İskenderun Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Siyasal İletişim Doktoru Vahit Çalışır; “Hava, Su ve Toprağı Temiz Teslim Etmezsek Yaşam Yok Olacak”
İskenderun Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Siyasal İletişim Doktoru ve aynı zamanda İskenderun Kent Konseyi Başkanı Vahit Çalışır, Evimiz İskenderun Süpürge Derneği ve Ayna İskenderun Kültür Sanat derneklerinin ortak etkinliği olan Çarşamba Sohbetlerinin bu haftaki konuğu oldu.
Çok sayıda dernek üyesi ve davetlinin katılım gösterdiği ‘Gelecek İçin Kentsel Düşünce’ konulu söyleşide, bilgi ve tecrübelerini dinleyicilerle paylaşan Dr. Vahit Çalışır, Kent Konseyinin işleyişi hakkında da bilgiler verdi.
Önceki dönem Kent Konseyinde yürütme kurulu üyesi olduğunu kaydeden Çalışır, bu dönem ise başkan olarak göreve devam ettiğini belirtti.
Kent konseyi nedir, ne iş yapar? Kent Konseyi Başkanının toplum içindeki vazifesi nedir gibi konulara açıklık getiren Çalışır; “Kent Konseyi Başkanı kurul üyelerinin içerisinden seçilmiş, kurulun çalışmalarını koordine edecek görevlidir. Bizim vazifemiz, başta, kadın, gençlik, çocuk, engelli gibi meclisleri oluşturmak. Akabinde de şehre özel sorunlara ilişkin çalışma komisyonları oluşturabilmektir. Bizler bu çalışma komisyonları ve meclislerden gelecek sorun ve çözüm önerilerinin sekreteryasını yaparak belediye meclisine veya valiliğe, kurumsal kimlikle imza atarak göndermekle mükellefiz.
Kentin kararını, kentin sivil toplum örgütleri verecek kent konseyi bunun aracılığını yapacak. Kent Konseyinin kendi başına karar verme yetkisi yoktur. Bu nedenle kent konseyini sizler gibi sivil toplum örgütlerinin şu şekilde görmesini istiyorum. Kendi içinizde yaşadığınız sorun veya sorunlara bulduğunuz çözümleri, çalışma komisyonlarına dahil olarak, ilgili kamu idaresine sevk ettirecek bir mekanizma olduğumuzu ve bizimle sürekli irtibatta kalmanın hayırlı olduğunu söylemek isterim” diye konuştu.
‘Geleceğe yönelik kentsel düşünce’ nasıl olmalı sorusuna yanıt veren Çalışır, tüketimin bu şekilde devam etmesi halinde gelecek nesillerin yaşayamayacağını öne sürerek; “Gelecekte bizler olmayacağız, gelecekte ya çocuklarımız, ya torunlarımız olacak. Geleceğe bırakmamız gereken kentin içerisinde bir miras, bir okul, anıt akla gelebilir ama ‘hava, su ve toprak’ bu üçünü çok temiz teslim etmez isek yaşamlarımızın yok olacağı bir geleceğe gidiyoruz. İklim değişikliği konusunda ben de dahil olmak üzere insan oğluna ölüm var dendiğinde nasıl hissediyorsak iklim değişiyor sözü de aynı şeyi ifade ediyor. Temiz hava olmaz ise, asitlenmemiş bir toprak olmaz ise ve biz bunları eğer bugünkü yaşam tarzımızla sürdürmeye devam edersek, ölecekler! Torunlarımız, çocuklarımız kıtlık görecekler, çevre felaketi görecekler, yaşayamayacaklar. Bunun sorumlusunu da geçmişe dönük olarak bizleri gösterecekler. Bu idraki alalım” dedi.
“Böyle Devam Edersek 2038’de Sular Altında Kalacağız”
İklim değişikliği ve yanlış tüketim alışkanlıklarının getireceği sonuçların oldukça kötü olacağını vurgulayan Çalışır; “Havamız, suyumuz ve toprağımız şu an limitin bir tık üstüne çıktı. İskenderun Körfezi’nde havadaki karbon miktarı 1997’de imzalanan Kyoto protokolüne göre maksimum 400 molekül olması gerekirken şu an biz 420’lerdeyiz. Bugün yediğiniz balığın fiyatı tezgahta 90-100 lira, Mart ayında 200 liranın üstüne çıkacak. Bunun ne ekonomiyle ne enflasyonla alakası var. Suyunuz ısındı, balık 5 derecenin altında yumurtlar. İskenderun Körfezi’nde bazı noktalarda balığın yumurtlama şansı kalmadı.
Molekülümüz 420 moleküle çıktığı için bu kış sabahları arabanızla buzda kayabileceksiniz, kar göreceksiniz, anlık olacak. Bir gün sonra 20 dereceleri göreceksiniz, güneşi göreceksiniz. 20 günde yağması gereken yağmurun bir gecede yağdığını göreceksiniz, evlerimizi su basacak. Bunların hiçbiri altyapı sorunu değil, ekonomik sorun da değil. Bunlar bizim tüketim alışkanlıklarımızın bir neticesi… Havayı, toprağı ve suyu dikkatli takip ederseniz şu an yaşadığınız İskenderun’un 2038 yılında terk edileceğini bilmeniz gerekir. 2038 yılında feyezan kanalının 30 metrelik koduna kadar su basacak, şu an oturduğumuz mekan 2038’de su altında olacak.
Bu yüzden kentsel düşünce dediğimiz şeyin, bir belediye başkanı, bir kaymakam, bir valinin yapması gereken kentsel icraatlar veyahut teknik faaliyetler olarak değil, bizim tüketim alışkanlıklarımızı değiştirecek faaliyetler olmasını ön plana çıkaracak idrakı yüksek vatandaşlar olmak zorundayız.
İki sene sonra Karadeniz’den hamsi gelmeyecek, bu sene yiyeceğiniz hamsilerin kilosunun fiyatı beklenenin çok üstünde olacak. Yarın toprağımız asitlendiği için ekeceğimiz buğday tohumlarının toprağa girer girmez 3 günde çürüdüğünü göreceğiz. Çocuklarımızın ekmek bulamadığı günler göreceğiz biz böyle devam edersek… Gündelik hayatımız içerisinde konfordan vazgeçmemiz gelecek nesillerin hayatta kalabilecekleri konforu sağlayabilmek anlamına geliyor.
Artık öyle bir gıda sistemi var ki, toprak o kadar kötü bir hale geldi ki yapay gıdalarla çoğaltıyoruz biz de gıdaları… Kullandığımız malzemelerin büyük bir çoğunluğu yapay. Çocuklarımız 30’lu yaşlara geldiğinde uyarın, sürekli kontrollerini yapsınlar, testlerini yaptırsınlar…” şeklinde açıklamalarda bulundu.
“İkinci Kuşağın Toprağı Olmayacak”
Toprağın asit derecesinin önemine de değinen Çalışır; “Topraktaki asit derecesi 9’u bulursa parmağınızı koysanız yarım saat sonra çürümüş olarak alırsınız. Toprağınız varsa gidin asit derecesini ölçtürün. En kaliteli toprak 7.8 şu anda İskenderun’da. Eğer koruyucu madde, gübre kullanmazsanız 3 hafta sonra oradan hiçbir şey çıkmayacak çürüyecek. Bu asit derecesine biz 30 yılda geldik. Bir kuşak getirdi bunu. Biz bir kuşak daha buna böyle devam edersek ikinci kuşağın toprağı yok” dedi.
İskenderun Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi Siyasal İletişim Doktoru Vahit Çalışır sözlerinin sonunda, ‘hava, su, toprak’ı koruyacak her şeye destek vereceğini sözlerine ekleyerek; “Hava-Su-Toprak, bunları koruyalım. Amaç doğayı kurtarmaksa her şeyi yaparım. Bu üç elementi koruyacak her şeye destek vereceğim” dedi.
Çalışır konuşmasının sonunda konukların sorularını da yanıtladı. Söyleşi sonunda Ayna İskenderun Kültür Sanat Derneği Başkanı Recep Yıldırım, kendi yazdığı ‘Tammura’ isimli kitabı Çalışır’a hediye ederek, konuşması için teşekkür etti. (Haber: Helga TERBİYELİ)