Değerli Okurlarım, bir şeye başlamadan önce, o işi içe sindirmek, konsantre olmak gerekir. Kabiliyet, yatkınlık konularına daha sonra gireceğim. Çocukluğumda sık-sık duyardım. Ebeveynler şöyle derlerdi: “…Benim oğlum doktor olacak, benim oğlum paşa olacak…” falan. Evet, “Herkesin gönlünde bir aslan yatar” atasözünden hareketle, bütün sporcuların içinde de liderlik tutkusu ve dürtüsü vardır. Bazıları bunu belli eder, bazıları da kader utansın der.
Gerçekçi olmamız gerekirse; liderlik, sporcunun kendi özel çabasıyla kendini kabul ettirmesidir. Takım arkadaşlarıyla olan ilişkileri ve maçlardaki performansıyla bazı şeyler su yüzüne çıkar. Liderlik bir hak gibidir, altın tabak içinde sunulmaz, hak eden alır. Lider olmanın okulu yoktur, sporcu kendini geliştirir, hep öne çıkar. Takımın altyapısından gelmiştir ve biraz da iyi topçudur. Pazı bandı almıştır ama bu sporcuların hepsine Lider denilemez. Hani ufacık bir şiddet olmayınca futbolcularından önce soyunma odasına kaçan teknik direktörler vardır ya, falan.
Benim anladığım manada, lider profili şudur: Yüksek karakter sahibi, Üst düzey spor ahlakı, En iyi biçimde teknik, taktik, kondisyon, Hem mütevazı, hem özverili, hem de vakur… Özel yaşamında örnek ve uzaktan fark edilen… Tekrar konumuza dönelim, müsabakalarda top taşıyıcıların hepsi de futbolu iyi biliyorlar.Bu sporu görerek öğreniyorlar, usta çalıştırıcıların elinde yıldızlaşıyorlar.Lider olabilmek için iyi futbolun dışında bazı şeylerin gerekli olduğunu biliyoruz.
Savaşlar da öyle değil mi? Birlik komutanlarının savaş stratejisini iyi bilmeleri yetmiyor. Zaman-zaman bazı olumsuzluklarda birliğinin motivasyonunu düşürmüyorsa, başka bir ifadeyle, en kritik anlarda askerlerini motive edebiliyorsa hem savaşı kazanır hem de en iyi komutandır. Bana sorarsanız böyle…
Anlatmaya çalıştığım gibi, liderlere sadece yeşil sahalarda değil, tüm spor branşlarda ve her yerde ihtiyaç vardır. İyi bir toplumdan yoksun toplumlar esir olurlar, her şeylerini yitirirler. Şu önemli konuyu da söylemeden geçemem. Kutsal ve mübarek günlerde, duaların bol olduğu gecelerde Cumhuriyet’imizin kurucu Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e dua ettirmiyorlar. Nedenini bilmiyorum ama bizim dualarımız yeter. Onlara teessüflerimi sunarım.
Ahde vefa bu olmamalıdır. Kasımpaşalı arkadaşım diyor ki; O’na hele bir dua göndersinler, ertesi günü ne olur bilemeyiz. Atamız az yerdi ama haram yemezdi. Bir de aslan sütü içerdi. O’na da, aslan sütü içenlere de helal olsun. Ata’ya yaklaşım şimdilik böyle! Gün doğmadan neler doğar. Bekleyip görelim. Umarım iyi şeyler olur. Bugün hür bir ulussak, camilerde ezanlar okunuyor, kiliselerde çanlar çalıyorsa, her türlü konuşma (!) hürriyetimiz vardır. Bu hürriyeti, rahatlığı, kime, kimlere borçluyuz acaba? Onlara sandıkta sormak lazım! Bu işin fıtratında bu da var.
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA