Futbol Aşkın Kendisidir (5)

0
52

Değerli okurlarım, her dönemin kendine has özellikleri olduğu gibi, yaşadığımız yılların da ağır basan yönleri bulunmaktadır. Bir zamanlar dostluk, dürüstlük hep ön planda tutulurken, şimdilerde para daha cazip geliyor.

Uçağa binmenin hem lüks ve hem de rüya olduğu dönemlerde tüm deplasman maçlarına kara yoluyla gidilirdi. 3-4 saatlik yerler olduğu gibi, 14-15 saatlik deplasmanlar da olurdu. Uzun yolculuklarda hep uyunmaz. Daha çok sohbet ederek zaman tüketilir, böylece oyuncular birbirini daha iyi tanır. Mevcut dostluklar pekişir, bu güzel yaklaşımlar sahaya da yansırdı.

Eski futbolculardanım ve meşin yuvarlağı epeyce tekmeledim. Acımasız bir tekme kariyer yapmamı engelledi. Yine de o dönemden kalma epeyce anım bulunmakta. Hiç birisinin vazgeçemiyorum ve arada bir sizlere sunma gereği duyuyorum.

Şu anda rahmetle andığım eski futbolculardan bir ağabeyimiz, günümüz oyuncuları hakkında şunları söylemişti: *İyi para kazanıyorlar, *Genel olarak kazançlarını iyi değerlendiriyorlar, *Her türlü teknik gelişmelere sahipler, *Para hareketlerini izliyorlar, *Dünya futbolu ellerinin altında, *Deplasmanlara uçakla gittikleri gibi, hepsinde birer kulaklık var, müzik dinliyorlar ve maçlara bizlere göre çok zinde çıkıyorlar.

Bu makalemde sizlere iki önemli anımı anlatacağım. Bir deplasman yolculuğunda (otobüsle) iki şişe su içmiştim. Hocam rahmetli Yüksel Doğanay beni uyarmıştı. Nedenini sormak ne mümkün! O zamanlar aldığımız terbiye öyleydi. Ankara Gençlerbirliği’nde top koştururken Hacettepe Futbol takımı’nda oynayan ve takımın golcüsü Halis Ağabey vardı. İyi golcü idi, toplara sert vuran oyuncuydu. Uzun yıllar sonra, bir Ankara seyahatimde tesadüfen karşılaştık ve bir yere oturduk. Konumuz tamamen futbol ve anılarımızdı. Şimdilerde bile öyle, değişen bir şey yok.

Bana biraz iltifatta bulundu ve daha sonra da, futbol oynarken sakatlanmamın çok büyük şansızlık olduğundan söz etti. Sohbetin en koyu yerinde şunları söyledi: “Ya Öcal, ben maça çıkarken bir büyük su bardağı dolusu şarap içer öyle çıkardım. Başka türlü rahat oynayamazdık…”

“-Neden?”

 “Bilmez gibi konuşuyorsun. Çamura belenmiş 6-7 kilo ağırlığındaki o top orta olarak sana geliyor, zıplıyor kafa vurman lazım. Biraz gevşek dursan ıskalayacaksın. Takımdan ekmek yiyoruz ve mecburen kafayı çakıyoruz. O andaki acıyı hissetmemek için şarap içiyordum. Daha sonra ki yıllarda şarap alışkanlık halini aldı…”

Rahmetli Halis Ağabey benden epeyce büyüktü. Aynı koşullarda top oynuyorduk ama bizler şarap içme gereği duymadık. Sonradan başladık bulut renkli lezzete, onlara ulaşmaya çalışıyoruz.

Kendime ait bir dörtlükte makalemi noktalamak istiyorum.

Takımın sahaya çıkarken hiç oturmazsın, / Bir de gol olunca, kendini unutursun,

Yanında ki düşman da olsa sarılırsın, / Gerçekten “FUTBOL AŞKI” budur işte…

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here