Değerli okurlarım, biz futbolu şanına yaraşır konumda değerlendiriyoruz. Aksini düşünemeyiz, karizmasından utanırız. Futbolu insan sevgisi yüceltmiştir. Asırlar önce uğruna can verenler, ondan çıkar sağlamak için değil, onun bir sanat olduğunu görmüşlerdir.
Dünya ülkelerinin, birçoklarında yüz binlerce, bazılarında da milyonlarca lisanslı ve faal sporcuları yani futbolcuları mevcuttur. Yeryüzünde, futbolu sevmeyen şu kadar kişi vardır diyebilir miyiz? “O şeytan işi garın mı doyurur?” diyenler de, namaz kılarken bile, bir gözleri de ekrandadır. Başka bir şey söylemeyeceğim, gerisini siz hesap edin…
Futbol dışındaki tüm spor dalları (boğa güreşi, Amerikan futbolu hariç) kapalı spor salonlarında oynanmıyor mu? Neden? Nedeni ortada! Futbolseverleri hangi kapalı spor salonlarına sığdırıp da, bu karizmatik sporu seyrettirebiliriz? Lapa-lapa kar yağarken, şiddetli yağmurdan her taraf sele teslim olurken, insanlar statları dolduruyorlar.
Bu tamamıyla bir gerçek! Ve de, uzun yıllar önce, (bunu bizim kuşak çok iyi hatırlar)üç büyüklerin maçını izlemek için, karda, kışta, kıyamette, ta İstanbul’a giderek stadın saçakları altında sabahlayanlara ne demeli?
Düşünmek bile insanı ürpertiyor ama biz o çılgınlığı defalarca yapmıştık. Şu aşamada o çılgınlığı tekrar yapıp yapmayacağımız konusunda tereddütlerim var ama televizyonlar can simidi gibi imdada ulaştı.
Futbol sevgisi aşktır. Aşk öğrenilemez, Aşk geliştirilemez. Aşk bir din gibidir, sevginin yegane Tanrı’sıdır! Yaşanması, anlaşılması gereken gizemdir. Bir kalp atışı ya da nefes almak kadar basit bile olsa, o kendiliğinden sana gelir. Toplumun, insanların bir lütfü değildir.
Futbol sevgisi bir inançtır. Şüpheye yer yoktur. Şüphe olmadığı için de, o karizmatik sporu sorgulayamazsın. Keşke, futbolda dinler gibi inanca dayanmasaydı. O zaman onu sorgulayacak bir ortam oluşurdu.
Bilim gibi olsaydı da, birazcık şüphelenseydik. Futbol için böyle şeyler söz konusu değil. Sonsuza kadar da böyle kalacaktır.
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA