Değerli okurlarım, dünkü sayımızda şöyle bir ifade kullanmıştım ve demiştim ki; “…Bu sezon sonunda bir Anadolu takımımız şampiyon olsa ne yazar (Yani kaç dekoder satılır)…” Hatırlayacaksınızdır. Bu sözlerimle şunları demeye çalıştım. Öncelikle güçlü olacaksın. Avrupalıyla rekabet gücün olacak, o seviyeye geleceksin.
Büyük kulüplerimizi koruyup kollayan oligarşik bir yapı ve ‘İstanbul Dukalığı’ bulunmakta. Bu oligarşik düzen olmasa futbolumuz tedricen Anadolu’ya yayılıp güç kazanabilir. Böyle olunca ne kazanç sağlanacak diyorsunuz ya… Efendim, dünlerden beri Avrupa futbolunu domine eden beş lig var. Bu her sporseverin bildiği bir şey… Saymaya bile gerek görmüyorum ama dilerseniz sayalım. İngiltere, Almanya, Fransa, İspanya, İtalya…
Dün de böyleydi, bugün de böyle. Bizim acilen Avrupa’nın altıncı ligi olmamız şart. Ülkemiz futbolunun hacmi 700-800 milyon dolar olduğunu daha önceleri de söylemiştim. Bu çok büyük bir rakam ve bunun hakkını vermemiz gerekir mi, gerekmez mi?
Yabancı cenneti olarak bilinen ülkemizde bunun önüne geçebilmek neredeyse mümkün değil. Bir maç var bir kaset izleyerek bavul dolusu dolarlarla transfer yapılırsa, bunun önüne geçebilmek tabi ki mümkün olmaz. Şimdi söyleyeceklerimin yerel basınımızla yada profesyonel yerel takımlarımızla ilgisi yok diyemiyorum. Az da olsa var.
Yerel futbol takımlarımıza gelince: Sezon açılır açılmaz her şey tozpembedir, şu ifadeler kullanılır. “Lig’i en iyi yerde bitirip, şehrimize layık olacağız…” İlk devrenin sonu ve ikinci devrenin başlarında; “Küme düşmemek için elimizden geleni yapacağız…” Oysa altyapında pırlanta gibi gençler var, onlara bir şans tanı bakın neler oluyor. Deprem oluyor mu olmuyor mu?
Genelleme yapacak olursak, Avrupa ile rekabet etmek ve oranın altıncı ligi olabilmek en büyük idealimiz olmalıdır. Bunun içinde basınımıza büyük görevler düşmektedir. Futbolumuzun vizyonunu geliştirecek entelektüel yazılar olması gerekiyor. Bunları yaratabilmek çok önemli ve şart! Mali ve yönetsel sorunları hemen buharlaştırmak belki elimizde olmayabilir ama en azından bunlar yapılabilir.
Şunları söylemeye çalışıyorum. Futbol uğruna ve onun aşkına kalemimizden kan damlatabiliriz. Bavul dolusu paraları sokağa atanlara ve önemli bir iş yapmış gibi havalananlara şu soruları sorabiliriz. Bu soruları gazeteci sormalı, o paraların kaynağını öğrenmeli. Şakşakçılık, yağdanlık olmak gazeteciye yakışmaz. Anlaşıldı mı?
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA