Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? İnsan haklarının her an çiğnendiği bir zamanda kadın haklarını savunmak ya da onlardan söz etmek, havanda su dövmek gibi geliyor bendenize. Ancak yine de “mış” gibi yapabiliyoruz en azından günü kurtarmak adına. Bendenizin derdi birçok kadının hala kendi haklarının ayrımında olmaması.
Oysa kadınların hakları 1930’da Seçme ve Seçilme Hakkının tanınması ile tescillenmiştir; Atatürk devrimlerinden biri olarak. Kadınlara sırası ile ilk olarak belediye seçimlerinde seçme ve aday olma hakkı tanınmış 3 Nisan 1930’da… Daha sonra 26 Ekim 1933 tarihli ve 2329 sayılı kanunun çıkarılmasıyla; kadınların köy muhtar ve heyetlerine seçilme hakkı tanımış. Gül Esin adlı kadın ilk olarak muhtar seçilmiş. Günün koşullarını düşünce ne kadar büyük bir olay bu aslında değil mi?
Onun ardından Türkiye’deki kadınlar milletvekili olabilmek için ilk adımı 1923’te atmışlar. Dikkat o zamanın kadınları bunu kendileri istemişler ve ilk adımı atmışlar. Bu adım, kadınların 1923 yılında Nezihe Muhiddin önderliğinde ilk kadın partisi “Kadınlar Halk Fırkasını” kurma isteği idi ancak 1909 Seçim Kanunu sebebiyle bu parti kurma girişimi, Kadınlar Halk Fırkası’nın Türk Kadınlar Birliği adlı derneğe dönüşmesi ile sonuçlanmıştı.
Daha sonra 1924 anayasası hazırlanırken kadınların milletvekili seçme ve seçilme hakkına sahip olması gündeme geldi ancak TBMM genel kurulunda bu hakların yalnızca erkeklere tanınması fikri ağır bastığından kadınlar siyasal haklar sağlayamadılar.
Gerekli yasal değişiklik 1934 yılında Başbakan İsmet İnönü ve 191 milletvekilinin sunduğu Anayasa ve Seçim Kanununda değişiklik yapılmasını öngören yasa önerisi sonucu gerçekleşti. Öneri, 5 Aralık 1934’te Mecliste görüşüldü. Yapılan oylamada, 317 üyeli Meclis’te, oylamaya katılan 258 milletvekilinin tamamının oyuyla değişiklik önerisi kabul edildi. Anayasanın 10. ve 11. Maddeleri değiştirilerek her kadına 22 yaşında seçme, 30 yaşında seçilme hakkı verildi.
Türkiye’de kadınların katıldığı ilk genel seçimleri, 8 Şubat 1935 yılında yapılan TBMM 5. dönem seçimleridir. Bu seçimlerde 17 kadın milletvekili TBMM’ye girdi. 1936 yılı başında boşalan milletvekillikleri için yapılan ara seçiminde emekli öğretmen Hatice Özgenel’in Çankırı milletvekili olarak seçilmesiyle meclisteki kadın milletvekili sayısı 18’e çıktı.
Ve kadınların siyasi hakları biraz kendi gayretleri ama en çok Atatürk devrimleri sayesinde elde edildi.
Ve biz kadınlar bizden önceki kadınlardan ders alarak kendi haklarımızın ayrımda olmalıyız. Ve onları korumaya çalışmalıyız. Ve unutmamalıyız ki hak verilmez ancak alınır. Ve almak için mücadele şart. Öyle “istiyorum” “buyurun” demiyor kimse kimseye. Özelikle günümüzde! Ne kadar güçlü olsak da Ataerkil bir toplumda yaşadığımız için kendimizi ekstra koruma altına almalıyız ancak bunun içinde eğitim şart.
Bir kadının eğitimi çok önemlidir. Eğitim, bendenizce özgürlük demektir. Maddi ve manevi olarak kendi ayaklarının üzerinde durabilmek demektir ki erkeğe maddi olarak bağımlı olmaktan korur. Bağımsız bir birliktelik sevgi, saygı temellerine dayanarak inşa edilirse, toplumda sağlıklı olur. Sağlam toplum sağlam birlikteliklerden oluşur. Ancak bugün ne yazık ki bütün değerler karma karışık ne kadın kendi yerinden emin ne de erkek.
Ve sevgili okuyucularım bir sürü haddini aşan seçim konuşmaları ve kadın erkek haklarının yerlerde süründüğü bir zamanda kadınlar günde kaygısız olmak, öyle kendimiz özlemiş gibi hissetmek, havayla cıva gibi valla. Bu yazı yazılırken trafik kazası oldu. Kadınlar gününü kutlamak için yola çıkan bir gruptan 7 kadın bu kazada hayatını kaybetti. Yine bu saatte Allah bilir kaç kadın aşağılandı, ezildi, büzüldü, töre cinnetine kurban gitti?
Ve sevgili okuyucularım sağlıkla, sevgiyle kalmaya çalışalım, ayrım gayrımdan uzak. Kadın olsun erkek olsun kendi hakkından ırak olmayarak. Yase
Günün Şiiri
Anacığım
-Anneme ve bütün annelere-
Nasıl hatırlamam anacığım nasıl?
Kaç geceler bana ninni söylerdi,
Hasta olunca oydu başucumda bekleyen,
Biraz yorulmayayım, üzülmeyeyim, hemen
Alır kucağına okşardı, saçlarımı öperdi.
Nasıl hatırlamam anacığım nasıl?
Uzun kış geceleri masal masaldı.
Güzel çoban kızları, iyi kalpli sultanlar,
Bir suyun akışı gibi geçip gitti zamanlar
Şimdi ne o dünkü çocuk, ne de o masal kaldı.
Nasıl hatırlamam anacığım nasıl?
Yıkayan oydu mürekkep lekeli parmaklarımı.
Akşam biraz geciksem yollara düşerdi .
Sokağa çıkarken «Yavrucuğum üşütme» derdi.
Hemen bir kazak örerdi biraz boş kaldı mı.
Nasıl hatırlamam anacığım nasıl?
Bilirim yine kalbinde yerim anacığım.
Selam sana Kadınlar Günü İstanbul’dan.
Yeni dönmüşçesine bir akşam okuldan,
Vefalı ellerinden öperim anacığım.
Ümit Yaşar OĞUZCAN
Gözleri Siyah Kadın
Gözleri siyah kadın o kadar güzelsin ki
Çok sevdiğim başına yemin ediyorum ben
Koyu bir çiçek gibi gözlerin kapanırken
Bir dakika göğsünün üstünde olsa yerim
Ömrümü bir yudumda ellerinden içerim
Gözleri siyah kadın o kadar güzelsin ki.
Nazım HİKMET
Kendisini Unutmuş
Bütün aşkların kitabı elinde
Sevilmemiş yinlerin balosuna gitti.
Öylesine kalabalıktı ki,
Sevdiğini anlamadı.
Bütün kapıların anahtarı elinde
Öpülmemiş dudakların balosuna gitti.
Öyle aydınlıktı ki,
Öptüğünü anlamadı.
Işıklarla örtünmüştü çıplaklık,
Renklere uzandı susamış,
Beyazlıklar arasında kayboldu bakışları.
Gözleri yaşamıyordu artık.
Şekilleri çağırmaya gitti, kandıracak.
Elleri aranıyor tutamıyordu.
Elleri, elleriydi kurtaracak,
Artık yaşamıyordu.
Bir yanda gelen o dinmeyen aydınlık,
Aldıkça alan.
Bir yanda giden bir noktaydı karanlık,
Ellerinde başlayan, gözlerinde biten.
Bağırdı, kan gibi aktı sesi,
Aşamadı dişinin duvarından.
Elinde bütün aşkların kitabı,
Anlatıyordu aldanan aydınlıklarından.
Elinde bütün kapıların anahtarı,
Ve unutulmuş bir duvarda, kendi kapısı…
Varamadı.
Ora öyle karanlıktı ki.
Öldüğünü anlamadı.
Özdemir ASAF