Gülmek Kişiyi Gençleştirir

0
86

Değerli Okurlarım, bugüne kadar gülme terapisiyle ilgili çok yazdık, hep teşekkür aldık okurlarımızdan. Doğruluğuna inandığımız hususu derhal sizlerle paylaşıyorum. Şüphem olduğunda da mutlaka bir uzmanına danışıyorum.

Kuşkusuz herkesin günü güzelleştirmek için geliştireceği yöntem, onun karakteriyle orantılı olarak farklılıklar taşıyacaktır. Gülerken bazı şeyleri önceden düşünmemizde mümkün değildir. Gülmek aniden yapılan bir reflekstir. Gülmemize engel olmak için ağzımızı burnumuzu sıkmamak, ortam itibariyle gülmemiz gerekiyorsa hakkını vermek gerek.

Gülmek “TİK” gibi bir refleks demiştim. Bu hadise insan sağlığı açısından çok önemli, elzem bir şok olduğuna inanıyorsak, bir sistemini bulup adabı ile gülmeyi alışkanlık haline getirmek şart. Aslında günlük bir gülme kotası oluşturmak sanıldığı kadar zor bir iş değildir. Bütün mesele en azından gülümsemeyi sağlayacak, rahat bir yaşam biçimini tüm boyutlarıyla benimsemek ve ortaya çıkacak gelişmelere farklı gözle bakmak önem kazanmaktadır.

Gülmeyi tetiklemek için, mizah dergileri, fıkralar okumak, Hababam Sınıfı’nı izlemek (Rahmetli Kemal Sunal’ı rahmetle anıyorum) yeterlidir. Öğrencilik yılları da hatırlanabilir. Kahkaha ile gülünecek çok anlar olduğunu söyleyebilirim. Örneğin, bizim bir tarih hocamız vardı, adını hatırlamıyorum ama taktığımız lakap hiç aklımdan çıkmıyor. Her yazılı da “Kimse kopyaya tevessül etmesin, mert adamımdır, kimseye zarar vermem…” derdi. Sonunda o muhterem hocamızın nam-ı diğeri “MERT OĞLAN” oldu. Sınıfa girdiği zaman gülmemek için kendimizi zor tutardık.

Uzmanlar da şöyle diyorlar:

“…Gülme, insanın doğumunu izleyen bir kaç gün içinde kazandığı bir özelliktir. Farklılıklar daha sonra kişilikle birlikte ortaya çıkar. Klasik bir gülüşün, yani dudakların açılıp kapanmasının süresi yaklaşık yedi saniyedir. Bu uzmanların kabul ettikleri gülme ünitesidir…”

Hayvanlara gelince; onlar insanlar gibi gözyaşı dökebiliyorlar da, gülmeyi bir türlü beceremiyorlar. Kurt köpeğim “CO” bir defasında benim için gözyaşı dökmüştü. Maymunlar ise güldüklerini sanırlar, onların ki gülmek değil.

Demek ki, gülmeye en fazla ihtiyacı olan insanlar ki, Cenab-ı Allah gülmeyi insanlara lütfetmiş. Kadınlarımız mı? Gülmeyi de, ağlamayı da çok iyi becerirler. Hele bazen durup dururken öyle bir gözyaşı dökerler ki, şaşırıp kalırsınız ve de her şeyleri o gözyaşlarında saklıdır. Onlara helal olsun!

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Gönül Köşemden

Denemekten Kaçmamalı

Değerli Okurlarım, bugün sizlere alışa gelinmişin dışında, ilginç bulacağınıza inandığım, mesleğim olan yazarlığın bazı gereksinimlerinden söz edeceğim. İyi bir yazarın, ya da yazar olmanın önde gelen koşulu denemekten korkmamak ve tolumda genel geçer olan fikirler dışına çıkmaktan çekinmemek olduğuna inanıyorum.

Ancak, bunları söylerken, mutlaka farklı olacağım diyerek uç noktalara gitmekten, anarşist bir tavırla marjinal olmaktan söz etmiyorum. Rahatsız edici olmak veya kızdırmak çok kolaydır ama bu bir yazar için kolay yola kaçmaktır.

Bana göre önemli olanı, merkezde yer alıp hem de kalemin ustalığı ile farklı ve cesur olmaya çalışmaktır. Saldırgan yazarlar belki kısa sürede temayüz ederler ama onların süresi oldukça kısadır. İyi bir yazar olur muyum bilemiyorum ama bunun için uğraş veriyorum. Belki başarılı olurum diye düşünüyorum.

Arada bir sözünü ediyorum ya… Gittiğim yerlerde kütüphanelerden dışarı çıkmam. Zamanım el verdiğince okurum. Okumak kişilere çok şeyler kazandırıyor. Güzel şeyler okumak insanı çağdaş kılıyor.

Daktilomun başına geçtiğimde, bildiklerimin ikiye katlandığını hayretle görüyorum. Burada önemli olan, yapmak için çalışma süreci ve o süreçte öğrenmek için neler yaptığımızdır. İsteyerek okumak ve yaptığınız işe değer vermek, saygılı olmak. Yaptığınız işe saygı duyuyorsanız, size de saygı duyarlar ama belki de sevmeyebilirler.

İnsanların nelere cesaret ettiğini, denemekten korkmadan neleri başardıklarını okuyarak öğreniyorsunuz. Okurken o insanları da kıskanmadığımı söyleyemem. Bir dokümanı isteyerek okuyorsanız, dnya ile ilişkiniz kesiliyor ve bir anda o dönemlerde yaşıyorsunuz.

Bazen de, arşivden çıkardığım kendi makalelerimi okuyorum. Haz duymadığımı söyleyemem. Sonunda da “Ben neymişim” demeyi de ihmal etmiyorum. O kadarcık olsun…

İyi yazar olmanın bir başka koşulu da, meslektaşlarının yazılarını okumakve onlara, hem yazılarına ve hem de kendilerine saygılı olmaktır. Çok ilginçtir… Bir tarihte, sevdiğim bir arkadaşımla birebir konuşurken hatalarını ima yollu, kırmamaya özen göstererek söylemiştim. Keşke söylemeseydim, söylemez olsaydım. Eleştiriye, tenkitlere açık olmak şart! Belki günün birinde iyi bir yazar olduğumu söylerler.

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGIALRIMLA

Günün Nabzı

Dünya Yine Güzel

Çevren gürültülü bile olsa, sükûnetle dolaş ve sessizlikte huzur bulunacağını unutma. Başka türlü davranmak gerekmiyorsa, herkesle dost ol. Teslim olma! Telaşsız açık seçik konuş, başkalarına da kulak ver. Aptal ve sahillerin bile konuşmalarını dinle. Sadece projelerinin değil, başarılarının da tadını çıkarmaya çalış.

İşin ne kadar küçük olursa olsun ilgilen. Hayattaki dayanağın odur. Olduğun gibi görün, sevmediğin zaman, sevgi gibi yapma. Aşka da burun kıvırma, sillesini kötü yersin. Yılların geçmesinin farkında ol. Gençliğe yakışan şeyleri tebessüm edere geçmişe teslim et. İsyankâr olma. Unutma ki, kâinatı sorgulayamazsın. Bunun için kavgalarını sürdürsen bile, kendinle barışık ol. Unutma ki, pisliğine ve kalleşliğine rağmen, dünya yine de güzeldir. Benden söylemesi…

Günün Sözü

İnsan Gerektiğinde Yalnız Kalabilmelidir

Öcal’dan İnciler

Denizin Fırtınası Martıyı Korkutmaz!

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here