Filozof Hikâyeleri

0
106

Günaydın sevgili okuyucularım, nasılsınız bu sabah? Bu sabah nette dolaşırken şöyle filozofların hikâyelerine takıldım. Bazılarını sizlerle paylaşmak istiyorum. Sağlık ve sevgiyle kalın sevgili okuyucularım… Yase

Eski Yunan filozoflarının dünya ve insan yorumlarının yanında, yine “insan”ı anlatan onlarca hikâyesi de yüzlerce yıldır anlatıla anlatıla günümüze kadar ulaşmıştır. Bunların en ünlüleri Büyük İskender’e “Gölge etme başka ihsan istemem” diyen Diogenes’e (Diyojen) aittir. Bu kadar ünlü olmasa da hâlâ yazılan, aktarılan birçok kısa hikâyede yine insanın durumları aynıdır.

& & & & &

Kral Dionysios, Aristippos’a sorar: “Nedendir acaba, her gün filozoflar hükümdarları ziyaret ederler de, hiçbir hükümdar kalkıp bir filozofu ziyarete gitmez?”

Aristippos, “Bunda şaşacak bir şey yok hükümdarım” der, “Hekimler, yatağından kalkamayacak durumdaki hastalara giderler, çünkü o hastaların hekimlere gitmeleri mümkün değildir..”

& & & & &

Kıbrıs Kralı Nikokreon’un sofrasında Isokrates hiç konuşmadan oturur dururmuş. Neden böyle sessizce oturduğunu soracak olmuşlar. Şöyle demiş filozof: “Burası benim söyleyeceklerimin yeri değil; burada söylenmesi gerekenleri de ben bilmiyorum, o yüzden susuyorum..”

& & & & &

Aisopos (Esop) evinde çalışırken, bir asil kapıyı vurmadan içeri girer ve kitaplarına eğilmiş filozofa, “Böyle yapayalnız nasıl oturabiliyorsun” der.

Aisopos başını kaldırır, “Ben yalnız falan değildim” der, “ama sen içeriye girdiğin andan itibaren ne kadar yalnız olduğumu anladım.”

& & & & &

Xenocrates (Zenon) bir öğrencisiyle konuşuyor, o ne derse öğrencisi sürekli onaylıyormuş. Filozofun sabrı tükenmiş ve bağırmış: “Hiç olmazsa bir kere itiraz et, başka bir fikir söyle de iki kişi olduğumuzu anlayayım..”

& & & & &

Atina’da önemli bir tartışma yapılırken kürsüye Demostenes çıkar, ancak dinleyiciler sürekli kendi aralarında konuşmakta, filozofu dinlememektedir. Demostenes, “Bir hikâye anlatıp ineceğim” der ve anlatmaya başlar: “Uzun zaman önceydi, bir delikanlı Atina’dan Megara’ya gitmek için bir eşek kiralamıştı. Eşeğini kiraya veren adamın da Megara’da işi vardı, beraber yola düştüler. Konuşa konuşa giderlerken öğle sıcağı bastırdı, biraz dinlenmek ve öğle yemeği yemek için bir su başına çöktüler. Ama ortalıkta hiç gölgelik yoktu ve eşeğin sahibi yemeğini alıp eşeğinin gölgesine sığındı. Eşeği kiralayan genç buna içerledi, ‘Sen çekil gölgede ben oturacağım’ dedi. Beriki itiraz etti: ‘Ben oturacağım, çünkü eşek benim.’ Delikanlı Ama ben eşeği kiraladım’ deyince, eşeğin sahibinden ‘Ben sana eşeği kiraladım gölgesini değil’ cevabını aldı ve aralarında kavga çıktı.”

Hikâyenin tam burasında Demostenes kürsüden iner yürümeye başlar. Dinleyiciler, “Sonunda ne oldu, sonunu anlat” diye bağrışmaya başlayınca Demostenes kürsüye döner: “Sizin için çok önemli bir konuda bir şeyler anlatmaya çalıştım, dinlemediniz. Şimdi ise eşeğin gölgesini merak ediyorsunuz. Ne fikrimi söyleyeceğim ne de eşeğin gölgesine ne olduğunu…”

Kürsüden iner, yürür gider.

& & & & &

Atina halkı, yöneticilerinden fena halde şikâyetçiydi ama onları nasıl göndereceklerini bir türlü bilemiyorlardı. Tartışmaların sonunda somut bir fikir çıkmıyordu. Bir gün Antisthenes kürsüye çıktı: “Atinalılar size bir teklifim var: Hemen bir kararname çıkarıp bütün eşeklerin at olduğunu ilan edin. Bundan sonra da eşeklere eşek demeyin, hep at deyin.”

Biri sorar: “Peki bunun bize ne faydası var?”

Antisthenes cevap verir: “Ne demek ne faydası var? Yeni yönetici konusunda anlaşamadığınıza göre, çözüm bulunana kadar eşekler tarafından yönetilmek utancından kurtulmuş oluruz.”

& & & & &

Bilge ile Dilenci

Köyün birinde çok bilge bir adam varmış. Bazıları bilge adama sormadan bir yere gitmezmiş. Köyün dilencisi de başka köylere gitmek ve dilencilikten kurtulmak istiyormuş, dilenci bilge adama danışmayacakmış ama onun gibi dilenci arkadaşlarının baskısıyla bilge adamın yanına gitmeye razı olmuş… Ertesi gün olur, bilge adamın yanına gider, bilge hoş geldin der ve içeri alır.

Dilenci “bu köyden gidecektim, arkadaşlarım size uğramamı söylediler”

Bilge; “Hayırdır niçin başka diyarlara gidiyorsun.”

Dilenci; “Bu köyde saygınlığım 0 derecenin bile altında saygınlık kazanacağım bir yere gideceğim”

Bilge; “Yani başka köylere gidince dilenciliği bırakacağını söylüyorsun”

Dilenci; “Evet dilenciliği bırakıp bende normal bir insan hayatı sürdüreceğim.”

Bilge; “Normal bir insan olduğunda ne yapacaksın peki”

Dilenci; “Hayallerim var, yeni bir yuva kurmak, evlenmek, çocuk sahibi olmak istiyorum.”

Bilge; “Hayal kurmak güzeldir ama unutma mesele hayalleri hayata geçirmektir.”

Dilenci; “Doğru diyorsun ama derler ki kara sularda yüzmek zayıflatır. O yüzden temiz sulara gideceğim ve rahat rahat yüzeceğim.”

Bilge; “Yüzmek zayıflatıyorsa balinalar neyi yanlış yapıyor. Önemli olan suya hakim olmaktır, eğer sen doğru yüzerken zayıflıyorsan bu sudan değil sana verilen terbiyedendir.”

Dilenci; “Doğru diyorsunuz ama ben denedim balina gibi yüzmeyi ama olmuyor sulara hakim olamıyorum, hep aynı derede yüzüyorum. Büyük balıklar çok bencil davranıyor.”

Bilge; “Eğer her gün aynı şeritten yüzüyorsan ve başarısızsan başka şeritten gidince başarılı olacağını bildiğin halde gitmiyorsan bu başkalarının bencilliği değil senin korkaklığındır, kendini boşuna yoruyorsun demek ki.”

Dilenci; “Aslında ben çok meraklı bir adamım ve diğer köylerde neler oluyor çok merak ediyorum.”

Bilge eliyle ufak bir heykeli göstererek; “Meraksız kalarak bir heykele benzersin; heykelde etrafa bakıp durur ama hiç merak edip de sormaz neler oluyor hayatta. Eğer mutluluğu başka köylerde bulacaksan güle güle git.”

Dilenci çok teşekkür ederek ayrılır. Aradan aylar yıllar geçer. Bilge adam bir gün karşı köye gider. Dönüş yolunda dilencinin teki para ister herkesten. Bilge yardımsever biri olduğundan adama kesesinden 2-3 dinar vermek için elini kesesine atar, adama tam parayı verecek iken bilge adam anlar, bu adamın köydeki dilenci olduğunu ve dilenci bilge adamın hemen ayağına sarılır. Ne olur beni köye geri götür der.

Bilge adamda “Seni köye götürsem, dilenci gözüyle bakacaklar bu seni üzmüyor mu?”

Dilenci; “Ha burada dilenci olmuşum ha köyümde ne fark eder”

Bilge; “Tamam seni alacağım, artık dilenciliği unut diyeceğim ama unutamazsın çünkü can çıkar huy çıkmaz” der ve geri köyün yoluna koyulurlar.

Günün Şiiri

Bir Barış Şarkısı

F.P.R. için *

Dedenin başka dedelerden çaldığı
o çiçekli California’ nın portakal ağaçları altında
düşlemiştin belki bir zamanlar
başkanı olmayı ulusunun,
onurlu bir yurttaş olmayı ya da.
Dedenin dedesi İtalya’ dan
bir düş yüzünden kaçmıştı belki,
bir ev, bir yuva ve yeni umutlar kurmuştu
yeni bir ülkede, Kuzey Amerika’ da.

(Varsayım olabilir bunlar,
ama sayfalarını okumaya çalışıyorum tarihinin,
düşlerin gerçekleşmeyecek,
o ülke mezarını kazdı çünkü
portakal ağaçlarının çok uzaklarında.)

Bilmiyordun belki de
nerede olduğunu Vietnam’ ın,
şimdi her öldüğün yerin,
yarıda kalmış çocukluğun orada yitirdi
sağduyu adına ne varsa,
-bilmiyorum neden, sen de bilmiyorsun-
orada sarıldın sahici bir silaha,
gölgelerle, ağaçlarla savaşıyorsun,
yollar, kayalar, taşlar ve rüzgar
ve tüten dumanı kendi ateşinin
ve senin olmayan bir ormanın sessizliği,
su, sıcak, yağmur ve kurşunlar,
kendi getirdiğin kurşunlar senin karşında şimdi.

Olamaz sanmıştın bütün bunlar,
düş görmüyordun oysa,
içinde bir şeyler  kırılmıştı
bir şeyler kırmıştı dallarını
dedenin diktiği portakal ağaçlarının,
orada olmak isterdin, uzaklarda,
bir barış şarkısının gölgesinde,
ama o şarkı kesildi şimdi,
gelip yıktılar evlerini, yuvalarını, yeni umutlarını
Vietnam adı verilen ülkenin,
bu adı hiç duymamıştın belki
seni yolladıkları o acı güne kadar
dostlarında birlikte, hiç bir şey söylemeden,
açıklamadan nedenlerini;
yolladığın o topraklardasın yine
ölüyorsun, ölüyorsun, her gün ölüyorsun
kendi getirdiğin silahların altında.

David Fernandez CHERICIAN

Redwood City, California,

17 Kasım (A.P.)-Bay ve Bayan Silvio Carnevale, oğullarından gelen bir mektubu okuduktan dört gün sonra onun Vietnam’ da öldüğünü bildiren bir telgraf almışlardır. Oğulları, mektubunda şunları yazmıştı: “Tiksiniyorum, kendi yaptıklarımdan ve arkadaşlarıma yapılanlardan tiksiniyorum… Yüz yaşında gibiyim… Talihim de artık ters dönüyor. Benim için elinizden geleni yapın. Ölmek istemiyorum, baba. Beni buradan kurtarın…”

 Günün Sözü

Büyük işler başarmak isteyen kimse, ölüm yokmuş gibi davranmalıdır.

Vauvenarques

Başarı istediğini elde etmek, mutluluksa elde ettiğini sevmektir.

Brown

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here