Değerli okurlarım, bildiğiniz gibi kardelen çok sağlam karakterli, azimli, yürekli soğansı bir çiçek. Nedense yolunu şaşırmış insanlar onu örnek alamıyorlar. Onun yaşam biçimi süzgeçten geçirebilseler, inanıyorum ki kötü amaçlı kimse kalmaz, tüm dualar dost olur. İnsanlar, Kulüp yöneticileri, Sporcular, anlı şanlı siyasiler, hiç kimse aklından çıkarmasın ki dünyada her şeyi, bir gün acı ile kaybetmek için kazanıyoruz. Güzel sözler bir kişinin mülkiyetinde kalamayacak kadar mükemmel ve evrensel tespitlerdir. Sözde sporumuzu ve bizleri yönettiğini sananlar, belki, azıcık anlarlar diye ısrar ediyorum.
Bizleri yönettiklerini sananlar ve sporumuza yön verenler, şunu iyi bilmeliler ki, kaybetmek, kazanmanın bir yan ürünü aslında. Onun tamamlayıcısı, vazgeçilmezi, gölgesi, ikizi, belalısı gibi. Eğer kaybetmek pisipisine olmamışsa; aptallık, ihanet ya da ihmalden doğmamışsa, yaşamın katlanılması gereken kaçınılmaz acısıdır. Kaybetmek doğaldır da asıl acı verenin kaybettirenler olması, nohuda kömüre itibar edilmesi, bilerek ya da bilmeyerek bizlere kaybettirenlerin “İstifa özürlü” olmaları, başka bir ifade ile “Gamsızlıkları!”
İstifa etmenin kaçmak değil de soruşturmaların yolunu açmak ve sorumluluğuna sahip çıkmak olduğunu nasıl anlatmalı? Bunu ya biz anlatamıyoruz ya da onlar anlamak istemiyorlar. İstifa sözcüğü lügatimizden çıkmıştır. Bunu anlamak hiç de zor değil. Ülkemizde koltuğu büyük olanlardan birinin “İstifa” ettiğini duydunuz mu? Merhum Bülent Ecevit’in dışında!
Yenilgiler, felaketler, yok olmalar… Bunların hepsi de Yüce Allah’ın takdiridir. Yani takdiri ilahidir. Buraya kadar tamam… İtiraz yok! Neden insanlara bol kepçeden akıl fikir ihsan etmiş? Buna nasıl cevap vereceğiz? Nohut, kömür karşılığı oyunuzu satarsanız, makbuz ve benzeri bir şey olmadan “Camiye yardım” diyenlere cömert davranırsanız, aklınızla fikrinizle ters düşmüş olmaz mısınız? Asker olmak başka, sivil toplum olabilmek daha başkadır. Sivillik, üniformanın bedenden sıyrılmasıyla olmuyor öyle. Öncelikle zihniyet sıyrılacak resmiyetin kıskacından. Bu zihniyet açılacak hayata, dünyaya. Hayatın dünyanın yönelimlerine, devinimlerine!
Öyle gazeteci, siyasetçi, topçusu, popçusu, gölcüsü cebi biraz para gördü mü, kendini topluma karşı biraz ayrıcalıklı konumlandırdı mı, bir poz verip karşıdan, dondurmayacak o anı, o kareyi. “Aman bizi bu günlere getirmiş, buralara taşımış otoriteyi, yapıyı sarsacak en ufak bir kıpırdanmaya, titreşime yol açmayalım. Fotoğrafı bozmayalım, bir yanlış anlaşılma olmasın” demeyecek. Devletin, statükonun, zenginin sözcüsü yağdanlığı olmayacak. Kendini tarihin liberosu, stoperi sanmayacak. Sivillik öyle bir şey olacak ki, hayatın her alanına öyle bir sirayet edecek ki, ufuklar açılacak artık.
Fantezisi olacak ve o yoldaşların ruhu şad olacak. Devletin manzumesini tekrarlayıp durmayacak her alanın önde gideni. Her telden çalacak popçusu, herkesle paslaşacak topçusu. Golü kimin attığı önemli değil, “İyi oynayan kazansın.” İlle de taraf tutmayacak, hele statükonun… Onların tarafına hiç bakmayacak. Çünkü modern futbol burada…
Hele kardelenin karların arasından haykırarak, devrim yapar gibi hürriyete ulaşması, -15 derecede ölesiye dövülerek kulakları sağır edilenlerin varlığını inkâr etmezcesine alabildiğine “Hürriyet” demesi. Bu millet de futbolumuz da tam anlamıyla bunu istiyor. Samsun’dan birisi mutlaka gelecektir.
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA