Atatürk; Türk milletinin nelere dayandığını ve neleri başarmaya muktedir olduğunu gösteren en büyük kılavuzumuzdur. ‘Türkler tarih boyunca hürriyet ve istiklale timsal olmuş bir millettir. Türk’ün haysiyet izzet-i nefsi ve kabiliyeti çok yüksektir…’
Fransa veya başka devletler kullanılarak, Türkler üzerine baskı kurma entrikaları içerisinde olan geçmiş sözde büyük devletler unutulmadı. Türklerle iyi geçinen tüm devletler; dostluk ilişkilerini üst düzeyde tutmuştur. Türklerle barış içerisinde olmayan devletler ise zamanla kendi kendini yemeye başladılar. Osmanlının çöküşüyle kendilerini topraklarımızda hak iddia eden tüm dış şer güçler. İşi daha da ileriye götürerek, içimizde sessizce duran düşmanlarla birlikte, Türk soyunun mezarını kazıp bizleri o mezara gömmeye çalıştılar.
Tarih sayfaları bu gibi isyancıları sayfalar dolusu yazdığı halde, hiçbirimiz bunlardan kendimize paye çıkarmadık. Yurdumuzun dış güçler tarafından paylaşılması işi bir anda oldubitti. Türk korkusu ile yaşayanlar ve eski tarihlerde Türklerin şamarını yiyen devletler, ellerine geçen bu fırsatı çok güzel değerlendirdiler. Fransız gemileri İskenderun limanımıza geldi ve şehrimize çıkarma yapmasıyla başladı. Fransızların İskenderun’a gelmesinin ardından, Hatay’a oradan da Suriye ve misak-i Milli hudutlarımız olan Kerkük Musul ve Halep ilimizi işgal ettiler. İngiltere ile çok güzel iş birliği yaparak, Ortadoğu’nun sahibi şeklinde kendilerini ilan ettiler. Tıpkı şimdiki gibi ABD ve Rusya nasıl Suriye’de hak iddia ediyor onun gibi.
Basra körfezinin tamamı Fransa ve İngiltere birlikteliği ile işgal edildi. Sanmayın bu paylaşım yalınız onlarla; Büyük Amerika önderliği işte ortada, görüyoruz ne yaptıklarını. Rusya ile çok güzel anlaşıyorlar.
Suriye Meclisi karar yayınladı. Bu karar metni ise Hatay topraklarının Suriye’ye iade edilmesi üzerine. Rusya, Kırım’ı işgal etti. Azerbaycan üzerinde hak iddia ediyor. Ukrayna ile Ocak veya Şubat ayında Rusya’nın işgali üzerine senaryolar yapılıyor. Bu olası işgalde, Türkiye onlar için kan çıbanı. Kırım, yüzyıllardır Türk topraklarıydı. Bulgaristan, Romanya, Yunanistan ve Kırım’da yaşayan insanların çoğunluğu Türk ve Türk kökenli! Türkiye kendi ahalisini korumak için bu oldubitti savaşa karşı çıkmak zorunda. Rusya işgal öncesi Türkiye’ye aba altından sopa gösterdi. Bunu kendisi söylemedi ama Suriye meclisine söylettirdi.
İskenderun (Hatay) onlar için çok önemli bir liman kapısı ve orta doğuya açılan pencere. Öz be öz Türk toprakları olan Musul Kerkük Halep ve Basra… Türkiye’nin Misak-i milli hudutları içerisinde! Geçmişte, Osmanlı toprakları üzerinde olan bu yerlerin paylaşılması ta o zamandan planlandı. Gözleri Hatay ilimizde! İki büyük devletin dünya üzerinde oynadıkları pis oyuna Türkiye’yi de karıştırmak istiyorlar. Değişik tezgâhlama yöntemleriyle gayrimüslimleri, Kürt kökenli vatandaşları, etkin kültüre sahip vatandaşlarımızı kışkırtmak için ellerinden ne geliyorsa onu yapıyorlar. Diğer yandan ekonomimizle oynuyorlar.
Çoğumuz gelişen bu pis oyunları görmemezlikten gelip devamlı şekilde hükümetimizi aşağılayıp duruyor. Şayet ülkemiz zor durumda kaldığı anda tepemize binecekler. Şu an kan kaybetmemizi iştahla gözlüyorlar.
Hatay ilinin işgal edilmesi günlerini tarihsel olarak hatırlayalım; Müslüman Arapları, İstiklal vaatleriyle, Osmanlı devletine karşı siyasi ve ekonomik istikrarı bozma mücadelesinde kullandılar. Fransa ve İngiltere 16 Mayıs 1916 tarihinde, Osmanlı devletinin paylaşılması konusunda; Sykes-Picot Anlaşması uyarınca; İskenderun bölgesi Suriye toprakları içerisinde sayıldı. Fransız tek söz sahibi konumuna getirilerek, manda sistemi yürürlüğe konuldu. 14 Kasım 1918’de Fransız’lar fiilen çıkarma gemileriyle İskenderun’a asker çıkarttı. Vatanımızın paylaşılmasını kendilerince yapan bu şerefsiz zihniyet, Türk vatandaşlarını kendi topraklarında yabancılaştırma versiyonunda bulundu. İskenderun’u işgal etmelerinin ardından, Hatay ilini sömürge gibi kullanmaya başladılar. Fransa İngiltere ve ABD birlikteliğiyle topraklarımız. Suriye toprakları içerisinde gösterilmeye başlandı.
O yüzden sıkça Suriye kendince onlardan aldığı güç ile topraklarımıza hala dil uzatıyor. Hatay ile ilgili neler yapmadı, bu kendini bilmezler? Köyleri Nahiye, Nahiyeleri de İlçe yaptılar. Liselerde görülen eğitimi tamamen Fransızca ve Arapça diline dönüştürdüler. Alevi vatandaşlarımızı bizlerden koparmak için Alevilik okulları bile açtılar. Bu yüzden yüzlerce Türk çocuğu eğitimsiz kaldı. Fransız’lar daha sonra faiz ve bankacılık sistemini kurarak. Önce Türkleri borçlandırdılar. Borçlarını ödeyemeyenlerin mallarını, Ermenilere, gayrimüslimlere ve işbirlikçilerine sattırarak, Türkleri topraksız bıraktılar. 27 Kasım1918 tarihinde merkezi Beyrut’ta bulunan, Fransa Yüksek Komiserliği’nin çıkardığı bir uydurma kararname ile “İskenderun Sancağı” İskenderun merkez alınmak suretiyle, Antakya ve Reyhanlı’yı da içerisine dâhil ederek, sınırları genişlettiler.
7 Aralık 1918’de Antakya’ya hareket eden Fransız birlikleri, Antakya hükümet konağına, çekmek istedikleri Fransız bayrağına karşı, halkın tepkisi büyük olmuş ve bu durum sert bir şekilde protesto edilmişti. Özellikle Fransız birliklerinin içerisindeki Ermeniler, halka karşı zulüm işlerine başlayarak, tedirginliklerini hat safhaya çıkardı. Halkın protestosuna rağmen 11 Aralık 1918 günü, İskenderun Sancağını (Hatay) Fransızlar tamamen işgal etti. Daha sonra 400 Ermeni’den meydana gelen bir Fransız Piyade Taburu, Dörtyol’u işgal ederek, büyük taşkınlıklarla halkın malını ve canını gasp ettiler.
Sözde modern ve ileri devletler, içlerindeki kan ve öfkelerini, Türk’ler üzerinde o kadar güzel şekilde tezgâhlıyorlardı ki, onları masum devletler sananları bile hayrete düşürüyordu. Fransızlar ve Ermeni çeteler; Sadece sorgusuz sualsiz sivil insanları öldürmek, yaralamak ve hapsetmekle kalmadı. Herkesin gözü önünde dehşetli şekilde işkence, zulüm ve katliamlar yaparak halkı sindirmek istiyorlardı.
Şehrimiz İskenderun’da işgalcilerinin keyfini süren Fransız ve Ermeni çeteler, Belen’de de boş durmadı. (1914-1918) tarihlerinde Ermeni Doktor Çil Karebet tarafından, zehirlenerek şehit edilen, 41’nci fırka alay kahramanlarımız için yaptırılan abide; Tanrımıza, Ermeniler için yakarış ve beddua edasıyla yerinde durmaktadır.
Tüm bu yapılanlar nasıl unutulur. Yeni kuşaklarımız tarih bilgisinden yoksun şekilde lay-lomlarla hayatlarını sürdürme telaşındalar. Hatay için kimse dilini dahi uzatamaz. Onların atom bombaları varsa, onu yenecek asil kudret damarlarımızda ilk tazeliğiyle dolaşıyor. Ne mutlu TÜRK’üm diyene!