Giden Yılların Ardından

0
44

Sanat Yazısı

Değerli Okurlarım, yılların zamana gücü yetmiyor ve süratle geçip gidiyorlar. Geride bıraktığımız yıl da zamanın bir parçasıydı gitti ama ömrümüzden çaldı da gitti.

Yeni yıllar bir bitiş değiş, yeni bir başlangıçtır. Yenilerden beklentiler fazla oluyor nedense. Geriye bakmayı fazlaca önermeyeceğim ama önümüze bakmayı sağlık verebilirim. Yine de bir an için gerilere dönüp bakalım ve neler görüyoruz. Bana göre geride bıraktığımız yılar için şu ifadeleri kullanabilirim.

Bir sıkım çiğ köfte

Saksıda yetiştirilen isot

Bunlar değersiz şeyler değil. Acı ama çok lezzetli ve hakkı da verilmişse o çiğköftenin tadına doyum olmaz. Acıyı sevmeyenlere sözüm yok.

Yine bir an için şöyle geriye dönüp bakalım. Çok şeyler göreceğiz. Hangi okullarda ya da kaç okulda ders gördünüz? Kaç arkadaşınız vardı o okullarda, onlar birer isme sahipler miydi? Kimlerdi uzun zaman önce yaşamımıza dokunan ismini bile bilmediğimiz kayıp insanlar? Neden onlarla beraber olamıyoruz da hayatta bile olsalar çok uzaktalar?

Sanat ve Kültür sayfamızda sayısını bilmiyorum ya, kim bilir kaçıncı buluşmamız sizlerle. Makalelerime değer vererek okuduğunuzdan eminim. Aynı zamanda ne isimler girdi ve çıktı sayfamıza. Sizler hatırlıyor musnuz? Ben de çoğunu unuttum.

Ancak unutmadıklarım, hatırımdan çıkarmadıklarım var. Onlar kilometre taşlarım, köşebentlerim, inşaatımın tuğlaları, sayfama renk verenler, tenime sinenler, zamanıma egemen olanlar ve bir de İlyas Terbiyeli…

Unuttuklarım çoğunlukta ve bunun sorumlusu da kendileri. Hiç kimse seni hatırlamak zorunda değil ama insanlar kendilerini hatırlamak zorundadır.

Geride bıraktığımız yılları bir sıkım çiğköfteye ve saksıda yetişen isota benzettim. Cömert davrandığımı hiç sanmıyorum. İsabet ettiğimi düşünüyorum. Çünkü bir zamanlar yöresel olan o yiyecekleri şimdi tanımayan sevmeyen var mı? Demek ki hem sevilmişler ve hem de iz bırakmışlar.

Hiç kimse beni tanımak zorunda değil… Eğer yaşıyorsam şu dünyada iz bırakmak zorundayım. Ayrıca insanlar yaşadıkları sürece zamanın da hakkını vermek zorundalar. Yeni yıllarda da hep böyle söyleşiriz ve mutlu oluruz… Allah’ın selamı üzerinize olsun…

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Gönül Köşemden

Umutsuzluk Ölüme Benzer

Değerli Okurlarım, her yeni yıla büyük umutlarla girilir ve de beklentiler oldukça fazladır. Hürriyetin, demokrasinin, insan haklarının, yaşam standardının dibe vurduğu yıllardan birini daha geride bıraktık. Açlık ve sefaletin tavan yaptığı bir ortamdı, namus ve edebin sesi o kadar cılız çıkar ki, duyulmaz bile. Okuldaki öğrencilerin yemeğini kesmek ne ile izah edilebilir bilemiyorum.

Bir Alevi yoldaşımızın vefatında eski ve yeni bakanlar cemevindeki merasime iştirak ediyorlar da, en tepedeki gelme nezaketini gösteremiyor. İnsan değeri buysa pes doğrusu…

Geride bıraktığımız yıllarda çok insanlarımız gitti, çok şehitlerimiz oldu. Gidenler mi suçlu, kalanlar mı? Öldükten sonra “İyi Adamdı” demenin bir esbab-ı harbiyyesi olamaz. Yaşarken o güzel sözleri duymak insanların umutlarını yeşertir.

Her yıl olduğu gibi geride bıraktığımız yılda da, istemeden de olsa da geriye baktığımızda neler görmüyoruz ki… Şartlara göre bir gece de değiştim diyenler ve ona yağdanlık edenlerin duruşlarına tanık oluyoruz. Oysa yeni yıllara ne umutlarla girmiştik. Her yılın sonunda geriye baktığımızda, ne kadar aldatıldığımızı, satıldığımızı, vurulduğumuzu, ağlatıldığımızı görüyoruz.

Yıllar zamana yenik düşüyor ve geçip gidiyor. Ne değişiyor ki? İnsanlar kendini değiştirmedikten sonra yıllardan fayda sağlanamaz. İyi ve kötü insanlar ayırt edilmedikten sonra her gün yeni yıl olsun ne yazar ki…

Acı çekmek ve katlanmak canlılar ve özellikle insanlar içindir. Fakat acının yaşamın var olduğunu ve onun gerçek yerini keşfetmek açısından insanlara yarar sağlamasını yani, acının bir anlam bulduğu anda, o acı insanlara yarar sağlar ve olgunlaştırır.

Ancak, birilerinin hatırı için acı çekmek, umutla el sallamak ne kazandırır, ne kaybettirir. Umutlara el sallamış bir millet yaşayan ölü demektir.

Herkesin aklında sayısız düşünceler var ama umut denilen hadise olmayınca ayrıntılarına giremezsin ki. Hem girsen ne yazar…

Yeni yıllarda gidenler için günlerin umutsuz telaşından dolayı üzüldüğümüz söylenemez. Umutlar yarınlardadır ama yarınların aydınlık ya da umutlarla dolu olduğunu kim söylüyor ki…

Bir emekli yolun ortasında cebinden çıkardığı bozuk paraların hesabını yapıyor ve sonunda “Yarına Param Kalmıyor” ifade aynen böyle. Maalesef ülkemizde onun gibi milyonlarca emekli bulunmakta. Bunu düşünmek o kadar zor ki, yazmak daha zor. Gördüklerimizi duyduklarımızı yazmak zorundayız.

Gücü ellerinde bulunduranlar ve de o gücün boyunduruğu altında yerle bir olan o büyük kalabalığın günlük yaşamını ve pazardaki hallerini kim izliyor, o olumsuz yaşam biçimi az da değiştirmek isteyen kimler var? Hiç düşündünüz mü?

Yenilgiler ve acı, insanları olgunlaştırır yani başarının basamaklarından birisidir. Ölüm, ölene değil çevresine en büyük uyarıdır. Zaten ondan kaçmak da söz konusu değildir. Kime anlatırsın?

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

Günün Nabzı

Gönülden İstenirse!

Gönülden istemek her şey için geçerlidir. Fakat umudun ayrı bir yeri vardır. Umut, dünlerde, bugünlerde değil, yarınlardadır. Bu nedenle de yarınlar umut edenler için çok önemlidir. Ancak, umut olması muhtemel istekler için geçerli olabilir. Olması mümkün olmayacak istekler için beklenti içinde olmak hayal kırıklığı yaratır.

Yine de, hiç kimsenin umudunu kırmamaya özen gösterelim. Belki de umudundan başka hiçbir şeyi yoktur. Umutlu nice yıllar dilerim…

Günün Sözü
Umut her zaman yarınlardadır…

Öcal’dan İnciler
Umudu olmayanlar yaşamıyor demektir.

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here