Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Okumak yazmaktan güzel geliyor bazı zamanlar ben denize. Kendimi bir kaptırıyorum okumaya zamanın ayrımında bile olmuyorum. Bilgilenme ağırlıklı okuduklarım. Bilgilenmek çok rahatlatıyor, hafifletiyor önümü görmemi sağlıyor, ön yargılardan ve sanılardan uzaklaştırıyor. Ve tabi bilgilenmek yalnızca okumakla olmuyor, bazen de gözlemlemek gerekiyor o da yetmiyor yaşamak gerekiyor, evet yaşamak gerekiyor hayatı ve yaşarken iyi okumak onu.
Çoğumuz öylesine savurgan yaşarız ki hayatımızı ona baktığımızda gelişi güzel çiziktirilmiş buruşuk bir resim buluruz karşımızda. Hayat okulu okumak için çok seçenekler sunar bize. Araştırmak, öğrenmek ve uygulamak için. Bazen çok acımasız olur öğretirken, sabrımızı dener. Bazen sevgimizi sınar, bazen de her şeyi önümüze serer alabilen alsın diyerek. Çünkü almakta bir başarı, bazen bize sunulanları görmeyiz bile nasıl alabilelim ki? Görebildiğimizin de ancak alabileceğimiz kadarını alabiliriz bu az olabilir çok olabilir hepsi olabilir görme yeteneğimize göre…
Elimde Halit Ziya Uşaklıgil’in Bir Yazın Tarihi adlı kitabı var. 15 değişik öykü içeren. Hayatın kendisi olan 1888 kuşağı Serveti Finun yazarı olan Halit Ziya’nın bu öykü kitabı eski yazım tamlamaları ile dolu. Yani onu okurken bu tamlamaları da çözmek zorundasınız konu bütünlüğü için. Şifre çözmeyi sevenler ben deniz gibi bu kitabı okumaktan yüksünmez. Hatta çok hoşuna gider. Bu kitabı okurken bir taraftan yaşadığımız hayatı düşünüyorum. Hayat bazen bazılarımız için böyle bir kitaptır, doğru okuyabilmek ve bütünlüğü sağlayabilmek için tamlamaları gerekli yerlere doğru yerleştirebilmek sanatıdır. Bazılarımız için de su gibi akıp giden bir kitaptır, derinliği olmayan. Herkes kendine en uygun kitabı alıp okuduğu gibi hayatını yaşayabilir. Bazılarımızda okumaktan hoşlanmaz. Yalnızca izlerler ve akışına bırakırlar her şeyi. Ancak akışa ayak uydurmanın da kuralları var düşünenler için kuşkusuz. Bazıları akışa uyumlu olur düşünerek, bazıları da uyumun ayrımında olmadan uyumu yakalar o özel bir şey olmalı!! Doğrusu kendi hesabıma özel ve kolayı sevmediğimden hayatı Halid Ziya bu kitabındaki gibi yaşamayı sevdim. Bazen akışına bıraktım uyumu, bazen kolay geldi su gibi akması, bazen de ağır bir taş gibi. Ama sevmek varsa özde her şeyi, işte o zaman okumak çok güzel her şeyi.
Ve sevginin sımsıcak gücünü anlatan bir öykü ile yazımı sonlandırıyorum bu kapalı ve soğuk günde azıcık ısınmamızı sağlar diye. Sağlık, sevgi, birlik ve beraberlik içinde kalalım her zaman sevgili okuyucularım. Yase
& & & & &
Üç Yaşlı
Alışverişe gitmek üzere evden çıkan bir kadın, kapısının karşısındaki kaldırımda oturan bembeyaz sakallı üç yaşlıyı görünce önce duraksadı, sonra onları, tüm içtenliğiyle evine davet etti; “Burada böyle oturduğunuza göre, üçünüz de kesinlikle acıkmış olmalısınız”, dedi. “Lütfen içeri gelin, size yiyecek bir şeyler hazırlayayım.”
Üç yaşlıdan biri, kadına, eşinin evde olup olmadığını sordu. Kadın, eşinin biraz önce çıktığını, şu anda evde olmadığını söyledi. Yaşlı adam, başını iki yana salladı; “Eşiniz evde değilse, biz de davetinizi kabul edemeyiz”, dedi.
Akşam eşi geldiğinde, kadın karşı kaldırımdaki yaşlı adamlarla arasında geçen konuşmayı anlattı. “Senin evde olmadığını öğrenince, içeri girmek istemediler” dedi. Yaşlı adamların bu davranışlarını öğrenince, kadının eşi üzüldü. “Bir bakıversene dışarı”, dedi. “Hâlâ oradalarsa, şimdi davet edebilirsin eve.”
Kadın kapıyı açar açmaz, karşı kaldırımdaki bembeyaz sakallı üç yaşlıyla yeniden karşılaştı. “Eşim geldi, şimdi evde” dedi ve onlara davetini yineledi; “Yemeğimizi birlikte yemek için sizi şimdi davet edebilir miyim evimize?”
Kadının davetine yaşlılardan biri yanıt verdi; “Biz hiçbir eve üçümüz birlikte gitmeyiz”, dedi ve kısa bir duraksamadan sonra, bir açıklama yaptı; “Sağ yanımdaki bu arkadaşımın adı, zenginliktir. Bu yanımda oturan arkadaşımın adı başarı, benim adım ise sevgidir.
Kendini ve arkadaşlarını tanıttıktan sonra sevgi, kadına ilginç bir öneride bulundu “Şimdi evinize gidin ve eşinizle başbaşa verip, bir karara varın”, dedi. “İçimizden sadece birimizi davet edebilirsiniz evinize. Hangimizi davet etmek istediğinize karar verin, sonra gelin, kararınızı bize bildirin.”
Kadın, sevginin önerisini eşine anlattığında, adam sevinçten göklere fırladı. “Aman ne güzel, ne güzel”, dedi. “Hangisini davet edeceğimizi bize bıraktıklarına göre, biz de içlerinden zenginliği davet ederiz ve evimiz de bir anda zenginliğe kavuşmuş olur.”
Eşinin kararı, kadının hiç de hoşuna gitmedi. “Başarıyı davet etsek, daha mantıklı bir karar vermiş olmaz mıyız, kocacığım?”, dedi.
Kayınvalidesiyle, kayınpederinin bu konuşmasına, içerideki odada bulunan gelinleri de kulak misafiri olmuştu. Koşarak içeri girdi ve o da kendi önerisini söyledi; “En doğru karar, sevgiyi davet etmek değil midir?”, dedi. “Düşünsenize, evimiz bir anda sevgiye kavuşacak”
Gelinin bu önerisi, kayınpederin de, kayınvalidenin de çok hoşlarına gitti. “Tamam, en doğru karar bu olacak” dediler. Sevgiyi davet edelim…”
Kadın kapıyı açtı ve üç yaşlıya birden sordu; “İçinizde hanginiz sevgiydi? Onu davet etmeye karar verdik. Lütfen buyursun…”
Sevgi ayağa kalktı, eve doğru yürümeye başladı. Arkadaşları da ayağa kalktılar ve sevginin arkasından, onlar da eve doğru yürümeye başladılar. Kadın, büyük bir şaşkınlık ve heyecan içinde, zenginlikle başarıya sordu; “Siz niçin geliyorsunuz? Ben yalnız sevgiyi davet etmiştim.”
Kadının bu sorusuna, üç yaşlı birlikte yanıt verdiler; “Eğer içimizden yalnız zenginliği ya da başarıyı davet etmiş olsaydınız, davet edilmeyen ikimiz dışarıda bekleyecektik. Fakat siz sevgiyi davet ettiniz. Bu durumda üçümüz birden gelmek zorundayız evinize.”
Ve kadının “niçin?” diye sormasını beklemeden, zenginlik ve başarı sözlerini şöyle sürdürdüler; “Çünkü sevginin olduğu her yerde, biz zenginlik ve başarı da her zaman, onun yanında oluruz.
Günün Şiiri
Beni Güzel Hatırla
Beni güzel hatırla
Bunlar son satırlar
Farzet ki bir rüyaydım esip geçtim hayatından
Yada bir yağmur, sel oldum sokağında
Sonra toprak çekti suyu, kaybolup gittim
Belkide bir rüyaydım
Senin için..
Uyandın ve ben bittim
Beni güzel hatırla
Çünkü sevdim seni ben her şeyini
Sana sırdaş oldum dost oldum koynumda ağladın
Yüzüne vurmadım hiçbir eksikliğini
Beni üzdün kınamadım
Alışıktım vefasızlığa, el oldun aldırmadım
Beni güzel hatırla
Sayfalarca mektup bıraktım sana
Şiirler yazdım her gece
Çoğunu okutmadım
Sakladım günahını, sevabını içimde
Sessizce gittim, senden öncekiler gibi sende anlamadın.
Beni güzel hatırla
Sana unutulmaz geceler bıraktım
Sana en yorgun sabahlar
Gülüşümü gözlerimi sonra sesimi bıraktım
En güzel şiirleri okudum gözlerine baka baka
Söylenmemiş merhabalar sakladım her köşeye
Vedalar bıraktım duraklarda
Ne arasan bir sevdanın içinde
Fazlasıyla bıraktım ardımda
Beni güzel hatırla
Dizlerimde uyuduğunu düşün
Saçını okşadığımı üşüyen ellerini ısıttığımı
Mutlu olduğun anları getir gözünün önüne
Alnından öptüğüm dakikaları
Birazdan kapını çalan kişi olabileceğini düşün
Şaşırtmayı severim biliyorsun
Bu da sana son sürprizim olsun
Şimdi seninle yaşanan günleri ateşe veriyorum
Beni güzel hatırla
Gidiyorum.
Orhan Veli KANIK
Günün Fıkrası
Öğretmen sınıfa geç gelen öğrenciye sordu: “Neden geç geldin oğlum ?”
“Bizim ineği damızlık boğaya götürdüm hocam.”
Öğretmen biraz kızararak: “O işi baban yapamaz mıydı?”
Çocuk bu soruya gülerek: “Belki yapabilirdi hocam ama bizim inek boğalardan daha çok hoşlanıyor.”
& & & & &
Temel bir gün maça gider ve maçta aşırı bir tezahüratta bulunur takımı kazanır fakat Teme’lin sesi kısılmıştır. Maçtan sonra eve gelir ve evde karısına kısık bir sesle “Fadime, benim sesim kısıldı ne yapacağız” der. Fadime de Teme’lin sesini duyunca ona hemen Doktor Dursun’a gitmesini söyler. Daha sonra Temel, Dursun’un evine gitmek üzere yola çıkar Dursun’un evine geldiğinde kapıyı çalar ve dışarı Dursun’un karısı çıkar. Temel yine kısık bir sesle “Dursun evdemi, Dursun?” diye sorar ve bunun üzerine Dursun’un karısıda kısık bir sesle cevaplar. “Yok! yok! gel.”
Günün Sözü
Hiçbir şey bilmeyen hiçbir şeyi sevmez. Hiçbir şey yapamayan, hiçbir şey anlamaz. Hiçbir şey anlamayan değersizdir. Oysa anlayan kişi aynı zamanda sever, farkına varır, görür… Bir şeyin aslında, ne kadar bilgi varsa daha fazla sevgi vardır…
Paracelsus