Futbolun Varlığıyla Yaşamak (2)

0
33

Değerli okurlarım, dünkü sayımızda futbolun özerkleştirilerek sağlam bir yapıya kavuşturulması sonucu bazı güzelliklerin gündem oluşturduğunu anlatmaya çalıştım. Güzelliklerle beraber çirkinlikler de dirsek temasındaydı ya, bu makalemize iyi şeyler yazmayı amaçlıyoruz. Hangi takımı seviyorsanız sevin. Bu milli takım da olabilir, kulüp başkanları da. Beni dinledikten sonra, sizlerde aynı şeyleri düşüneceksiniz. Futboldan uzaklaşmak diye bir şey olmaz. Yapan onu öyle yapmış ki, çıkar çıkarabilirseniz. Sanki Japon yapıştırıcıyla yapıştırılmış.

Ülkemizde, bütün ligler yeniden start alacak. Tribünler, yeşil zemin elden geçecek, umutlar tekrar yeşertilecek falan… Futbolun adı var, statlarda oynanan oyunda futbola benziyor ama kalite yok. Sezonla birlikte, dünya kupası elemeleri de başlamıştı, şimdilik oynanan futboldan hiç birimiz de memnun değiliz. Umutlar yarınlarda…

Oysa futbolumuzu dünlerle kıyaslayacak olursak arada ki farkı da hemen fark edeceğiz. Bunu anlamak için de az da olsa gerilere bakmamız gerekiyor. Geçmişe baktığımızda, (günümüzle kıyasladığımızda) daha kalite yabanı transferlerin yapıldığını, altyapılardan yıldızlar yetiştiğini, hemen her kulübün spor tesisleri bulunduğunu görürüz. Geçmişten iyi olduğuz, genel olarak bir gerçek. Anadolu kulüplerinin bile bir tesise sahip olduğunu da söyleyecek olursak, bundan böyle hiçbir kulüp “Tesis yok” edebiyatına sığınamaz. Hal böyle iken, futbolumuzda ki kalite zafiyetini nasıl açıklayabiliriz?

Her şeyden önce, Anadolu’dan tekrar bir şampiyon çıkarsa, o makûs talihin de yenileceğini düşünüyorum. En azından Anadolu takımlarına güven gelecek, motivasyonları artacak. Yürekten istenirse şampiyonluğun fazla uzak olmadığı görülecek. Ancak, görünün o ki, bu koşullarda düşündüklerimiz oldukça zor. Fakat imkânsız olmadığını da hemen belirtmeliyim. Şampiyonluğa merdivenle çıkılmıyor.

Futbolcunun ve teknik adamların sahaya yansıttığı kalite tartışılırken, yönetici kadrolarını da görmezden gelemeyiz. Onlar için de bir şeyler söylememiz gerekiyor. Çünkü futbolcular değişiyor, futbol değişim içinde, Teknik adam mantalitesi değişiyor, (bunlar doğru) ama nedense ülkemizde bir türlü yönetici alışkanlıkları ve profili değişmiyor. Dünya’yı anlayamayan tüccar mantığı ve popülist kaygılarla hareket eden, ağa tarzı yönetim biçimini benimseyen kişiler, futbolumuza ne katabilir ki?

İhale alabilmek için, rant sağlayabilmek ve bazı konularda yatırım yapabilmek adına o koltuğa yapışanların sporumuza bir şey veremezler kanaatindeyim. Yöneticiliği özümlemiş olmak, dürüst bir yaşama sahip bulunmak, saygın bir kişiliğe sahip olmak, kulüp başkanlığı için yetmiyor. Kulüp başkanı olabilmek için kriter nedir, onu da yarın anlatacağım.

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here