Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Akil insanlar, geldi ve gitti şehrimize ama yankıları sürüyor. Basına kapalı süren görüşmelerin mantığını anlayamadım basın halkın sesidir oysa? Valla ben deniz yalnızca düşünüyorum akıl yürütmek için, biraz daha düşüneceğim. Fikrim var ama seyirciye soracağım diyen yarışmacılar gibi kolaya kaçmayacağım fikrimi besleyeceğim. Ancak gördüklerim ve duyduklarım çokta iç açıcı şeyler değil. Ne akiller memnun ne de geldikleri bölgelerdeki insanlar. Oysa akiller herkesin bildiği gibi ikna turlarına çıkmış değil ve bakanın açıklamalarına göre bu iş için her hangi bir ücret almıyorlarmış. (okuduklarımın yalancısıyım) Bu bapta onlara yüklenmek bence şık olmuyor ama onlarında basına kapalı toplantı yapmaları aynı derecede şık olmadı ve kafada soru işaretleri oluştu. Yoğun bir karmaşa var hepimizin aklında aslında. Herkesin bir sürü yanıtsız sorusu var ve önünü görmek istiyor. Bazıları da ne olursa olsun yalnızca kan akmasın diyerek kayıtsız şartsız destek veriyor bu sürece. Ben deniz yaşadıklarımdan bir şey öğrendi isem o da hayatın kayıtsız şartsız olmadığı… Ve alışveriş üzerine kuruduğudur. Aşk meşk bile bir etki tepki meselesidir. Bu yüzden hiçbir şeye şaşmayarak bende PKK’nın silah bırakması ve silahların susması taraftarıyım. Kan akmasın analar ağlamasın ve bütün akil insanlar ses sanatçıları ve şairlerden olsun isterim… Müzikle eşitlik kardeşlik barış mesajları yürekten yüreğe daha çabuk ulaşırdı çünkü… Şairlerde evrensel aşk sevgi şiirler okurlardı gittikleri her bölgede böylece konuşmadan da birbirini anlardı insanlar. Ne kadar şiirsel ve romantik mi diyorsunuz? Bence değil tamamen mantık…
& & & & &
Ve mantık yürütebilecek kadar dingin olduğum için şükrediyorum. Sabahtan beri bilgisayar başındayım internet bir garip!!! Tonlarca ağır!! Yerinden oynamıyor bilgisayarda onun gibi ağır, o da saniye başı donup duruyor defalarca resetleyip çıktım defalarca yeniden başladım… Oflarımdan puflarımdan dağlar bile etkilendi ve ben yeniden başladım bir şey yokmuş gibi. Valla çok dinginim çok!!!
Bu teknoloji beni deli edecek. Ya da etmiş. Millet Mars’a gitmek için kuyruk olmaya başladı bile Amerikalılar ve Japonlar gidecek olanların rüyalarının bile MR’nı çekiyorlar. Ve millet fiber netten bahsediyor bizse günlerdir ağır aksak kağnı misalli yürütüyoruz işlerimizi. Birde yazımı gönderirken var ya resmen sabır dilencisi oluyorum ama değiyor ve geliyor ha garip ama geliyor sabır üzerime, nasıl ama elim yüzümde dalıyorum, ne zaman keyfi gelecek ve yazıyı gönderecek diye artık sinirlenmek ya da acele etmek kendini paralamak yok. (şu an iki güvercin içeri girdi çalışma odama balkondan, ortalıkta dolanıyorlar bilgisayarımı hiç ses yapmadan kullanıyorum onları ürkütmemek için. Valla illa bir güzellik geliyor ya gönlümü almak için hayatıma ne diyim işte, özel bir kulum ya!) Ve şimdi sabır taşına döndük sabrede, sabrede karanlıkta dolana, dolana sinirleri kırdıra, kırdıra.
& & & & &
AK parti Milletvekili Sayın Orhan Karasayar gazetemizi ziyaret etmiş. Her zaman kibar ve sohbeti iyi bir insandır Sayın Karasayar. İş yapma kapasitesi de. Üstelik alçak gönüllü bu özelikleri ile sanıyorum sevenleri de çok. Gazetemizden aldığım haberlere göre İskenderun belediyesine talipmişler AK Parti olarak. Tabi olabilirler. Birçok partiden de talipler olacak kuşkusuz. Onları da dinleyeceğiz. Ve hepsine başarılar dileyeceğiz sonrada güçlü olan kazansın demeyeceğiz iyi olan kazansın diyeceğiz ve bunun için çalışacağız.
& & & & &
Ve sevgili okuyucularım şimdilik hoşça kalalım demek istiyorum çünkü sözü Konfüçyüs’e bırakacağım. Sağlık, sevgi, birlik ve beraberlik için kalalım… Yase
& & & & &
Konfüçyüs, öğrencilerine ders veriyordu. Sınıfa elinde dar uzun bir vazo ile geldi. Tüm öğrencilerin görebileceği şekilde vazoyu havada tuttu. Diğer elinde de bir elma vardı. Elmayı vazonun içinde koyduktan sonra, vazoyu yere bıraktı ve şöyle dedi; “-Elmayı vazodan çıkarmayı başaran öğrenci, elmayı alabilir.”
Öğrencilerden biri atıldı ve elini vazonun dar ağzından içeri soktu. Elmayı yakaladı, çıkarmaya çalıştıkça elma elinden kaydı. Bir de elini vazoya sıkıştırdı, bağırmaya başladı: “Elimi çıkaramıyorum!”
Konfüçyüs; “Elmayı sıkı sıkı tutmaktan vazgeçmezsen, elini çıkaramazsın.” Öğrenci biraz daha uğraştı, elmayı elinden bırakmak istemiyordu; ama sonunda mecburen bıraktı. Elini vazodan çıkardı. Konfüçyüs’a sordu: “Elmayı vazodan çıkarmanın bir yolu var mı?”
Konfüçyüs, “nasıl olacağını göstereyim” dedi ve vazoyu ters çevirdi. Elma kendiliğinden vazonun içinden yuvarlanıp çıktı. Öğrenciler çözümün bu kadar basit olması nedeniyle gülmeye başladı.
Konfüçyüs, öğrencilerine elmayı göstererek dedi ki: “Göründüğü gibi basit değil, bazen bırakabilmek daha zordur. Eğer bir şeyi zorla tuttuğunuzda, ulaşmak istediğiniz şeyi engellediğini görüyorsanız, o zaman onu özgür bırakmalısınız. Cahillik aklın gecesidir, ama aysız ve yıldızsız bir gece…
Akıllı insanlar kendilerini heyecana kaptırmazlar: faziletli olanlar kuşku içinde olmazlar; cesur olanlar hiçbir şeyden korkmazlar. Konfüçyüs
Günün Şiiri
Acıya Kurşun İşlemez
Sabrın çalkalanıp taştığı sulardadır
Çığlıklarla parçalanmış uykularda
Buruşturulup atılmış aşklarda
Ve çalınmış mutluluklardadır
Ses ile yürek
Büyük rüzgârların o yanık şarkısı
Hâlâ yükselir içimizden dağılır
Coşkunun doruklarında sürer yankısı
İlk kurban adanırken bir nehire
Korkunun ilk nişanında başlamıştır
Gözyaşının ilk damlasından kalma
Yaslı baharlarla gelmiştir bugüne
Kanla yazılan yasalarla
Açlığın otağ kurduğu sabahlarla
Ve sonuçsuz kalan ahlarla gelmiştir
Acıya kurşun işlemez artık
Ölüm bile bu acıyı cellat bilmiştir
Yok bundan böyle ter yarası
Zincir tutsaklığı ve sabır
Kırbaç yalvartması sessizliğin
Can pazarı ve kahır yok
Her şey yaşanan şu gün gibi gerçek
Adımız halk olduğu günden beri
Bir direnç olmuştur bizde sevinçler
Şimdi acının her kuraklığında
Onlar
Yüreğimizin ovalarına çiselenirler
Boşuna değil bu ölürcesine sevmek
Ve ölürken bile yürümek
Boşuna değil
Hep yatağı olduk tarih ırmağının
Yenilgilerle durulmanın
Zaferlerle köpürüp kabarmanın
Ama hiç bir zaman
Anası olamadık geçmişi doğurmanın
Yıldızlar ve sular tanıktır bize
Aç ve kavruk bir memeden
Direnmeyi yudum yudum emen
Bir çocuk gibi öğrendik
Ve direndik
Ordular kurduk türkü renklerinden
Bütün ağıtları bir hücumda yendik
Acıya kurşun işlemez artık
Biz yaşamayı zulümsüz sevdik
Adnan YÜCEL
Giderayak
Kalkıyorum.
Yolcu yolunda gerek.
Bana şöyle
eski yüzlü,
epey hırpalanmış,
yamalı da olsa,
bir sevgi bulsanız.
Bütün istediğim
Bu soğukları çıkartmak.
Ahmet CEMAL
Günün Fıkrası
AKŞAMDAAAAAN AKŞAMA
Zaptiyebaşı yolda çakırkeyif rastladığı Bektaşi’yi çevirmiş ve kükremiş: “-Söyle bre zındık, namaz vakti cami mihrabında secdeye vardığın olur mu?” Erenler çok hızlı ve çok vurgulu bir biçimde cevaplamış: “-Her bayram, her bayram.” Zaptiyebaşı bu kez: “-Peki ey kafir, şarap zıkkımlanır mısın?” diye sormuş. Bektaşi suçüstü yakalanmış olmasının ürkekliği ve yalana başvurmanın faydasının olmadığının farkına vararak, eliyle küçümseme işareti yaparak yanıt vermiş: “-Eh, akşamdaaaaan akşama.”
Günün Sözü
Ne yaparsan yap, nasıl yaşarsan yaşa; ama gülebilmek için birini ağlatma ve çıkarların için hiç kimseyi satma.
BALZAC