Günaydın sevgili okuyucularım nasılsınız bu sabah? Gezi parkı olayları sürüyor ülke çapında ve tabi Hatay’da. Ve daha 22 yaşında bir genç çocuk Abdullah Cömert önceki günkü olaylar sırasında aldığı darbelerden yaşamını yitirdi. Sosyal medyada paylaştığı mesajında ölmeden sekiz saat önce, “Çok yorgunum” diyordu uykusuzluktan yediğim biber gazından ve devam ediyor. Devamını sosyal medyada bulabilirsiniz. Üzüntümüz büyük. Keşke olaylar böyle gelişmeseydi. Masum bir direnişle başlayan eylemler bu kadar büyümeseydi büyütülmeseydi. Kimse yola hükümeti istifaya zorlamak için çıkmadı. Kimse bir ideolojinin peşinde değildi. Kimse bozguncu, kimse çapulcu, kimse ayyaş değildi. Ama öyle nitelenildi. Oysa tek bir amaç vardı doğaya, ağaçlara sahip çıkmaya çalışmaktı.
Olaylar hızla tırmandı ve istenmeyen şeyler yaşandı. Olay çığırından çıktı dünyanın biber gazı sıkıldı, eylemci, eylemci olamayan herkes nasibini aldı. Ve ne yazık ki insanlar yaralandı, çevre zarar gördü. Hatay’da yaralanmalar ve gencecik bir insan olaylarda hayatını yitirdi. Üzüntümüz büyük, Allah sabır versin hepimize.
Ve bu arada aslında çok güzel şeylerde yaşandı. Normalde bir araya gelmeyecek insanlar birbirine ön yargıyla yaklaşanlar gördüler ki aslında yokmuş birbirlerinden farkları. Taksim gezi parkındaki yardımlaşma görüntüleri, yiyecek içecek, ilaç getirenler, çalışan çalışmayan yaşlı genç, her kesimden gelen destek çok ama çok güzel bir şeydi ve aslında bunca yakınlaşmaya ihtiyacımız vardı. Birbirimizi doğru tanımak için. Ama keşke bedelini bunca ağır ödemeseydik. Kimse ölmeseydi yaralanmasaydı. Dün Cumhurbaşkanı Sayın Gül yaptığı açıklamalarla tansiyonu düşürmeyi başardı. Yaklaşımı, gerçekçi ve anlayışlı…
Öğle haberlerinde Sayın Arınç’ta Cumhurbaşkanı ile görüşmelerini anlatıyor. Sözleri ninni söyler gibi. Dilerim bu olay başladığı gibi masum ve sevgi dolu olarak noktalansın kimse kimseye küs kalmasın. Olayların kötü yanları unutulsun diyemem ama affedilsin ve bu olaylardan çıkan sonuçlar değerlendirilsin kazanımlar ortaya çıksın. Bu sabah şöyle bir dolaştım sosyal medyada çok ses getiren bir mektup vardı başbakana yazılan çoğunuz okumuşsunuzdur. Kendini AK partili olarak tanıtan Bülent Peker’in mektubu. Bence bu olaylar birçok Bülent Peker’leri de ortaya çıkarmış oldu. Ve ön yargılar kırıldı en azından… Dilerim hepimiz yaralarımızı en yakın zamanda sevgiyle iyileştirip el ele vermenin ne kadar önemli olduğunun bilincinde oluruz. Ön yargılarımıza rağmen…
Ve Türkçe Olimpiyatları
Ve Türkçe olimpiyatları önceki gece tencere tava gürültüsü ile başladı. Saat 21’de başlayan ışık söndürme açma, yürüyüş ve tencere tava eylemi sakin olaysız sona erdiğinde. Herkes alanda gerçekleşen Türkçe olimpiyatlarına kilitlendi. Hala hareket kabiliyetim kısıtlı olduğundan sokağa çıkamıyorum ve çok istediğim halde olayların içinde olamadım ama dünya ülkelerinden gelen hemen, hemen her şarkı söyleyen sesi dinleme olanağım oldu. Rüzgâr bizim eve doğru esiyordu ve getirdiği sesler netti. Sonunda atılan havai fişeklerle süslenen gökyüzü gerçekten muhteşemdi. Balkondan, balkon demirlerine dayanarak dakikalarca izledim.
Uluslararası Türkçe Olimpiyatları bildiğiniz gibi sevgili okuyucularım 2003’ten beri devam eden yabancılar için Türkçe yarışması. Bu yıl 11incisi önceki gece çeşitli kategorilerdeki yarışmalarla gerçekleşti. Olimpiyatlara 140 ülke katılmış bu yıl aldığım bilgiler göre. Türkiye’nin her tarafında yapılan bu olimpiyatlarda çeşitli kategorideki yarışmalarda dereceye girenlere ödüller verilir. Uluslararası Türkçe Olimpiyatları bir final niteliğindedir aslında şöyle ki; finale kadar birçok aşamadan geçilmektedir. Öğrenciler, sınıf ve okul seçmelerinden sonra ülkelerindeki veya bölgelerindeki “Türkçe Olimpiyatları” seçmelerinden geçerek bu olimpiyatlara katılmaya hak kazanmaktadırlar. Bir eğitim yılı boyunca olimpiyatlara yaklaşık 10.000 öğrencinin hazırlandığı düşünülmektedir. Türkiye’deki finallere katılmaya hak kazanan öğrenciler, ülkelerini Türkçe olarak tanıtan stantlar hazırlayıp ülkesini tanıtmakta ve kültürlerin kaynaşmasına katkıda bulunmaktadırlar.
Ve sevgili okuyucularım kaynaşmaya katkı veren her etkinliğin yanındayız. Ve şimdi Nazım Hikmet’i anmaya devam ediyoruz saygıyla, rahmetle ve sevgiyle.
Günün Şiiri
Ne Güzel Şey Hatırlamak Seni
Şimdi anlıyor ki mavi gözlü dev,
dev gibi sevgilere mezar bile olamaz:
bahçesinde ebruliiiii
hanımeli
açan ev.. Ne güzel şey hatırlamak seni:
ölüm ve zafer haberleri içinden,
hapiste
ve yaşım kırkı geçmiş iken…
Ne güzel şey hatırlamak seni:
bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin
ve saçlarında
vakur yumuşaklığı canımın içi İstanbul toprağının…
İçimde ikinci bir insan gibidir
seni sevmek saadeti…
Parmakların ucunda kalan kokusu sardunya yaprağının,
güneşli bir rahatlık
ve etin daveti:
kıpkızıl çizgilerle bölünmüş
sıcak koyu bir karanlık…
Ne güzel şey hatırlamak seni,
yazmak sana dair,
hapiste sırt üstü yatıp seni düşünmek:
filanca gün, falanca yerde söylediğin söz,
kendisi değil
edasındaki dünya…
Ne güzel şey hatırlamak seni.
Sana tahtadan bir şeyler oymalıyım yine:
bir çekmece
bir yüzük,
ve üç metre kadar ince ipekli dokumalıyım.
Ve hemen
fırlayarak yerimden
penceremde demirlere yapışarak
hürriyetin sütbeyaz maviliğine
sana yazdıklarımı bağıra bağıra okumalıyım…
Ne güzel şey hatırlamak seni:
ölüm ve zafer haberleri içinde,
hapiste
ve yaşım kırkı geçmiş iken…
Seni Düşünmek
Seni düşünmek güzel şey, ümitli şey,
Dünyanın en güzel sesinden
En güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey…
Fakat artık ümit yetmiyor bana,
Ben artık şarkı dinlemek değil,
Şarkı söylemek istiyorum.
Bir Ayrılık Hikayesi
Erkek kadına dedi ki:
-Seni seviyorum,
ama nasıl,
avuçlarımda camdan bir şey gibi kalbimi sıkıp
parmaklarımı kanatarak
kırasıya
çıldırasıya…
Erkek kadına dedi ki:
-Seni seviyorum,
ama nasıl,
kilometrelerle derin, kilometrelerle dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beş yüz,
yüzde hudutsuz kere yüz…
Kadın erkeğe dedi ki:
-Baktım
dudağımla, yüreğimle, kafamla;
severek, korkarak, eğilerek,
dudağına, yüreğine, kafana.
Şimdi ne söylüyorsam
karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana..
Ve ben artık
biliyorum:
Toprağın –
yüzü güneşli bir ana gibi –
en son en güzel çocuğunu emzirdiğini..
Fakat neyleyim
saçlarım dolanmış
ölmekte olan parmaklarına
başımı kurtarmam kabil
değil!
Sen
yürümelisin,
yeni doğan çocuğun
gözlerine bakarak..
Sen
yürümelisin,
beni bırakarak…
Kadın sustu.
SARILDILAR
Bir kitap düştü yere…
Kapandı bir pencere…
AYRILDILAR…
Günün Sözü
Babanın gizlediği şey, oğulda açığa çıkar.
Şüphe değil, kesinliktir insanı deli eden.
Neden’i olan, Nasıl’a katlanır.
Uçurumları sevenin, kanatları olmalı
NİETZSCHE