İnsanlar hayatları boyunca bazı ilklerle karşılaşır ve o ilkler asla insanların hafızalarından silinmez. Benimde bazı ilklerle karşılaşmam oldu. İlkokul öğretmenim (yavrukurt) Nazmiye Ünal, Boks yaptığım yıllarda Arap Salih ve Reha Yeğenoğlu hocam, Sanat okulunda okurken Nevzat Eğlen (tenten) bana gerçekten iz bırakanlar olarak, onları unutmam mümkün değil. Tüm bu iz bırakanların yanında onlarca sevgi dolu hocalarım oldu. Onları da unutmam mümkün değil. Aramızdan ayrılanları rahmetle anıyor kalan hocalarıma da uzun sağlık dolu yıllar diliyorum.
Boks yaparken benim özelliğime uygun bir tekniği öğreten hoca unutulur mu unutulmaz. Hayatımın akışını değiştiren okul hocam unutulur mu unutulmaz! Sanat okulunda bayağı haşarı bir delikanlıydım. İpte durmaz kişiliğimle kabıma sığmaz taşardım. Bu halimden hoşnut olmayan çok hocalarım vardı. Çoğu hocanın sert tepkileriyle karşılaşırdım. Bunca kaynamama anlayışla karşılık veren tek hocam vardı oda Nevzat hocamdı. Nevzat hocam Cebir, Matematik, Fizik ve Kimya derslerimize girerdi. Çok tabiri yerindeyse tam manasıyla zehir zemberek bir hocaydı. Öğrencisine dersleri kendine mahsus özelliğiyle öğretir ve asla dersleri öğrenciye öğretmekten usanmazdı.
Onu çoğu hoca kıskanırdı. Adıyaman şivesiyle konuşur ve onun bu konuştuğu şive kendisini her daim öne çıkartırdı. Çoğu öğrenciler onu anlamadan hareketlerine gülerdi. Dersi asmak adına her türlü şaklabanlığı yaparlardı. Onların içlerinde bende vardım. Suçluydum ama elimde değildi kaynayan kanımızdan dolayıydı.
Sanat okulunda birden ikiye geçtiğimiz bir yaz ayıydı… Beni çarşıda gördü ne yaptığımı sordu. Bende ona ”hocam altın toprak tuğla fabrikasına girdim kaynak ustası olarak çalışıyorum” dedim. Güldü ”ne çabuk bu sanatı öğrendin de usta oldun” dedi. Yanımdan ayrıldı. Aradan bir kaç hafta geçti sanırım. Çalıştığım iş yerinin bekçisi yanıma geldi. ”Usta dışarıda bir araba dolusu insan geldi seni soruyor” dedi. O ara arkamı döndüm okul müdürüm Ömer Ustaoğlu atölye öğretmenlerim ve onların yanında gururla beni izleyen Nevzat hocam. Çalışmamı bırakmamı istediler. Ben o ara bir metali kaynak yapıyordum. Yanımda da fabrika sahibi ağabeyim ustam Saim Akkülah hocam vardı. İşim bitti ve Saim hocam onlara dönerek tebrik ederim sizleri öğrenciniz bazı hataları olsa da azimli bir insan aferin ona dedi. (Bu ara Saim Akkülah hocam sanat okulu öğretmenliğinden ayrılma) Müdürümüzü ve atölye öğretmenlerimi tebrik etti.
Bu organizeyi yapan Nevzat hocam bir köşede gururla beni izliyordu. Onunla unutamayacağım anılar o kadar var ki hayatımın kırılma noktasını anlatmadan geçemeyeceğim. İkinci sınıftan üçüncü sınıfa geçerken Cebir, Kimya ve Fizik 9-10 Matematik ise 0, sene sonu bu acayipliğe en fazla üzülen o!. Beni yanına çağırdı “Bak Nuri dersine girdiğim üç dersten aldığın notlar bu okulun öğrencilerinden aldığın en yüksek not.. O derslerden kopya çektiğini sanmıyorum çünkü tahtaya kaldırdığımda hepsini çözüyorsun. Ne yapacağız yani” dedi. Sessizdim ve bana dedi ki seni on gün sonra tahtaya kaldıracağım ve 9 alırsan seni sınıf geçireceğim dedi. İstediğin zaman evime gel, bilmediklerini sor ama beni utandırma, sen bu işi başaracak güçtesin dediğinde ben on gün boyunca matematiği adeta içtim. Tahtaya kaldırdı ne sorarsa sorsun hepsini harfiyen yerine getirdim ve beni o sene sınıf geçirdi.
Benim haberim yokken, hayatın acımasız mücadelesini bana bir anda aşılamıştı. Azim denilen şeyi damarlarımın en ince ayrıntılarına kadar şırınga etmiş hocamın varlığıyla da mutlu ve bahtiyardım. Arada sırada iş yerime gelir oturur, benimle sohbet ederken göz ucuyla da beni kontrol ederdi. İki ay evveldi yanıma geldi oturdu ama gözleri çok dalgındı. Bana bir şeyler söyler gibi oluyor sonra unutup gidiyordu. Üzülmemi asla istemezdi. Hocam, bunun bir veda ziyareti olduğunu anlayamadım. Senden çok özür diliyorum. Hakkını hiç bir zaman unutamam. Benim bu memlekette iyi bir insan olmama katkıların çok. Allah mekânını cennet eylesin. Gittiğin yerde nur içinde uyu hocam…