Mevsimler hızla akıp gidiyor. Yaz gelip geçti. Sonbaharı anlayamadan, Kış geldi. İlkbahar arada kayboldu sanki.
Bazen güneşin sıcaklığında üşür olduk. Bazen de kar yağdığında ateşten gömleğiz. Gençlik çağlarında, soğuk havayı nede sıcak havayı önemsemeden yıllar yılları kovaladı. Şimdi az bir hava estiğinde, iliklerimize kadar üşüme nöbetindeyiz.
Bu üşümenin asıl nedeni bence, yaş kemale erdiğinden sanırım. Oysa her şey, o mevsimleri anlamadan geçtiğimiz yıllar gibi olsaydı. Gençlik keyfi yaşamadan gençlik kaybolup gitmiş. Geçmişte çok kalabalık insan topluluklarıyla haşır neşirdik. O günlerde o mevsimlerde kimler vardı kimler. Mutlu bir aile tablosunda olan kişilerin çoğu birer-birer göçtü gitti. Zaman ilerledikçe beynimizde yer tutanların yalnızca hayalleri kaldı hafızalarımızda.
Nerede o kalabalık, sevecen dolu kişiler. Yanımızda yönümüzde bize yol gösterenlerin çoğu, geçen mevsimlerle birlikte aramızdan bir anda kaybolup gittiler. Çarşıda pazarda nede çoktular. Bakkal manav onların birlikteliğiyle dolup taşardı. Sesleri, mimikleri hala hafızalarımda çınlıyor.
Arada sırada mevsimler içerisinde sert rüzgârlar esti. Her yer darmadağınık şekilde toz duman oldu. Sağa baktım, sola baktım çoğu tanıdığım insanlar etrafımdan bir çırpıda kayboldu. Rüzgâr gibi savrulup gideceği yerlere gittiler. Nereye gittiler?.. Şimdi neredeler?.. Meçhul. Gerçi ruhsuz bedenleri mezarlıkta, taş ve toprak altında lahitlerin içerisinde çürüdüler. Onlara canlılık veren ruhları başka bir gaipte belki şu an bizleri gözlüyorlar.
İnsanlar, tüm canlıların olduğu gibi cansız olan nesnelerde zamanla değişim içinde. Kaybolanların yerine hızla yenileri yer tutuyor. Mazi hatıralarda gizlendikçe, yeni nesillerde maziye doğru kayma eyleminde. Gün, hafta, ay ve seneler öyle hızlı şekilde akıp gidiyor ki kayat mücadelesi zamanı durdurmuyor. Su gibi akıyor, akıyor ve yolunu bulup gidiyor.
Aslında haberimiz olmadan yıllar birbirinin üstüne basamak yaparak çıkmış. Bugün şu yıldaydık, yarın ise onlarca yıl bir anda geçmiş gitmiş. Nasılda geçti onlarca sene hayret. Aynaya baktığımda yüz renklerim birbirine karışmış. Kaş burun yüz teması bin bir masal şekline bürünmüş. Bu ben miyim? Ne çabuk bu şekle dönüşmüş halimle, ayna ile kavga eder gibiyim.
Bir zaman önceleri aynı aynaya baktığımda, gençliğimin lezzetiyle o bana gülümser bende ona gülümserdim. O güzelim günlere özlem duymak, o güzelim insanların hatıralarıyla yaşamak şimdi mümkün değil.
Son yüzyılımızda, Dünya genelinde İnsanlar çoğaldı ve etrafına alabildiğine dağıldı. Gıda sorun, mutlu yaşamak sorun, koskoca sandığımız dünya insanlara artık dar gelmeye başladı. Çoğu ülkeler savaş çılgınlığında hırlaşıyor. Hiç yoktan sebeplerle birbirleriyle atışıp duruyorlar. Ülkemiz dışındaki gelişmeler bizleri de tedirgin ediyor.
Gönül kırmak, ekonomi dengesizliği, tarımsal sıkıntılar, aşırı fiyat artışları gülen yüzlerimizi üzmüş. Demek ki bu zaman böyle bir zamanmış. Bu zamanları biz görecekmişiz.
Ne olursa olsun mesut ve bahtiyar yaşamak üstünlüğünde olmalı insan. Kalp kırmamalı. Sevdiklerimizin arkasından bizlerde bir gün gaipte kaybolacağız.
Geçtiğimiz yaz ayı bayağı kavurucu ve kurak geçti. Bu yıl Kış ayı yağmur ve kar yağmaz ise canlılar çok perişan olur düşüncesi bizlerde hakim iken yağmur ve kar bereketiyle bir olduk. Ama bu aylarda soğuk bayağı tekin geçiyor. İnsanın genlik yıllarında soğuk ve sıcak etkisiz kalırdı. Sevgi ile baktığım ayna bu yaşta yapacağını yaptı ve soğuk iliklerime kadar işler oldu.
Havalar gerçekten soğuk mu yoksa ben mi üşümeye başladım?! Anlıyorum anlamasına da kendime yakıştırmıyorum üşümeyi…