir ekstra hazırlar ve bunu 3 ay boyunca her gün azar azar kaynanası için yaptığı yemeklerin içine koymasını söyler. Zehir az az verilecek, böylece onu gelininin öldürdüğü belli olmayacaktır. Yaşlı adam genç kıza kimsenin ve eşinin şüphelenmemesi için kaynanasına çok iyi davranmasını ona en güzel yemekleri yapmasını söyler.
Sevinç içinde eve dönen li-li, yaşlı adamın dediklerini aynen uygular. Her gün en güzel yemekler yapıyor. Kaynanasının tabağına azar azar zehri damlatıyordu. Kimseler şüphelenmesin diye de ona çok iyi davranıyordu. Bir süre sonra kayınvalidesi de çok değişmişti ve ona kendi kızı gibi davranıyordu. Evde artık barış rüzgârları esiyordu. Genç kadın kendisini ağır bir yük altında hissetti.
Yaptıklarından pişman bir vaziyette baharatçı dükkânının yolunu tuttu ve yaşlı adama şu ana kadar kaynanasına verdiği zehirleri onun kanından temizleyecek bir iksir yapması için yalvardı. Yaşlı kadının ölmesini artık istemiyordu. Yaşlı adam yaşlı gözlerle karşısında konuşup duran li-li´ye baktı ve kahkahalarla gülmeye başladı: “Sevgili li-li dedi, sana verdiklerim sadece vitaminlerdi. Olsa olsa kayınvalideni sadece daha da güçlendirdin hepsi bundan ibaret. Gerçek zehir ise senin beyninde olandı. Sen ona iyi davrandıkça o da dağıldı ve yerini sevgiye bıraktı; böylece siz gerçek bir ana-kız oldunuz” dedi.
Eski bir Çin atasözü söyle der: “Gül verenin elinde gül kokusu kalır.” Tatlı dil ve güler yüzün açamayacağı kapı yoktur. Ve sevgili okuyucularım sağlık ve sevgiyle hep birlikte kalım her zaman… Yase
Ayet ve Hadislerle Ramazan-ı Şerif ve Oruç
Hazreti Ebu Hureyre (radıyallahü anh), Rasülullah (sallallâhü aleyhi vesellem) Efendimiz’in şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir: “Kim, faziletine inanarak ve karşılığını yalnızca Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır.”
(Buhârî, Îmân, 28, Savm, 6; Müslim, Sıyâm, 203)
Günün Şiiri
Günlerin Çıkrığın
Bir dağ gölünün ılık yıldızlı
Sularında hırçınca seken taş
Sen daha özgürsün, daha yırtıcı
Bir sapanın rüzgarlı ucunda
Buğday saçlı köylü çocuğundan
Kuğuların gölde buğulu bakışları
Rüzgarını yadırgayan çiçeklerin çanı
Uyandırsın seni kahyadan önce
Sen ki üretici sevinci taşıyan
Ekin bereketi verdin yüreğinden
Kanla zulümle örülen güne
Ötede bir bulut pabuçlarını giysin
Düş onunla yayla bükümü patikalara
Geride bir evlik tarlan, karın
Başak saçlı onuruyla çocukların
Göğün eksilen mavisi altında
Ağarak saman dolu bir bulut
Çeksin ömrümüz yüklü arabayı
Günlerin çıkrığında gümüş sular
Kuyular, çaylar olsun ağlamaklı
Kıyısız barınaksız el kapılarında
Ahmet ADA
Bir Gün
Bir gün, tıpkı karşılaştığımız gece
benim olduğun yaşta, bana dönmek isteyeceksin;
yüzünde solmuş kaç sabahın birikintileriyle,
yorgun olmaktan çok, aşınmış;
yüzüme kapattığın onca kapıyı
artık omuzlayamadan,
seslenmek isteyeceksin.
Zamana diş bileyeceksin o gün, belki ilk kez;
bir zamanlar dokunulmazlığına inandığın için,
yanlış çıkarttığın bütün günahların ağırlığıyla.
Hep izlerinin sürdüğün yüz ve ten çizgileriyle
insanlara yaş biçtiğin günleri anımsayacaksın,
hani titreyen parmaklardaki sıcaklığı hiç duyamadığın.
Bir gün, tıpkı karşılaştığımız gecede olduğu gibi,
dirseklerimizin birbirine değmesini isteyeceksin,
onca çizgi peşinde koşmanın günahını
artık en bulanık aynalara bile çıkartamayarak.
Yaşamından gelip geçmiş olanları sayacaksın;
hep bir iki geceliğine,
bedeninde otel gibi kalmış olanları,
en kısa ömürlü sevgilerin imzasını bile
hiçbir sayfana atamadan
ve sonra bir de gerçek yitirdiğini; sana
yüzlerindeki çizgilerin ardından,
en duyarlı kalemlerle, yalnız sana giden
yolların haritalarını çizmiş olanları.
Bir gün, tıpkı karşılaştığımız gece
benim olduğum yaşta, beni arayacaksın,
solmuş onca haritanın çizgilerini
aşınmış bakışlarınla seçemeksizin.
Ahmet CEMAL
Günün Fıkrası
Yaşı geçkin evli çift çocuk sahibi olamayınca evlat edinmeye karar vermişler. Nasıl olduysa, Çin’li bir bebeğe denk gelmişler. Hal böyle olunca da gidip Çince kursuna kayıt yaptırmışlar. Çince kursunun hocası, çifte sormuş: “Efendim Çince zaten çok zor bir dildir. Bu yaştan sonra Çince’yle işiniz nedir?” Çift de durumu açıklamış: “Beyefendi biz bir bebek evlat edindik. O da Çin’li denk geldi. Daha çok küçük, konuşamıyor ama büyüyüp konuşmaya başlayınca dilini nasıl anlayacağız?”
Günün Sözü
Bilhassa oruçlu iken çirkin, kötü söz söylemeyin! Birisi size sataşırsa, ona “Ben oruçluyum” deyin!
Buhari
Temizlik imanın yarısı, oruç da sabrın yarısıdır.
Müslim