Değerli okurlarım, futbolda devre arası olmuş-olmamış, transferler yapılmış-yapılmamış ne önemi var ki. Onlardan daha önemli şeyler var gündemimizde! Saygı dediğimiz bu ulvi kavramdan söz etmek istiyorum ya, ne kadar söylersek söyleyelim, ne kadar yazarsak yazalım, tam anlamıyla anlatmış olamayız.
Saygıda renk değişkenliği olmaz, rengi beyazdır ve futbolda arzu ettiğimiz saygı da aynıdır. Örnekleme yaparken de sizleri yarım asır gerilere götürmek istiyorum.
Efendim, insanların yaptıkları işlerde tecrübe kazanmaları, kariyer edinmeleri kolay bir hadise değildir. Biraz zor olmalı. Çaba göstermeden, sadece oturarak hiçbir şey sağlanamaz. Tecrübe ve kariyer aslanın midesindedir. Oraya ulaşmanın ne denli olduğunu söylememe gerek var mı?
Bir zamanlar yani şimdilerden çok daha gençken derbileri kaçırmazdım. Bu nedenle de haftanın en az bir günü İstanbul’da geçerdi. Anlattığım dönem teknoloji fukarasıydı. Televizyon, bilgisayar, cep telefonlarının adı bile yoktu. Maça gidemediğimizde cızırtılı radyolarda maçları sözde dinlerdik.
Yine de, o cızırtılı günlerin burnumda tüttüğünü samimi olarak söylemeliyim. O dönem de insanların birbirine saygısı vardı. Bizden, sizden, sen, ben yoktu. Bu saygı gözle gözükür şekildeydi. Şimdi öyle mi? Birine fazla bak hemen içerdesin.
O güzel ve saygı dolu günler çok gerilerde kaldı. Öyle olunca da futbola saygı duyulur mu? Aksine futbol hep verici olmuştur. Küsmeden, kızmadan, darılmadan hep vermiştir. Bizler ona ne verebiliyoruz? Hiçbir şey vermediğimiz gibi, futbolun yüzünü kızartıyoruz.
Hani gençlik yıllarımda derbileri kaçırmadığımı söylemiştim ya. Başka bir ifadeyle saygının, sevginin kol gezdiği dönemden söz ediyorum. Kimse rahatsız değil, herkes yaşamından memnun. Teknoloji fukaraymış ne gam. Olanlarla yetiniyorduk. Cızırtılı radyolar insanlar için lükstü. Bir gerçekten söz etmeden geçemem. Şimdiki teknoloji zamanımızda olsaydı Devrim de gerçekleşirdi.
Evet, derbi maçını izlemek üzere İstanbul’dayız ve tribünde yerimizi aldık. Amigolar yine çığırtkanlık yapıyorlar ama efendice. Gol ya da önemli bir atak oluncaya kadar yanındakinin rengini bilemezsiniz. O zamanlar takımları simgeleyen giysiler yok. O sanayi de gelişmiş değil.
Çevremizde melon şapkalı beyefendiler, kürk mantolu hanımefendilerin geldiği yerlerde oralar. Güvenlik için üç beş polis memuru görevliydi o kadar.
Günümüzde neler oluyor dersiniz? Seyircisiz maç cezaları, kulüplerden ceza yoluyla tahsil edilen paralar ve tribünlerin ikiye ayrılması, sporseverlerin birbirine kötü bakmaları ve de arada bir çıkan büyük olaylar. Bunlar neden oluyor dersiniz?
İnsanların birbirine olan saygıları sıfırlandı da ondan. Fakat deniz filoları, ayakkabı kutuları gırla gidiyor. Sakın ola ki bunlardan söz etmeyin. Sizi kimse kurtaramaz. Gözü dönmüşler bizi yönetiyor. Bunun önüne geçilecek elbette. Dileğimiz şu ki kesinlikle kan dökülmesin.
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA