Değerli okurlarım, korku hiç iyi bir şey değildir, korku “Dağları Bekliyor” demişler atalarımız. Korkudan insan suçludur, emniyet görevlilerini görünce mekân değiştiren, beti benzi kaçan suçludur. Bunun başka türlü izahı olabilir mi? Ülkemiz de korku ile iç içe! Şikeden korktuk, Kasımpaşalı “5 yıl Avrupa’ya gitmezsek n’olur” dedi ve rahatladık.
Daha sonra, bölünmekten korktuk, ölmekten korktuk, Terör aldı başını gidiyor! İrticadan, komünizmden korktuk, daha önce, ondan daha önce hangi korkular vardı boş verin şimdi… Teşvik primi, doping… Bunlara alıştık, dost olduk, göbekten bağlandık, birazda kan bağımız olduğundan fazla üstümüze gelmedi, şimdilik idare ediyoruz.
Koltuğu büyüklerden birisi şöyle diyor; “…Polis durup dururken kimseyi tutuklamaz korkmayın. Neden beni tutuklamıyor?…” Bunu çok delikanlı büyüklerimiz söylüyor. Kendini değil ama oğlunu tutukladılar. Nedenini bilmiyorum, sizler biliyorsunuzdur eminim. Hükümet tarafından neredeyse yasaklanan 23 Nisan ve 19 Mayıs bayramlarında, şenliklerinde, sık-sık görüyoruz ya, küçücük çocuklar ellerinde Türk Bayraklarıyla mutlu ve coşkulu yürüyorlar ya. İşte bu satırları onlardan aldığım ilhamla yazıyorum.
Ve diyorum ki; O çocukların ellerinden o bayrakları alırsanız daha sonraki yıllarda o evlatlarımıza, çocukken salladıkları bayrakların esbabı harbiyyesini anlatamazsınız. Ulu Önder Atatürk, Güneydoğu sınırının nasıl çizileceği konusunu meclise şöyle açıklamıştı. Sınır çizilirken İskenderun’dan Musul’a kadar bir ırkı değil, Kardaşlık ilişkisini öne çıkarıyordu. Bugün böylesine bir yaklaşıma her zamankinden daha fazla ihtiyacımız bulunuyor. Bütün komşularımızla düşman olduk, rahatımız yok.
Ulu Önder Atatürk konu ile ilgili o kahraman meclise şu önemli bilgiyi veriyordu; “Suret-i umumiyede prensip şudur ki, hudud-ı milli olarak çizdiğimiz daire dahilinde yaşayan anasırı muhtelife-i İslamiye, yekdiğerine karşı, ırk, muhit, ahlak olarak bütün hukukuna riayetkar öz kardeşlerdir…”
Hepimiz duyduk mu? Onlar da duydular mı? Komşu komşunun külüne muhtaçtır. Bunu da biliyoruz ama yine de etrafımız düşmanlarla dolu değil ama dostlarımız da yok! Üst düzey ordu komutanları balyozlanmış, fenerle aydınlatılmış, ülkenin en güzel toprakları, şunun bunun adına parsellenmiş. Adalet, demokrasi, hürriyet yer ile yeksen olmuş.
Bir ameliyat yapmamış olanlar başhekim, Polis şefleri vali, iki lafı bir araya getiremeyenler genel müdür, İyi yağ çekenler kınalı bakan… Yazılacak çok şey var da yerimiz de kalmadı. Bombalarda patladı! Umarım bu işlerin sonu “Gezi” ile iyi olur. ‘Gezi’lecek çok yer var!
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA