Değerli Okurlarım, ülkemizde yaşanan çirkinlikler saymakla bitmez. “…milletin A…..na ko…..z diyenler mi, Bakara-makara diyenler mi, ayakkabı kutularını yasaklayanlar mı, çelik kasalarla uğraşanlar mı, kendini peygamber sananlar mı…” Ben az söylüyorum sizler çok anlayın. Seçim arifesinde ortalık nohut, mercimekten geçilmiyor. Yüzlerce maden işçisinin hayatına mal olan kömürleri söylemeye gerek dahi duymuyorum. Bu çirkinlikler unutulur, hazmedilir gibi değil.
Bunlar bizim konumuz değil. Futbol sahalarında, tribünlerde gelişen çirkinliklerden söz edip, o tür çirkinliklerin nelere mal olduğunu bildiğimiz kadarıyla anlatmaya çalışacağım. Konumuz ırkçılık ve ırkçı gösteriler olacaktır. Bunları söylerken ırkçılık aheste-aheste özenti halinde, ayak seslerini duymaya başlıyoruz. Bunu yapanlar da herkesin yakından tanıdığı popüler futbolcular maalesef.
Ülkemizde ırkçılığın, ırkçı gösterilerin olduğunu söyleyemeyiz. Öyle bile olsa, yarınları garantiye almak için, bir “B” planımız bulunmalı. A planı olmayınca B planı olur mu hiç? Taksim Parkı’na Türk gençleri girmesin ve orada kutlama yapmasınlar diye parkın etrafını jandarma destekli on bin polisle abluka altına almanın bir anlamı olabilir mi? Ya da ne anlama geliyor?
“Ben sporcunun zeki çevik ve aynı zamanda ahlaklısını severim” diyen, Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyeti de Türk Gençliğine emanet etmiştir. Bu ifadelere inanmayanların babaları, dedeleri İstiklal Savaşı’nda Çanakkale’de, Conkbayırı’nda savaşmayanlardır. Belki de Menemen’de Teğmen Kubilay’ı şehit edenlerdir.
Tribünler neden boş? Futbolumuz geriliyor mu? Neden tel örgüler kaldıramıyoruz? Neden spordan anlamayan yanlı taraftar üretiliyor? Futbolumuzu baltalayan bu nedenleri, çirkinlikleri çoğaltmak mümkün, üstüne üstlük bu olumsuzluklar yokmuş gibi gözüküyor. Efendim, bütün mesele şurada açmazlaşıyor, düğümleniyor. Bazı şeyler yavaş-yavaş kendini gösteriyor. Arapların dediği gibi şüvey-şüvey… Yemezler!
İstersen faal sporcu ol, istersen fanatik taraftar ol, istersen sporsever ol, ne olursan ol… İşin varsa işine gideceksin, akşam olunca dışarıda dolaşmak yok. Doğru evine. 11 Eylül 1980… Size çağrışım yapıyor mu? yarımızdan azımıza çağrışım yapmaz. Çünkü onlar Suskun Zavallılardır.
Sporda da, özel yaşamda da adamına göre muameleyi, paşaları, hakimleri, savcıları içeri tıkıp ölümlerine de neden olabiliyoruz da. Yanlı icraat da bulunan bazı federasyonları değiştiremiyoruz. Neden biliyor musunuz? Çok başlılık var da ondan. Başkanlık sistemi tam bize göre. Meclise, mahkemelere, bazı önemli kurum ve kuruluşlara ne gerek var ki… Her şey tek elden! O zaman golden sonra toprağı öpenler, dört parmağını kaldıranlar, komşudan iltica edenler, “Onsuz da olurduk” diyenler ve öyle düşünenler için ülkemiz cennet olur cennet. Bu kutsal topraklar için kanlarını döküp şehit olanların kemikleri sızlar mı, sızlamaz mı? Onu bilemiyorum. Onlar bilir!
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA