Gıybete İnat Şiir

0
135

Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Ne zaman bu kadar acımasız olduk, ne zamandan beri yaşamını yitiren insanların ardından gıybet edecek kadar aymazlaştık bilmiyorum. Artık yabancıyız bu dünyaya, artık yalnız ve savunmasız, sözün bittiği yerde değil aslında insanlığın can çekiştiği yerdeyiz artık.

On bir genç pırıl-pırıl insan uçak kazasında yaşamını yitiriyor, nasıl korkunç bir şey, nasıl dehşet bir şey, kimisi anne olmak üzere, hepsi iş sahibi, genç insanlar, kimseye zararları dokunmamış, trajilk bir şekilde  yaşamlarını yitiriyorlar. Ve siz onların ardından gıybet yapıyorsunuz, yazıklar olsun tek kelime ile. Bütün kötülük ve gıybete inat yaşamını yitiren genç insanlar için şiir okuyalım bugün.

& & & & &

Sen Burada Bir Yabancısın…

Bu rüzgârın tadı senin hiç tatmadığın

Bu yolcular bilmediğin bir yerden geliyor

Konuştukları dil ömrünce duymadığın

Gözlerini sakla sen burda bir yabancısın.

Akşam tren raylarına yağmur yağıyor

Devrilmiş bir sokak ayak basmadığın

Çarmıha gerilmiş afişler ıslanıyor

Karanlıkta bir kadın tanımadığın

Bir şeyler söylüyor anlamadığın

Şüphelli oteller üstüne geriniyor

Sen burada bir yabancısın saklanmalısın

Akşam tren raylarına yağmur yağıyor.

Attila İLHAN

& & & & &

Hayat Satrancı

Genç bir adam kendi yöresinde çok tanınan bir bilgenin yanına gitti. Derdi biraz farklıydı. Genç yaşında hep başarı kazanmıştı. Babasından devraldığı küçük işi hızla büyütmüş, zengin olmuştu. Çevresindeki herkes ona saygı gösteriyordu.

Düşmanı yoktu. Evlilikleri başarılı olmuş, çok genç yaşlarda başlayarak birkaç kez baba olmuştu. Ve genç adamın derdi de buradan sonra başlıyordu. Bu kadar erken başarı, çok başarı, çok sayılmak yüzünden bütün çevresindeki insanları ‘küçük’ görmeye başlamıştı.

Genç adam için “önemli” hiçbir iş, hiçbir insan, hiçbir durum kalmamıştı. Hiçbir konuşmayı birkaç dakikadan fazla dinleyemiyor, okumaya başladığı her şeyi birkaç dakika içinde elinden bırakıyordu.

Bilge kişi genç adamı uzun uzun dinledi. Genç adam anlattıkça anlattı. Sonra da bilge kişi sordu: “Yaparken zevk aldığın, her şeyden daha fazla ilgini çeken hiçbir şey yok mu?”

Genç adam bir süre düşündü ve cevap verdi: “Satranç…” dedi, “Ama satrancı da çok iyi oynadığım için rakip bulamıyorum.”

Bilge kişi “Güzel” dedi, “Burada bir öğrencim var, o da iyi satranç oynuyor.” Öğrencisini çağırdı, satranç masası kuruldu. Genç adam ve öğrenci karşılıklı oturdular. Bilge kişi aniden “Bir dakika” dedi, “Bu satranç karşılaşması biraz farklı olacak. Kaybeden, kafasını da kaybedecek. Kaybedenin kafasını ben kendi elimle, kendi hançerimle keseceğim. Tamam mı?” Öğrencisi “Tabii efendim” deyince genç adam da daha zayıf bir sesle “Tamam” dedi.

Oyun başladı. “Her şeyi en iyi yapan”, “Her şeyde en başarılı” genç adam boncuk-boncuk terliyordu. Yaptığı her atak bilgenin öğrencisi tarafından ustaca savuşturuluyordu. Genç adam terlemeye devam ediyordu. Bir süre sonra savunmaları düşmeye başladı. Öğrenci usta hamlelerle genç adamı sıkıştırmıştı.

Genç adam bir an bilge kişiye baktı. Gözleri korku doluydu. Bilge kişi o an, bir el darbesiyle satranç masasını devirdi: “Tamam bitti! Hiç kimsenin kafası kesilmeyecek!” Genç adam önüne bakıyordu. Bilge kişi konuştu: “İşte tekrar tutkuyu yaşadın… Dikkatini toplamayı öğrendin… Hiç kimseyi küçümsememen gerektiğini gördün… Her an ölümün yanında yaşadığın için her şeye değer vermen gerektiğini anladın…” Sonra bilge ve öğrencisi yere saçılmış satranç taşlarını birlikte toplayıp kutusuna koydular.

& & & & &

Aşk Hikâyesi

Şiire Yorum Yapın Başımdan bir kova sevda döküldü

Islanmadım, üşümedim, yandım oy!

İplik iplik damarlarım söküldü

Kurşun yemiş güvercine döndüm oy!

 

Yağmur yorgan oldu, döşek kar bana

Anladım ki kendi gönlüm dar bana

Alev dolu bardakları yâr bana

Sunuverdi içtim içtim kandım oy!

 

Sevgi ektim, naz biçmeye çalıştım

Ne zamana, ne kendime alıştım

Kırk senede yedi hasret bölüştüm

Yedi dünya bana düştü sandım oy!

 

Gönül şahinimi yordum gerçeğe

Sonsuzda yüzümü sürdüm gerçeğe

Teselliden kanat kırdım gerçeğe

Tecellinin sinesine kondum oy!

Abdurrahim KARAKOÇ

Ve rahmetli Bülen Ecevit ten bir şiir…

Pülümürün Yaşsız Kadını

Pülümürün bir dağ köyünde gördüm onu

yaşını sordum bir giz gibi güldü

 

kimi seksen dedi köylülerden kimi yüz

yüzüne baktım bir giz gibi güldü

 

bir asa vardı elinde

bir solmuş krallığın

kadifeden harmanisi üzerinde

bir hititliydi o bir selçukluydu

bir ermeniydi bir kürttü

bir türk

 

yaşını sordum bir giz gibi güldü

koluma girdi bir soylu kadınca

tozlu köy yolunda sürüyerek eteğini

beni tek gözlü sarayına götürdü

köy yapısı kulübesinin

 

Zamanı onda yitirdim ben

Yitik zamanlara onda eriştim

En soylu yoksulluğun toprak döşeli sarayında

Bir taç gibi kondu başıma Türkiyeliliğim

Bülent ECEVİT

Bilgi: Pülümür Doğu Anadolu’nun en yoksul yörelerinden biridir.

Binlerce yıldır birbirlerine eklenen uygarlıkların bu deprem yöresinde tek kalıntısı insandır.

& & & & &

Ve sevgili okuyucularım sağlıkla, sevgiyle, kalalım ayrımsız gayrımsız gıybetsiz ön yargısız. Yase

Günün Şiiri

Giden Gençliğe

Umudum,heyecanım bitmez pınardı bitti.

Gençliğim deli dolu esen ruzgardı,gitti

Neydi o sarhoşluklar dünyaya boş vermeler

O başka bir mevsimdi; bir ilkbahardı gitti

Çektiler elimden ellerini sevgililer.

Bir zaman bu gönülde kimler yaşardı gitti.

Hani hiç bitmeyecek sandığım güzellikler

Ne sevinçler gülüşler ve neler vardı gitti

Kalakaldım ben orada öylece paramparça

Her gelen yüreğimden bir şeyler kopardı gitti.

Hey benim doyamadığım deli fişek gençliğim

İçimde bir zamanlar bir kor yanardı gitti.

Ümit Yaşar OĞUZCAN

Dost Bildiklerim

Sanırdım gündüzdü onlarla gecem

İçimde ümitti dost bildiklerim.

Ne zaman yıkılıp yere düştüysem

Bırakıp da gitti dost bildiklerim.

 

Hepsi varken baharımda, yazımda;

Kışın bir burukluk kaldı ağzımda,

Seneler senesi oysa gözümde

Cihana eşitti dost bildiklerim.

 

Nerede o sözlere kandığım günler?

Her gülen yüzü dost sandığım günler;

Acıdan kahrolup yandığım günler

Ta canıma yetti dost bildiklerim.

 

Meydana çıkalı asıl çehreler

Aydınlanmaz oldu artık geceler

Yalanlar tükendi, indi maskeler

Birer birer bitti dost bildiklerim.

 

Korkar oldum bana “dostum” diyenden

Yoksa yok olandan,varsa yiyenden

Ne onlardan eser kaldı ne benden

Beni benden etti dost bildiklerim.

Ümit Yaşar OĞUZCAN

Günün Fıkrası

Londra’da arkadaşlar Türk mahallesine gitmişler. Oradaki Türklerden bazıları tek kelime İngilizce bilmiyor. Çünkü adamlar manavdan alış veriş yapıyor, manav Türk, ev sahipleri Türk, arkadaşları Türk, esnaf Türk filan… Neyse efendim bunlar giriyorlar bir bakkala, kasadaki elemanla bir hoş sohbet derken içeri bir İngiliz giriyor, kasadaki eleman patronuna bağırıyor: “İsmail abi bakivercen mi, turist geldi bi tane”

Günün Sözü

Komşunu Sev Ama Aradaki Bahçe Duvarını Asla Kaldırma
Benjamin Franklin

Rüyaları gerçekleştirmenin en kısa yolu uyanmaktır.
W.Emerson

İnsanlara her gün balık vereceğinize, onlara balık tutmağı öğretin, sonunda siz rahat edersiniz.
Confuctus