Değerli okurlarım, daha önceki yıllarda futbolcular ile sporseverlerin birbirlerine karşı oldukça saygılı olduğunu söylemiştim. Teğet geçmem gerektiğine inanıyorum ve bir örnekle yolumuza devam edelim diyorum.
Günümüz futbolcuları sık-sık sakatlanıyor, bazılarının bu sakatlığı bir hayli uzun sürüyor. Günümüz futbolcuları aynı zamanda çim sahada oynuyorlar. Yorulur yorulmaz çimlere seriliyorlar. Bizim dönemimizdeki futbolcu ağabeylerimiz sakatlığı fazla yaşamazlardı. On sekiz kişilik kadroyla değil, en fazla on üç, on dört. Hepsi o kadar! Fiziki Güçlerinin üst düzeyde olduğundan değil, daha iyi antrenman yaptıklarından hiç değil, peki neden?
Zamane futbolcuların birbirine olan saygısı üst düzeydeydi. Şunu da söylemeden geçemeyeceğim. O asil futbolcular rekabette bile olsalar, sakatlık olmamasına özen gösterirlerdi. Bir yaş büyükse ağabeydi. Yani ağabey diye hitap edilirdi.
Şu aşamada, Ankara, İstanbul ve biraz da İzmir futbol takımlarından ve o takımların tutumundan söz edeyim dilerseniz. Antrenörler takımları sahaya çıkmadan şunları söylerdi. Ben çok duydum, o nedenle kesin konuşuyorum. “Çocuklar güzel futbolla iki puanı almanızı istiyorum, ama rakibinize saygısızlık etmeyin, sakatlanmalarına neden olmayın, göreyim sizi…”
Milli Lig ihdas olduğunda, Ankara’da yedi futbol takımı bulunmaktaydı, her hafta sonu diğer takımlar deplasmana gelirlerdi. Hem gazeteci ve hem de futbolcu olduğumdan her tarafa girip çıkardım. Bu güzel sözleri Gündüz Kılıç ve Coşkun Özarı’dan sık-sık duyardım.
Rahmetli olan bu iki teknik adam, daha önceleri de futbol oynuyorlardı. Futbolculuğun ne olduğunu, sakatlanmanın nelere mal olacağını kesin olarak biliyorlardı.
O dönemde, kupalara iştirak eden takımlarımız, Avrupalıların averajını düzeltirlerdi. 1956 yılında Macarları Ankara’da 3-1 yenmiştik. Her yıl günü geldiğinde o galibiyetle övündük durduk. O müsabakanın gollerini atanlar Kral Metin Oktay (2) Ordinaryüs Lefter Küçükantonyadis (1) şimdi yoklar. Hakk’ın rahmetine kavuştular, rahmet olsun!
O dönemin futbolcuları, adam gibi adamdı dersek yanlış mı söylemiş oluruz? Böyle düşünmemiz mümkün değil. Başarısız ve mütevazı da olsa, o dönemin futbolu seyircisiz mi oynanıyordu? Kesinlikle değil! O zaman bile, birçok statları gördüm, tanıdım, taraftarları da biliyorum. Daha ziyade İstanbul Dolmabahçe Stadyumunun etkisinde kaldım. Bununla beraber Ankara İzmir ve Gaziantep futbol sahalarını da yakından tanıdığım için birer cümle ile oralardan da söz edeceğim.
Gaziantep sizlere ilginç geldi biliyorum. Ne alaka diyeceksiniz, doğunun insanı falan filan… Anlatmaya çalıştığım dönemlerde her şey, herkes amatör… Doğal olarak futbolda, diğer spor dalları da süper amatör!
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA