Değerli okurlarım, dünkü sayımızda futbolumuzun en büyük mızıkçılarının içinde üç büyükler olarak adlandırılan ve onları taklit etmeye çalışan bazı Anadolu takımlarının bulunduğunu söylemiştim. Tamamıyla doğru! Yenildikleri müsabakalardan sonra sivri-sivri demeçler veren, kanalları işgal eden bu kapitalist insanlar, futbolun adaletini feci şekilde zedeliyor, her fırsatta da bu oyunun güzelliğini lekeliyorlar.
Yönetim fiyaskosunu hukukla telefi etmeye çalışanlar, uluslar arası saygın hukuk kurumlarına hakaret edenler, bir usul yanlışlığının peşine düşüp beceriksizliklerini mevzuat arkasına gizlemeye çalışırlar. Şunu söylemeye çalışıyorum ki Bunların hiç biri benim düşmanım değil. İnandığım bir şey var. Bunların hepsi aynı dili konuşurlar. Bazıları zavallı taraftarını sömürür durur.
Özellikle, Kara parası olan varsa, işte onların havalarından geçilmez. TFF talimatları, Yargıtay kararları umurlarında olmaz. Bazen birbirlerine girdiklerine bakmayın, onların hepsi de aynı gemiye binerler. Yapılacak en güzel şey, milletin sırtından geçinenleri, futbolun adaletini zedeleyenleri, köşeleri hızlıca dönenleri en kısa zamanda kapı etmektir.
Çağımızın en büyük görsel şöleni olan futbolda haksız yere kaybettiklerine inanalar genel olarak, suçlayacak birilerini ararlar demiştim! Daha önce de söylemiştim ya “Futbolun Adaleti Yok” vecizesinde teselli ararlar. Oysa soyut bir kavram olan futbolun; ne adaleti olabilir, ne de adaletsizliği! Bir şeyi artık iyice anlamamız gerekmektedir. Saha içinde, saha dışında, adaleti dağıtacak olan futbola can veren yine insanlardır. Bu temaşası yüksek oyun, yüzlerde (belki de binlerce) yıl önce, bilinçli mi, bilinçsiz mi oluştu takibi bilemiyoruz ama dünyanın tüm insanlarını peşinden koşturduğuna gire iyi oluşmuş. Hangi şartlarda olursa olsun!
Futbolun değişken bir oyun olduğunu içine sindirenler, adaletten söz etmezler diye düşünüyorum. İki devrelik bir oyundur futbol. İlk devre işler istendiği gibi giderken ikinci bilgiçlik taslayan teknik direktörler; gereksiz oyuncu değişikliği yapıp tuttuğunda, günün teknik direktörü olur. Gereksiz değişiklik gereksiz işlere neden olursa, “Biz hocamızın işine karışmayız” diyenler, derhal soru sorarlar.
Bu söylediklerimin, futbolun adaletiyle, adaletsizliğiyle uzaktan yakından ilgisi yoktur. Aklın yolu bir olduğuna göre, “Büyük Hoca” özentisini bırakıp, yani macera aramadan en doğrusunu yapma zorunluluğu vardır. Adaletsizlikten söz etmek, hakem yanlışlarına dört elle sarılmak kimseye bir şey kazandırmaz. Israrsı olanlara hemen kapıyı gösterirler. Yerliyse tazminatta alamaz. İthal hoca ise, onun da bir çözümü bulunur.
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA