Futboldaki Şeytan Tüyü (4)

0
63

Değerli okurlarım, bu futbol denilen ayak oyunu, yıllardan beri geniş kitlelerin hobisi olmuş, ilgi alanı içine girebilmiştir. Neredeyse siyaset merakıyla birlikte ön saflarda yer almıştır. Yengeç gibi yan-yan yürüyenlerin fut boldan geldiklerini söylememe artık gerek yok. Bu tablonun boyut kazanmasıyla birlikte, ülkemiz insanları “En iyi reklâm budur” diye yöneticiliğe heveslenmiş ve oturdukları koltuğa tutkalla yapışmışlardır. Bu uğurda servetlerini de yitirenler de çok olmuştur.

Bildiğiniz gibi, ülkemizde kulüp yöneticiliği fahridir. Ne hikmetse o işe soyunup, kazananlar bir süre sonra dört köşe olup çıkıyorlar. Takımları küme düşse de onlara bir şey olmuyor. Daha önceleri rüküş giyinen, yönetici olduktan sonra günün modasına uymaya çalışan, anlı şanlı yöneticileri hep uyarmışımdır. Her elbise değiştirenin kafa yapısı da değişecek diye bir kural yoktur. Bazı şeyler değişebilir ama kafa yapısının değişmesi çok zaman alır.

Vitrinini iyi pazarlayan kişiler, sahte görüşleri ile puan toplayabilir ve saygı duyulan bir kimlik edinseler de, en kısa zamanda o değiştiremedikleri gerçek kimliklerine dönerler. Kısa aldatmaların, kısa sürede sona ermesi bir sürpriz değil, bir kandırmanın eseri olarak kalması, insanları gerçek kimliğine zorlayan ana nedenlerdir. Ve de bu nedenledir ki kıyafetlerine değil de, duygu ve düşüncelerine dikkat eden, çeki düzen veren kişiler, kendilerini, sevenlerini ve çevrelerini mutlu ederler.

Bizim için futbol şeytan tüyüdür, her şeyine razıyız, aldığımız tarifsiz tat tüm densizlikleri kamufle ediyor diyoruz ama tribünlerde küfür ve kinle yoğrulmuş o insanların görüntülerini özel kameralarda, yakın çekimlerde izlediğimizde inanın insanlığımızdan utanıyor, bir yudum sevgi uğruna etrafınızda dolanan köpeklere gıpta ediyoruz.

Statlarda bilerek ve isteyerek olaylara neden olanlar, bize şunları çağrıştırıyor… Demokrasi diyoruz ya bunun bedeli ödenmediğinden demokrasi şamar oğlanı gibidir. Sağdan soldan gelen silleler, tokatlar gırla. Bunun cezası da yoktur üstelik. Bunlar aniden demokrasiye geçişin bedelidir, faturasıdır. Kültür ise hak getire. Hangi kültürden söz ediyoruz ki? Temelinde çimento yerine toprakla dopdolu bir spor toplumuna sahibiz. İnsanlığı da kimselere bırakmayız buda doğrudur.

İnsan oldum demek kolay elbette. Fakat onun raconu vardır. Bizi insanlıktan çıkaran zaaflarımızdan arınabilmek, şişmiş yada şişirilmiş egolarımızdan kurtulabilmek, aklımızı fikrimizi hırsımızın şiddetin önüne geçirebilmek, kendimize reva görmediğimizi başkaları içinde de istememek, komplekslerimizin doruklarından hiç değilse aheste-aheste inebilmek, özeleştiride bulunarak hatalarımızla yüzleşebilmek…

Böyle yaparsak, statlarda birbirimizin gırtlağına sarılmaz, sevgisizliği ilke haline getirmez, haset ve kıskançlık ölümcül bir virüs gibi içimizi kemirmez, birbirimizin kuyusunu kazmazdık. İnsan olmayı özümlemiş olsaydık anlattığım gibi güzellikler oluşurdu. Hayattaki eksikliğimizi, zaaflarımızı tutkunu olduğumuz spordan özellikle futboldan çıkarmaya hakkımız var mı? Bunun önüne devlet geçsin diyerek, topu başkalarına atmak yanlıştır, bencilliktir. Hükümetimizin böyle basit işlerle uğraşacak vakti yok. Onlar büyük işler peşindeler.

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here