Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Seçimlere az kala siyasi partilerde atraksiyonlar da arttı. Kirin, pasın, ayrımın, gayrımın, yolsuzluğun, kuşkunun yasakların bol yaşandığı bu zamanda… İnsanların da kafası baya bir karışık. Kişilere ya da partiye mi oy verelim diye düşünenlerin sayısı çok. Kişileri düşünürsek hepsi değerli insanlar ve belli bir potansiyelleri var. Düşünüyorum ki; artık ben, sen, o demeden direk “biz” diyebilmeliyiz şimdi tam zamanı. Biz yaşamımız boyunca “bizdik”. Ama kaç yıldan beri ben, sen, o diye ayrıma tabi olduk nasıl olduysa. Bizi, sen, ben o diye ayırdıklarını sandılar ama aslında nasıl bir “ebru” kağıdından renkleri ayrıştıramazsanız bir renk klasiği olan bizleri de ayrıştırmaya hiç kimsenin gücü yetemez. Bundan kuşku duymuyorum ancak her şeye rağmen kafalar karışabilir alt yapısı sağlam olmayanlar bu söylemlerden etkilenebilir. Bu söylemlerden etkilenen arkadaşları aramıza alarak “aslında birimiz hepimiziz; dilimiz, dinimiz, rengimiz değişik olsa da biz suda dans edebilen Allah’ın yarattığı renkleriz diyebilecek bir oluşumun yamacında olmalıyız. Ve kime neye oy verirsek verelim bunu unutmamalıyız. “Biz” varız; sen, ben, o yok!.
& & & & &
Kendi hesabıma mükemmeliyetçi değilim çünkü mükemmeliyetliğe inanmam. Tek bir mükemmeliyetçi vardır oda her şeyi yaratandır. Bizler yaratılmış ve sınava tabi olan insanlarda mükemmeli aramak hayalciliktir. Bendeniz böyle düşünüyorum. Kendi hesabıma mükemmel olmak için gayretim çok. Ama diğer insanlardan bu beklentiye girmem hiç. Bendeniz için bazen asgarilerde çok önemlidir. Ve böyle düşündüğüm zaman ne kendime ne de başkasına haksızlık yapmıyorum. Boşuna bekleyip hüsrana uğramıyorum. Sık, sık düş kırıklığı yaşamadığımda ondandır. Ama asgariye de bulamazsam işte o zamanı düşünemiyorum bile.
Ve bu bapta söyleyebilirim ki, bizim şimdiki belediye başkanımız ve belediye başkan adayımız Sayın Yusuf Civelek mükemmel değil ama birçok bakımdan asgariden çoktur özellikleri ve yaptıklarını sayıp dökmeyeceğim hizmet için talip olanların yapması gerekenler yapılıyor. Kimse bununla övünmesin. Ancak bizler geçmişte gördük ki yapılması gerekenler bile yapılmadığı gibi yapılanlar sanki kendi paralarından yapılmış gibi lanse ediliyor. Ve şimdi yapılması gerekenler yapıldığı için lütuf değilmiş gibi yapanlar alkışı hak ediyor kişisel görüşüme göre. Ve Yusuf bey bunu hak ediyor. Birçok şey eksikse de daha ve özelikle sokağımız hala yağmur yağdığında da göl oluyorsa da ilerde bunların düzeltileceğinde inanıyorum. Ve diyorum ki en azından kendisi için “yemiştir” diyemez hiç kimse. Ve içinde bulunduğumuz maddi ve manevi kirlilik içinde bu hatırı sayılabilecek bir temizliktir. Bunu hepimizin bir defa daha düşünmesi gerek diyorum. Kafası karışık ve gönlü kırık olanlarımızın bunu düşünerek daha kolay karar verebileceklerine inanıyorum. Ve bu seçimlerin hayırlı olmasını ve bu sürecin bayram havasında yaşanmasını diliyorum. “Her millet layık olduğu şekilde yönetilir” sözüne inanıyorum. Seçtiğimiz aslında biziz.
Ve lütfen oyumuzu kullanalım boş vermeyelim. Ve her oy demokrasiye attığımız bir adımdır unutmayalım. Ve şimdilik sağlık ve sevgiyle kalalım hep birlikte oyumuz ne olursa olsun tercihimiz kim olursa olsun sevgili okuyucularım. Yase
Şubat Güneşi
“Yardım etmemi ister misin?” diye sordu kapıdan çıkmadan. Kız yattığı yerde uyumak eğilimindeydi. Ahmet bunun üzerine yanıt beklemeden dönüp geldi. Hızla havlularını çekip yumuşak bir gecelik geçirdi başından aşağı, eğilip çoraplarını giydirdi. Saçlarını topladı. Nihayet gündüz gözü ile bakıyordu kıza, her ne kadar hava hala kapalıysa da gün gündüze dönmüştü. Kız sandığından da genç ve güzeldi. İnce, soylu, zarif bir güzelliği vardı. Ateşten dudakları kızarmış kurumuş. Gözleri yine aynı nedenden siyah zeytin gibi parlıyordu. “Ne bakıyorsun ya” dedi sıkıntıyla. Ona bakmaya devam eden Ahmet’e.
“Güzele bakmak bana iyi geliyor bir itirazın mı var canım? Hadi çabuk iyi ol açlıktan öleceğim yoksa.” “Abartma istersen.” “Abartmıyorum valla çok açıktım ama sen hiç acıkmıyorsun tabi nerden bileceksin ki açlığın ne olduğunu?” “Dalga geçme benimle kocaman adam. Ve lütfen şimdi dışarı çıkar mısın? Bulmuşsunuz sessiz kızı suyun altına sokup, sokup duruyorsunuz bu ne ya? Annem bile beni banyoya böyle sokmamıştır!” “Ne yapalım yani, ateşten havale geçirmeni mi bekleyelim küçük hanım? Artık kendine gelince hesaplaşırız, yoksa kendine geldin mi ki öyle görünüyor. Kavgacılığından Daha “günaydın” bile demedik birbirimize ama sen kavga çıkarıyorsun. Boyuna posuna bakmadan…” “Ne olmuş boyuma posuma, piis?” “Sen bana pis mi diyorsun? Annem duymasın. Kemiklerini kırar.” Zeynep gülmeye başladı halsiz, halsiz.
“Sen izin vermezsin ama değil mi?” “Kimm, ben mi izin vermeyeceğim hem de nasıl izin vereceğim, hatta belki yardım edeceğim. Hadi bana laf yetiştireceğine çabuk giyinmeni tamamla ben kapıda bekliyorum” Arkası Yarın