Futbol Argosunun Lügatı (4)

0
51

Değerli okurlarım, futboldan söz ederken, onu fazla allayıp ve de pullamaya gerek yoktur. Onu, sakinleştirici, mutlu edici, sevindirici, yaşamımızın bir parçası olarak kabul ederseniz, sorun yaşamazsınız, yani oldukça rahatlarsınız. Futbolsuz günlerde yani liglerin tatile girdiği, Dünya ve Avrupa Futbol Şampiyonlarının da her yıl olmayacağını nazara alacak olursak, deli koyun gibi, sudan çıkmış balık gibisiniz. O aşamada amatör liglerde tatile girmiştir. Hayat susmuştur dersem hiç de mübalağa değil.

O suskunluk içinde, tesadüfen sokak aralarında çocukların oynadığı “ilkel futbolu” izlemeye koyuluyorsunuz. Rahat bir nefes alabilmek, birazcık rahatlayabilmek ve hoşça vakit geçirmek için. İşin gerçeği şu… Futbol tam bize göre, bizim yapımıza göre bir temaşa. Gazoz maçlarında bile, kazananlar akıttığı teri ve sarf ettiği enerjiyi unutup daha bir dinginleşiyorlar. Yenilen taraf da, yarın ki müsabakayı, gelip geleceklerini varsayarak yorgunluklarını unutuyorlar. Futbolun en iyi tarafı bu olmalı!

Umutsuzluk yoktur bu ayak oyununda… Matematiksel olarak şansınız devam ediyorsa, kendinizi şampiyon olarak da görebiliyorsunuz. Daha sonra bir sürü mazeretler! Özel bir çaba göstermiyorsunuz, koltuğunuzda ya da uzandığınız yerde ve hatta uyumak üzereyken, birden bire ayağa fırlayıp kazandık diyorsunuz. Bu kadar kolay! Tribünlerdeki, kafiyeli küfürlü tezahürattan daha da kolay, ağzını bile açmıyorsunuz. Nedense durup dururken kazanıyorsunuz.

Futbolun özelliklerinden birisi de bu! Parmağınızı kıpırdatmadan kazanıyorsunuz, özel bir çaba göstermeden rakibinizi yenmiş oluyorsunuz. Çeyrek finale çıkmış gibi, havalanıyorsunuz, böbürleniyorsunuz. Daha ne olsun ki? Bir beceriniz olmadan, çalışıp didinmeden, düşünmeden, bilgi-görgü-edep sahibi olmadan, aklını kullanmadan, kafa yormadan, ayakta bile durmadan kupaları kazanıyor ve zafer sizin oluyor. Bundan daha iyi spor mu olur?

O nedenle, tribünlerde mide bulandırıcı, yüz kızartıcı, anayı bacıyı araya sokmadan, kulağa hoş gelen o tezahüratlar var ya; Adil Hakem! Hakem, yeni mi düdüklendin? Ücretine zam mı istiyorsun? Maçtan önce telefon ettiler mi? Güzel Hakem, Adil Hakem… Hakem dediğin işte böyle olur…

Bu saydığım sloganlar belli bir ya da iki statta yapılmıyor. Anadolu Kulüplerinin de bu işte emekleri bulunmaktadır. Onlar da katkı da bulunuyorlar, yemeklerde ki tuz gibi. Yalnız bir farkla, onlar yaratıcı değiller, daha çok uyarlama tezahüratlarla bu işi götürmeye çalışıyorlar. İstanbullu büyüklerin besteledikleri sloganları, kendilerine göre uyarlayıp söylüyorlar. İDÇspor’un sloganlarını da yarınki sayımızda anlatacağım.

Mutlu olun, mutlu kalın… SAYGILARIMLA

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here