Değerli Okurlarım, şimdi sizlere sunacağım makalemin tüm konuları sizin istedikleriniz, yani sizlere ait olacaktır. İstediğiniz konuları daha önceleri sizlere sunduğumu çok iyi hatırlıyorum ama mademki istiyorsunuz, derhal. Mademki istiyorsunuz, bizim de görevimiz (14-15 yıldır olduğu gibi) yine isteklerinizi yerine getirmek olacaktır.
O kadar güzel konulara temas ettiniz ki; bunları istemek için sosyal ve medeni insanlar olmak gerekiyor. Hiç kuşkum yok, zaten olmadı, sizler de medeni ve sosyal okurlarımsınız. Zamlarla alınan intikamdan söz ediyorsunuz, dostluklardan dem vuruyorsunuz, hukuk devletinin gündüz çalışmalarından bahsediyorsunuz, sporda ayakla düşünmenin yanlışlığından bahsediyorsunuz, futbolun çirkefe bulaştığından söz ediyorsunuz. Kadınların spora yaklaşımından ve bunun anlamını istiyorsunuz, ülkemizde futbol var mı yok mu diyorsunuz, UEFA kararlarını sulandırıyor muyuz diyorsunuz, “Sporla ömrümüz uzar mı” diyorsunuz.
Bularla beraber daha birçok önemli konulara temas ediyor, bunlar için sizlere gönülden teşekkür etmek istiyorum. Yine de söylemekte yarar görüyorum ki, yerimiz elverdiği kadar yardımcı olmaya çalışacağım. Öncelikle, dostlukların öneminden ve sevgili bir dostu zamansız yitirmenin dayanılmaz acısından söz edeceğim. Anlatmak bile o kadar zor ki!
Bu makalemi okumaya başladığınızdan takriben bir ay önce, çok sevgili bir dostumu toprağa verdim. Uzun yıllar önce Almanya’ya gitmiş ve bedenen çalışarak yaşamını güzelleştirmeye, ekonomik yönden kolaylaştırmak amacındaydı ki, öyle de oldu. Kötü bir itiyadı yoktu, uzun yıllar ülkesinden uzak kaldığı için, gurbet elden yüz akıyla dönmek istiyordu. Tüm dünyalığı tamamdı ve yerel ifade ile zengin olmuştu, aynı zamanda mutlu bir aile babasıydı.
Bir kalp kriziyle, sevgili dostum Hakk’ın rahmetine kavuştu. Yerel yemeklere o kadar zaafı vardı ki, aziz ruhu için verilen yemekte de onun sevdiği yemekler vardı. Neler yoktu ki, insana kilo aldıran müthiş lezzetler. İzine geldiğinde ve beraber olduğumuzda, özellikle kilosuna dikkat etmesini, beyazlardan uzak durmasını, sabah sporlarını mutlaka yapmasını önerir, hatta rica ederdim.
Rahmetli çok iştahlıydı ve bizim yerel yemeklerimizde malum. Kendisini şöyle uyarmaya, dikkatini çekmeye çalışıyordum. Ancak, misafirimizdi ve misafire fazla yeme demenin de yanlış anlamalara neden olacağını biliyor ve fazlaca üstüne gidemiyordum. Sadece, “Bak Ahmet, zamansız ölümler büyük üzüntü yaratır ve insanların birbirini üzmeye hakkı yoktur” derdim. “Öcal Ağabey, Almanya’da akşama kadar çalışıyorum, yemezsem çalışabilir miyim, başarılı olabilir miyim?..”
Evet, aynen söylerdi rahmetli dostum. Eceli ertelemek elimizde değil ama bir miktar uzun yaşamak ve de sağlıklı kalmak mümkün olabilir diye düşünenlerdenim. Yarın ki sayımızda bir dostu yitirmenin derin acısını anlatacağım.
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA