Günaydın sevgili okuyucularım. Nasılsınız bu sabah? Uzun bir aradan sonra nihayet hayat eski halini almak üzere bizim evde. Ya sizde nasıl?
Uzaktakiler yavaşça evi terk ediyor tekrar buluşmak üzere. Biliyorsunuz, Kurban bayramından sonra İslam âleminin, kutladığı bir bayram daha var. “Gadir Hum” bayramı… “Bugün dininizi kemale erdirdim, size olan nimetimi tamamladım ve din olarak size İslam’ı beğendim” maide süresi 3. Sevgili peygamber efendimiz bu süreyi okuduktan sonra ebediyete intikal için hazırlanırken son tavsiyelerini yaptığı gündür.
Bu bayram bütün İslam aleminin bayramı olmalı. Bir kesimin ya da bir mezhebin değil. Çünkü Sevgili peygamberimiz eğer onu tanıyorsak ve tebliğ ettiği dine inanıyorsak son vasiyeti niteliğindeki söylemlerine de aynı sevgi, saygıyı ve inancı göstermek durumundayız.
Biz soydan gelerek sırası ile bu bayramı yapan sayılı ailelerden biriyiz. Büyük büyük dedelerimizden bize kadar gelen bu kutlu günü, şimdilerde biz ailecek kutluyoruz, yarınlarda çocuklarımız ve torunlarımız bayrağı devir alacak nasıl ki biz aldık bu kültürle büyütüldük onlarda aynen bu kültürle yoğrularak büyüyorlar bayrağı devralmak üzere. Büyük onur ve sevinç duyarak… Yalnızca gönül isterdi ki, bütün İslam alemi hep birlikte kutlasın bu günü, oysa hala bir çok yerde Alevilerin kutladığı bir bayram olarak bilinir.
Ben kendi adıma hiçbir zaman dini konulara girmem, hiç kimseyle, herkesin inancı dini kendine fakat buna rağmen inanıyorum ki bilmeyene bildirmek gerek, isteyene söylemek gerek. Geçen yıl bu yazımda asla bir kez daha bu tür yazılar yazmam dedim. Fakat şimdi kendimi zorunlu sayıyorum. Bir şey biliyorsam bunu paylaşmalıyım. Bilmeyen bilir, bilen, ister inanır, ister inanmaz. Bu her konu için geçerlidir.
İşte bizler bu babta Kurban bayramı sonrası her yıl Gadir Hum bayramını da kutlarız. Bu yüzden bütün aile bizde toplanır. Yurt dışından gelenler torunlarda. Hep birlikte neşe içinde kurbanlar kesilir, yufkalar açılır, etler pişer, yufkalara sarılır ve herkese dağıtılır. Bu işler tabi eskidendi o zamanlar birçok yardımcımız vardı ama şimdilerde yalnızca kardeşim ve minik ailemizle birlikte bu işlerin ancak bazısını yapabiliyoruz. (iki yıldır korona hanım yüzünden onu da yapamıyoruz)…
& & & & &
Gadir Hum Bayramı
Peki kutladığımız Gadir Hum bayramının anlamı nedir?
Cemşit Bender’in kitabına göre veriyorum. Ben bunu kendimi bildiğimden beri bilirim, büyük, büyük dedelerimden, dedemden, annemden, babamın bize kardeşimle bana öğretecek zamanı olmadı bu dünyada. Bu yüzden amcam, annem ve abilerimden. Buna rağmen kaynak göstererek yazmak istedim.
Peygamber S.S. ölüme yaklaştığı son döneminde Mekke’ye veda hacı diyebildiğimiz kutsal gezisini yaptı. Sayıları 140 bine varan Müslümanlığı kabul etmiş insanlarla birlikte Medine’ye dönerlerken GADİR-U HUM adlı vaha yerinde Maide suresinin 67 inci ayeti indi. Bu ayette “Ey Peygamber Rabbin’den sana indirileni tebliğ et, eğer bunu yapmasan onun elçiliğini yapmamış olursun, Allah seni insanlardan korur, doğrusu Allah kafirlere yol göstermez” denmekteydi.
Bu ilahi emir üzerine peygamber ileriye gidenlerin geriye dönmelerini geride kalanların gelip yetişmelerini istedi. Vaha yerinde bulunan ağaçların altında çadır kuruldu. Halk bir araya gelince oraya deve hamutlarından üç basamaklı bir minber yapıldı, hava çok sıcaktı. Halk giydikleri elbiselerinin bir bölümünü başlarına bir bölümünü de ayaklarının altına sermişti. Namaz kılındı peygamber deve hamutlarından yapılan minbere çıktı. “Ey insanlar” dedi. “Allah bana ömrümün sona erdiğini yakında davetine uyacağımı varlık yurdundan göçeceğimi bildirdi. Karşılıklı sorumluluklarımız var. Ne dersiniz? Topluluk “sana emredileni tanıklık ederiz” diye yanıt verdiler. Peygamber heyecan ve coşku içinde dalgalan topluluğa tekrar seslendi “Ey Müslümanlar Allah’ın varlığına, birliğine Muhammed’in onun kulu ve habercisi olduğuna cennetin cehennemin ölüm ile ölümden sonra dirilmenin gerçek olduğuna kıyametin kopacağına tanıklık eder misiniz?” topluluk “evet ederiz” deyince peygamber “Tanrım bu sözlere tanık ol” dedikten sonra. Halka şunları söyledi. “Ey insanlar ahrete göçmekte hepinizden öndeyim orada benimle buluştuğunuzda sizden değeri dünyanın hiçbir şeyiyle ölçülmeyecek kadar büyük şeyi soracağım. Bunlardan ilki Allah’ın kitabıdır, ikincisi ise benim ehlibeytim “dedi. Sözlerini şöyle sürdürdü.” Ben inanan her erkek ve kadının Mevlası mıyım?” İnsanlar “evet ya Resulullah” dediler topluluğun tek yürek halinde açıkladığı bu onamadan sonra Peygamber yanına çağırdığı imamı Ali’yi sağ yanına alarak elini tutup kaldırdı” her ikisinin de koltuk altları göründü “Ben kimin Mevlasıysam Ali de onun Mevlası’dır” dedi. Ona dost olana dost ol. Ona yardım edene yardım et. Nerede olursa olsun gerçeği onunla beraber kıl. Bu konuşmadan sonra. Maide süresinin 3 üncü ayeti indi. “Bu gün sizin dininizi ikmal ettim “Üzerinize olana nimetimi tamladım size din olarak İslamiyet’i seçtim ve bundan hoşnut oldum “ diyerek. Peygamber hazretleri sözlerini bitiriyor ve çok geçmeden ebediyete intikal ediyor.
Bizler o aziz vedanın hatırına her yıl bu Gadiri Hum vahasındaki veda hutbesinin hatırına o kalabalığın şahadeti ile bu bayramı kutluyoruz eşitlik, sevgi ve saygı özümüzde olarak.
Ve sevgili okuyucularım sevgiyle, sağlıkla, saygıyla kalalım ayrımsız, gayrımsız hep birlikte. Yase
& & & & &
Farklı Yaklaşımlar, Farklı Sonuçlar
Dr. Ruskin, Amerikan Tıp Birliği dergisinde yayınlanan aşağıdaki yazısında, gülünç bir yanlış anlamanın kişide nasıl tümüyle farklı bir yaklaşım duygusu oluşturabileceğini anlatmaktadır.
Dr. Paul Ruskin, öğrencilerine yaşlanmanın psikolojik belirtilerini öğretirken onlara şu olayı okudu: Hasta ne konuşuyor, ne de söylenenleri anlıyor. Bazen saatlerce anlaşılmaz şeyler geveliyor. Zaman, yer ya da kişi kavramı yok. Yalnız, nasıl oluyorsa, kendi adı söylendiğinde tepki veriyor.
Son altı aydır onun yanındayım, ne görünüşü için bir çaba harcıyor ne de bakım yapılırken yardımcı oluyor. Onu hep başkaları besliyor, yıkıyor ve giydiriyor. Dişleri yok, yiyeceklerin püre halinde verilmesi gerekiyor. Gömleği salyalarından dolayı sürekli leke içinde…
Yürümüyor. Uykusu sürekli düzensiz… Gece yarısı uyanıp çığlıklarıyla herkesi uyandırıyor. Çoğu zaman mutlu ve sevecen, fakat bazen ortada bir neden yokken sinirleniyor. Biri gelip onu yatıştırana dek de feryat figan bağırıyor.
Bu olayı okuduktan sonra, Ruskin öğrencilerine böyle birinin bakımına üstlenmek isteyip istemediklerini sordu. Öğrenciler bunu yapamayacaklarının söylediler. Ruskin, kendisinin bunun büyük bir zevkle yaptığını ve onlarında yapması gerektiğini söyleyince öğrenciler şaşırdılar. Daha sonra Ruskin hastanın fotoğrafını dolaştırmaya başladı. Fotoğraftaki, doktorun altı aylık kızıydı.
Günün Şiiri
SEVGİLERDE
Sevgileri yarınlara bıraktınız
Çekingen, tutuk, saygılı.
Bütün yakınlarınız
Sizi yanlış tanıdı.
Bitmeyen işler yüzünden
(Siz böyle olsun istemezdiniz)
Bir bakış bile yeterken anlatmaya herşeyi
Kalbinizi dolduran duygular
Kalbinizde kaldı
Siz geniş zamanlar umuyordunuz
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
Yılların telaşlarda bu kadar çabuk
Geçeceği aklınıza gelmezdi.
Gizli bahçenizde
Açan çiçekler vardı,
Gecelerde ve yalnız.
Vermeye az buldunuz
Yahut vakit olmadı
Behçet NECATİGİL
“ANLAR”
“Eğer, yeniden başlayabilseydim yaşamaya,
İkincisinde daha çok hata yapardım.
Kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım…
Neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar,
Çok az şeyi
Ciddiyetle yapardım…
Temizlik sorun bile olmazdı asla…
Daha çok riske girerdim…
Seyahat ederdim daha fazla…
Daha çok güneşin doğuşunu izler,
Daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim.
Görmediğim bir çok yere giderdim…
Dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye…
Gerçek sorunlarım oludu hayali olanların yerine…
Yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım…
Yeniden başlayabilseydim eğer, yalnız mutlu anlarım olurdu hayatta…
Farkında mısınız bilmem, yaşam budur zaten…
Anlar, sadece anlar…
Siz de anı yaşayın…
Hiçbir yere yere yanında su, şemsiye ve paraşüt almadan,
Gitmeyen insanlardandım ben…
Yeniden başlayabilseydim eğer ,hiçbir şey taşımazdım yanımda…
Eğer yeniden başlayabilseydim,
İlkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım…
Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla…
Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır,
Çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer…
Ama işte 85’indeyim ve biliyorum ki…
ÖLÜYORUM….
Arjantin/1985 Jorge Luis BORGES
Günün Fıkrası
Temel Londra’da otelin birinin odasında kara kara düşünüyor. “Ula” diyor, “Ben aşağıdan içki isterken Laz olduğum anlaşılır mı acaba?” Geçiyor aynanın karşısına ve prova yapıyor… “Bana bir fvisku,,,,,yok böyle anlarlar.” “Bana bir raki.,,,,,’yok’ diyor, böyle de anlarlar.” “Bana bir bira, tamam diyor, böyle iyi anlamazlar…” Ve aşağıya iniyor, masaya dirseklerini dayıyor ve sesleniyor. “Barmen bana bir bira.” Barmen Temel’i biraz süzdükten sonra soruyor: “-Birader sen Laz mısın?” Temel: “Uuuy nasıl anladun oni” diyor; Barmen; “Burası resepsiyon da bar karşıda…!”