Değerli okurlarım, bazı ulusların (ata sporu olmasa bile) kendilerine özgü sporları vardır. Sayalım dilerseniz. Boğa Güreşleri, Oto yarışları, beysbol falan. Yapılan bu sporlarında sahaları ve seyircileri var. Özellikle, Boğa Güreşlerinde, onların sahalarına “Arena” deniliyor bildiğiniz gibi…
100.000 kişilik arena ful çekiyor. O uğraşıya spor diyorlar ama bana sorarsanız arenada cinayet işleniyor, katliam yapılıyor. Müdafaasız bir boğayı arenaya salıyorlar, girişte zıpkınlanmış olan hayvanı matador hallediyor ve bunun adına spor diyorlar. Ancak, yüz bin kişi hep bir ağızdan Oley, Oley, Oley… çekiyor.
Olimpik olmayan tüm sporlardan bazıları çok pahalı, bazıları da, oldukça pahalı! Halk kesiminin o sporları yapması ekonomik açıdan pek mümkün gözükmüyor. Dünkü sayımızda, az da olsa basketboldan söz etmiştim. Çıt kırıldım kurallarından dem vurmuştum. İyi ki onu örnek vermişim. Basketbol ki; futboldan sonra gelen ve belli oranda seyircisi olan ve beğenilen bir spor dalıdır. Bunun bile bir potaya ve bir yuvarlak cisme ihtiyacı vardır. Başka türlü çocuklarımız o sporu yapamazlar.
Ya futbol, herkes çocukluğunu iyi hatırlar, ben de çok iyi hatırlıyorum. O dönemde şunları yapardık. İki üç gazeteyi yumak yapar, yorgan ipliğiyle bağlar top haline getirirdik. Her taraf top oynamak için müsait, arabalar hak getire. İki taş bir kale oluyor, diğer iki taş da karşı kaleyi oluşturuyordu. O kâğıttan topumuz lime-lime oluncaya kadar tekmeler dururduk. Ne demek istediğim anlaşıldı mı bilmiyorum…
Futbol halk tipi bir spordur, düz bir alan bulduğunuzda, oranın ismi futbol sahasıdır. Aşırı derecede yağış olmazsa, dondurucu soğuk da bizleri etkilemezse bütün günümüz oralarda geçerdi.
Efendim, alt yapı ve tesis olmadan sporun hiçbir dalından başarı beklenemez. Bu alt yapı ve tesis konusu benim yıllarımı almıştır. Her defasında alt yapıların öneminden ve tesislerin faydalarından söz etmişimdir. Bu yüzden de bazı dostlarımla da şimdi görüşmüyoruz.
Büyük paralar ödeyerek futbolcu transferi artık mazi oluyor. Sokağa atılan bu paralarla neler olmaz ki? Alt yapın güçlensin, tesislerin kusursuz olsun, oralarda futbolcu yetişir, futbolcu fabrikan olur. Ayrıca, bu söylemeye çalıştığım olumlu yaklaşımlar, bir azami iki sezonda yapılan ve sokağa atılan transfer ücretleriyle olur, biter. Bunu yıllardan beri altını kazıyarak söylüyorum ama dinleyen kim. Onların düşüncesinde kısa yoldan bir yerlere gelmek yatıyor. Külfetsiz nimet olur mu hiç?
Uluslar arası arenalarda (sahalarda) başarıyı omurgasından yakalamış takımların altyapıları güçlüdür ve onlardan gereği kadar yararlanmaktadırlar. Ya bizim takımlarımız…
Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA