Değerli okurlarım, sporseverlerden futbolla yatıp futbolla kalkanlardan epeyce söz ettik dünkü sayımızda. Onlar için bir makale değil, roman bile yazılsa futbol aşkını anlatmakta aciz kalır. Futbol da, diğer spor dalları da, tamamıyla onlara endekslidir. Seyircisiz bir futbol müsabakasını izlediniz mi? Ben çok izledim. Tadı tuzu, heyecanı olmayan bir formalite maçı zannedersiniz. Gol atan oyuncular nereye koşacağını bilmiyorlar ama yine de tribünlere bakıyorlar. Biliyorlar ki, oynadıkları futbolu taraftar değerlendirecek ama onlar yoklar.
Delikanlı futbol federasyonu da ne hikmetse seyirciyi cezalandırıyor. Bu konunda haklı yönleri bulunuyor ama koşullar ne olursa olsun, bunun daha başka bir çözümü bulunmalı. Bunun çözümü var. Herkesin, yani bilinen kolay bir çözüm! Ayrıca, bu çözümün tek koşulu bulunmakta! Tarafsız, sapı samanı birbirine karıştırmayan bir federasyon! Bundan daha kolayı var mı?
Futbolun sporculara da getirisi sayılmayacak kadar çoktur. Doğruyu söylemek gerekirse, “Dünyaya futbolcu olarak gelmek varmış!” Bunu söyleyen de, düşünenler de tamamen haklı ancak herkesin futbolcu olduğunu düşünemeyiz. Kalite düşer mi, yükselir mi bilemem ama kazanımlar en aza iner, memurların maaşına talim ederler. Futbol endüstrisi gelişince, rakamlar da büyüdü. Yayın gelirleri, isim hakları ve iddaa ile kulüplerin bütçeleri dörde beşe katlanırken, yapılan yatırımlar sonrası büyük gelir elde eden kulüplerin bütçeleri de devleşti.
Doğal olarak, bu durum transfer ücretlerine de yansıdı. Süper ligde top koşturan sıradan bir futbolcunun yıllık garanti ücreti bir milyon dolar. Maç başına alacağı ücreti saymıyoruz. Özellikle 60’lı yıllardaki futbolcuları anımsadığımızda insanın yüreği burkuluyor. Şimdiki yeni yetmelerin kazançlarının yanında o kadar komik kalıyor ki! O zamanın koşulları öyle gerektiriyordu demek ki…
Bu konuyu daha önce de gündeminize getirdiğimi hatırlıyorum, o nedenle de fazla uzatmayacağım. Şan… Şöhret… Para… Bu üç önemli unsur, çamur deryasında değil de, çim üzerinde top koşturan hemen-hemen bütün futbolcularda mevcut. Birçok futbolcularda hakemi aldatmaya yönelik hareketler bir hayli gelişmiş. Bunu hakemler de biliyor bilmesine de nedense elleri kartlara bir türlü gitmiyor. 2012 Avrupa Futbol Şampiyonasında Cüneyt Çakır’la birlikte çok iyi hakemler tanıdık. Yeni sezonda etkili olur diye düşünüyorum.
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA